Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Türkü söylemek için ölümü kucaklayan kızıl gülümüze selam olsun…

Ne yazılır ölümün ardından. Ne yazılır türkülerini bir coşkuyla dinlediğimiz, mücadelesine şapka çıkarttığımız, 290 gün zulme karşı baş eğmeyerek dik duran, halay çeker gibi ölüme koşmasından onur duyduğumuz bir yoldaşın, bir kavga insanının Helin Bölek’in bir daha dönmemecesine gitmesinin ardından. Daha düne kadar türkülerini kendilerine has yorumlarını dinlediğimizde ağladığımız, hüzünlendiğimiz, halaya durduğumuz, kendilerine, çok sevdikleri halkına karşı yapılan zulüm karşısında direnmenin kızıl gülleri olarak hayatımızın orta yerinde açmasını bilen, kendilerine kabul ettirilmek istenen biat kültürünü elleriyle tersiyle iterek parçalayan, cezaevlerinde, mücadele alanlarında türküleriyle var olan kavgamızın önder gençlerinin, yaşam güllerinin soldurulmasının karşısında neler söylenir.

Zulme baş eğmeyen, özgürce türkülerini söylemek için ölümü şerbet diye içmesini bilen Helin ve bu gençlerin mücadelesi karşısında saygı duymaktan, onurlanmaktan başka ne yapılabilinir. Günler acılı haberlerle, her gün bir güzel dostu, mücadele insanının yitirmenin acısının boğazımızda düğümlenmesiyle geçiyor. Acı haber duyulduğunda konuşamaz, yüreğinizin orta yerine bıçak sağlanırcasına acıya bulanır, konuşamaz bir köşede sessizce düşünürsünüz, düşünürsünüz… Baskıların, zulmün halkların üzerine kabus gibi çöktüğü, nefes alamadığımız günlerde, türkü söylemek, direnme ateşini diri tutmak, halkıyla halaya durmak için 68 ve 78 kuşağının onlara bıraktığı meşaleyi diri tutan yarınımız, umudumuz, yoldaşlarımız olan Helin ve bu gençlerimiz önderlik vasfını ele alarak, önderlerine yakışan tutumu son nefeslerine kadar sergilemesini bildiler. Ama bugün internet ortamında ölüme yürüyen Grup Yorum’un direnç gülü Helin hakkında herkes duygularını paylaşıyor. Ama onlar 290 gün ölüme koşarken, zulme, baskıya direnirken, türkülerini söyleme umutlarını son nefeslerine kadar yüreklerinde hissederken onların çok sevdiği halkı olarak bizler neler yaptık. Onlar zulme direnirken, halay çeker gibi ölümü kucaklarlarken, uğruna her türlü cefayı çektiği bizler neler yaptık. Onlarla dayanışmamızı gösterdik mi? Bir selamımızı, direnmelerinin bir paylaşımını yapabildik mi? Yoksa diğer ölümlerde olduğu gibi her şeyi kabul edip kanıksadık mı? Bu gençlerimiz çok erken yaşta yollara düştüler, ülkelerindeki utanç verici, baskı rejimine karşı amansız bir mücadelenin içerisinde kendilerini buldular. Onlar genç yaşta binlerce yılı yaşamışcasına gurur duydukları sosyalizm ve devrimci davaya olan bağlılıklarını ağır koşullara rağmen geri adım atmayarak, önderlerinden aldıkları mücadele bayrağını yere düşürmeden onurla taşımasını bildiler.

Yazarın dediği gibi ”Her ölüm erken ölümdür.” Erken ölümlerin diğer adı da ölümsüzlük oluyor, ölümü herkes tadıyor ama ölümsüzlüğü kucaklamasını, karşılamasını, baş eğmeden, korkmadan, son nefesine kadar direnenler hak ediyor. Tarihin altın sayfalarında isimleri unutulmadan ışıklı şekilde geleceğe akıyorlar. Selam olsun türkü söylemek, halkının davasına sahip çıkmak için ölümü kucaklayan Helin Bölek cana…

Ölüm Adın Kalleş Olsun

Doruklara vururken

çarparcasına yüreklerimizi

sen miydin ölüm

yosma bir kobra gibi kırıta kırıta gelen

İhanet, pusu-pusat / hain

sorgusuz-yargısız kayıp

zindan duvarlarına çivili gülüşler

alnımız akı mavi yıldız düşü

kuğu boynundan asılı şarkılarımız

ip uçları kardelen

sen miydin ölüm sinsice gelen

Koptu kopacak fırtınaydık

bütün düşlermiz yarım

nereden essek tufan olurduk

ve nar çiçeği umut

bir zamansız bozgun

ölüm sen miydin

taş yastıklara üçer beşer baş koyduğumuz

o karanfilleri beşer onar yolan

Ölüm sen miydin

sürek avcısı

ceylan sekişlerini kıran

ah sen miydin ölüm

anamın bağrına kara taşlar vuran

Ah sürgünlüğüm benim

 

hasretine tutunduğum sığınağım

bir bir dökülen, yanan, yakılan yıldızlarım

ay yüzlü, gün bakışlı cehennem yürekli

Çeyrek bardak çayı yudum yudum bölüştüğüm

beş üleşip ki nefes çektiğim sigara dumanı gibi

ciğerlerime çekip sakladığım

sen miydin ölüm yüreğimin dağlarını koparan

Kara şifreli Eylül direşkenliğim

kanayan düşler aydınlığım

koparıp beynimden satır satır

alınteriyle sunulan kitapları yaktılar

zulüm ar gelirken

sen miydin ölüm bize yar gelen

Ve kadınlar…

ille de o kadınlar

“olmak ya da olmamak”

çelişkisinin çelikleştirdiği

güneşe gün doğuran kadınlar

düşünce savaşının “sıra nefer”leri

sürgün düşmeye gör

o çıyan ölüm

koparır yerinden yüreği

Bilinmez yaşadıklarımız

dağlar içimizde yücelir

kül yortusu

kan tortusu

kıvılcım ateştir telleri yüreğimizin

ve matem yasak!

Başımıza kadar sevda

halaya durun dostlar

her meydanda

tırnak izleri kazılı onların

ağıttır adları

destanlarımızda

 

yalnız onların türküleri yazılı

Heeyy be ölüm

yaşamak hakkı başımız tacı

umut sarısı buğday başakları

saçların senin

sana selam olsun

rahat uyu yürekli kadın…

Eylül Tuna

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir