‘AÇIK KAPI POLİTİKASI’
Türkiye, 2018 yılı sonuna kadar “Açık Kapı Politikası” uygulayarak, Suriye’den 5 milyona yakın mülteci aldı. Bu mültecileri hem Avrupa’ya karşı koz olarak kullandı hem de Birleşmiş Milletler (BM) üzerinden ekonomik destek sağlamaya çalıştı. Bu politikasında istediğini alamayınca, “Açık Kapı Politikası”nı bırakıp, kapıyı sadece himayesindeki selefi gruplara açtı.
KÜRT OLMASIN ISRARI
Tüm bunlar yaşanırken de Suriye topraklarındaki en büyük güç olan QSD’yi ile Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin uluslararası çözüm masalarında yer almasını engelledi. Bu haliyle Cenevre kentinde BM öncülüğünde yapılan sayısız toplantıdan sonuç çıkmazken, Rusya ve İran ile Kazakistan’ın başkenti Astana’da toplantılar düzenlendi. Bu toplantılarda, Rusya ve İran çıkarlarını geliştirmek için Türkiye’ye ev ödevleri verdi. Bunlardan ilki, grupları taşıdıkları İdlib’in radikal unsurlardan temizlenmesi, M4-M5 karayollarının rejim denetiminde açılması, 15-20 kilometre silahsız bölgenin oluşturulması oldu.
NEDEN ÖDEVLER YAPILMADI?
Ancak Türkiye bu ödevlerini yapmak yerine kurduğu gözlem noktalarını büyüttü ve silahlı selefi gruplara verdiği desteklerle kalıcı olmalarını sağladı. Gelinen noktada Suriye Kürt sorununun çözümü için müzakere yöntemini öne çıkarıp, İdlib’in radikal unsurlardan temizlenmesini önüne koydu. Bu çerçevede rejim İdlib’de ilerleyince, günümüze kadar Türkiye için iş yapan gruplar destek istedi. Türkiye ya grupları karşısına alıp onları yerleştirdiği Efrin, Cerablus, Ezaz, Bab, Girê Spî ve Serêkaniyê’de savaşı göze alacak ya da destek vermeyi sürdürecek. Türkiye ikinci yolu tercih edince de Rusya ve Suriye rejim güçlerinin saldırısına açık hale geldi.
AMAÇ NE?
Suriye iç savaşındaki politikalarıyla Akdeniz’e inmeyi başaran Rusya, Ortadoğu’da güç bulundurma ve hakimiyet kurma amacını gerçekleştiren İran, Türkiye’nin halen çözülememiş politik amacı çatışmaya başladı. Bu sebeple Suriye hava sahasının önemli bir kısmını kapatan Rusya’yı hedef alamayan Türkiye, her ne kadar rejim saldırıları dese de, ana aktörün Rusya olduğu biliniyor.
SORULAR
İdlib’de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da adını savaş olarak koyduğu çatışmaların nereye varacağı tartışılırken, savaşın seyri şu sorulara verilecek yanıtlar da gizli:
1- Türkiye, Suriye politikasında neyi amaçlıyor?
2- Suriye’nin var olan hükümeti (Libya’da meşru olduğu için Sarac hükümeti destekleniyor) ve kendi topraklarında yaşayan Kürtlerin kazanımları Türkiye için neden tehdit olsun?
3- İnsanlık için tehdit olarak görülen selefi DAİŞ, El Kaide, HTŞ ve İhvan savunucusu grupların “muhalif gruplar” adıyla Türkiye’nin dostları olabilir mi?
4- Türk Silahlı Kuvvetleri, Efrîn, Cerablus, Ezaz, Bab, Girê Spî ve Serêkaniyê’de neyi, kimi koruyor?
5 – İdlib’de HTŞ’yi tasfiye etme, M4-M5 yollarını açma, silahsız bölge oluşturma görevlerini neden gerçekleştirilemedi?
6 – Suriye toprağı olan İdlib’e neden askeri yığınak yapılıyor, kim korunuyor?
7 – Suriye rejiminin dünyanın “terörist” olarak adlandırdığı HTŞ ile mücadelesi meşru değil midir?
8 – Rusya resmen hava saldırılarını kendisinin yaptığını deklere etse de saldırlar neden rejime mal ediliyor?
‘AÇIK KAPI POLTİKASI’ NEDİR?
“Açık Kapı Politikası” (Open Door Policy), ABD’nin 19’uncu yüzyıl sonunda dünya siyasetine armağan ettiği emperyalist öğretilerden birisidir. 1899 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Hay tarafından hazırlanan bu öğretiye göre, ekonomik bakımdan geri kalmış ülkeler ayrı ayrı sömürgeci devletlerin yalnızca kendilerine özel nüfuz bölgeleri olarak kalmamalı, bütün sömürgeci devletlerin eşit olanaklar çerçevesinde yararlanmasına açık tutulmalıdır. Kısacası bir sömürge ülkesini yalnız bir sömürgeci devlet değil, diğer sömürgeci ülkeler de eşit haklarla sömürebilmelidir.
MA / Nazım Daştan