SİLGİLİ BEYAZ KALEM
Yetmişli yılların başında başladım ilkokula…
Her şeyin kıymetli olduğu zamanlardı o zamanlar.
Kırık iğne dahi atılmıyor, bir gün lazım olur anlayışıyla saklanıyordu.
Evet , kıtlık vardı ama her nesnenin bir değeri de vardı.
Şimdi ki gibi bir tüketim çılgınlığı yok, hoyratça harcanmıyordu hiç bir şey.
Zaman da bu kadar hızlı akmıyor, yavaş yavaş, sindire sindire yaşanıyordu her dakika.
Okula başladığımda gübre çuvalından bozma , anamın diktiği bir çantam vardı; içinde Alfabe kitabım, çizgili bir defterim, resim defterim , sarı yapraklı matematik defterim ve birde kurşun kalemim …
Silgim, boya kalemim falan yoktu.
Olsun, çok şikayetçi değildim gözüm gibi bakıyordum onlara.
Silgiye imreniyordum; yanlış yazdığımda işaret parmağımın ucunu ıslatarak, sayfayı yırtmadan silmeye çalışıyordum.
Başarılı olamadığım, sayfanın yırtıldığı zamanlar da oluyordu.
İşte o zaman sayfa hibe olmakla kalmıyor yazdıklarımda yok oluyor, emeğimde boşa gidiyordu.
Sınıfımızda kasabamızın durumu iyi olan çocukları da vardı.
Onların cicili bicili okul çantaları, renk renk boyama kalemleri , defterleri , silgileri vardı.
Bir de benim aklımı başımdan alan, parlak beyaz renkli, başı silgili kurşun kalemleri vardı.
Yanlış yazdığında çevir kalemin öbür ucunu sil gitsin.
Ne sayfa yırtılıyor, ne
de yazdıkların boşa gidiyordu.
Ucu silgili beyaz parlak kalem hayâllerimi süslüyordu benim.
Varsa yoksa ucu silgili bir kalem.
Bir güz mevsimi eve dönüyorum, malum güz mevsimi hasat mevsimidir, Gülkız Anaya rast geldim. Gülkız Ana yetmişinin üzerinde mavi gözlü çok güzel bir Ana.
Gözleri öylesine mavi ve derin ki uçurtma uçur , gemi yüzdür.
“Sefam”, dedi bana,” çıtımanlarıma yardım edersen bir lira veririm sana”.
Ben dünden razıyım.
Zorda olsa severek taşıdım o çıtımanları.
Çıtıman ,mısır destelerinden tez kurusun diye birbirine yaslayarak oluşturulan küçük yığınlardır.
Çünkü ; hayâlim gerçek olacaktı, parlak beyaz renkli ,üzerinde “allıgator” yazan ucu silgili kurşun kalemime kavuşacaktım.
Hayatımın alın teriyle kazanılmış ilk parasıydı. Sevincimden sabaha kadar uyuyamadım.
Bir an önce beyaz parlak ucu siligili kurşun kalemime kavuşmak istiyordum.
Zar zor ettim sabahı.
Koşarak gittim kasabaya.
Yol yokuştu ama gözüm yokuş felan görmüyordu.
Bizim tontoş amcamız Ali amcanın(özlemle anıyorum) dükkanına heyecanla girdim.
Ucu silgili kalemimi aldığımda mutluluktan uçuyordum.
Biz küçük sevinçlerden çok büyük mutluluklar çıkarıyorduk.
Kadir kıymet bilinen zamanlardı.
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler