Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Tarihin Aaynası: Sürgü’de Alevilere yapılan şeriatçi – faşist saldırı

– Hasan Subaşı –
Biz Aleviyiz. Bizim inancımızda ve yolumuzda ‘‘Ramazan Orucu‘‘ yoktur. Aleviler tarih sahnesine çıktıkları günden beri ‘‘Ramazan Orucu‘‘ tutmuyorlar. İnancımızda yeri olmayan bir orucu tutmadığımız için şeriatçı faşist çetelerin baskı ve saldırılarına maruz kalıyoruz. Bunun en son örneği Malatya‘nın Doğanşehir İlçesi‘ne bağlı olan Sürgü Beldesi‘nde yaşananlardır. Evlerinin önünde ‘‘Ramazan Davulu‘‘ çalınmasını istemeyen Alevi aileler, bu haklı ve doğru taleplerini dile getirdikleri için saldırıya uğradılar. ‘‘Allahuekber‘‘ diye bağırarak saldırıya geçen şeriatçı ve ırkçı faşist gruplar, halkıda galeyana getirerek kendilerine alet etmeye çalıştılar. Yıllardır kapı komşusu oldukları Alevilerin evlerini taşladılar. Evlerin camını çerçevesini kırıp, bazı canlarımızı yaraladılar. Evli ailesinin evini günlerce kuşatma altında tuttular. Alevilerin evlerinin önünde toplanıp ‘‘Sivas‘ta olduğu gibi, sizi burada da yakacağız‘‘ diye bağırarak ölüm tehditleri savurdular. Sürgü Beldesi Belediye Başkanı hem yaptığı açıklamalarla, hem de tutum ve davranışlarıyla açık bir şekilde şeriatçı faşist saldırganların yanında yer aldı. ‘‘Olayların durması ve halkın sakinleşmesi için, ramazan davulunun çalınmasına karşı çıkan ailenin Sürgü‘yü terk etmesi gerekiyor.‘‘ dedi. Sürgü Beldesi Belediye Başkanı‘nın yaptığı bu açıklamadanda güç alan şeriatçı, ırkçı faşistler; ‘‘Sürgü Alevilere, Kürtlere mezar olacak‘‘ sloganının öne çıktığı gösteriler düzenleyerek terörlerini günlerce sürdürdüler. Evi kuşatma altında tutulan Evli ailesi ve diğer Aleviler, şeriatçı faşist zorbaların sürgün dayatmasını kabul etmediler. Evli ailesinin tüm fertleri, ‘‘öldürecekler ise gelip öldürsünler, biz hiçbir yere gitmeyeceğiz‘‘ diyerek, kendilerine dayatılan zoraki sürgüne karşı onurlu bir direniş gösterdiler. Bu direnişleriyle hem yerleşim hakkı özgürlüğünü, hem inanç özgürlüğünü, hem de Alevi kimliklerini savundular.Canlarımızdan ve duruşlarından onur duyuyoruz. Her Alevi bu canlarımız gibi olmalıdır!  Yani Aleviliğe, Pir Sultan Abdal‘ın inancını ve direncini kuşanarak sahip çıkmalıdır! Aleviler saldırı altındayken devletin ‘‘güvenlik güçleri‘‘ her zaman olduğu gibi yine ortalıkta yoktu.Hatun Bigeç, Jandarma‘yı arayarak gelip bu çapulculara müdahale etmelerini istedi. Fakat Jandarma gece gelmediği gibi gündüzde gelmedi. Neden gelmediği bizim için bir sır değildir. Ancak saldırının basına yansımasından ve Alevilerin her yerde kitlesel bir tepki göstermeye başlamasından sonra, 60 kişilik bir Jandarma Birliği bölgeye gelerek evin etrafında ‘‘güvenlik‘‘ almaya başladı.Sivas davasının zamanaşımına uğratılmasını mahkemenin önünde protesto eden Alevilerin, hakkını aramak için grev yapan emekçilerin, parasız eğitim hakkımız engellenemez talabiyle yürüyüş düzenleyen öğrencilerin, kaybedilen evlatları için orurma eylemleri yapan Cumartesi Anneleri’nin, Diyarbakır‘da miting yapan Kürtlerin üzerine tonlarca gaz sıkan devlet güçleri; Sürgü‘de canlarımızı katletmek isteyen şeriatçı faşistlere karşı çok ‘‘hoşgörülü‘‘ davrandılar. Bu hoşgörünün arkasında AKP iktidarı ve ‘‘Gülen Cemaati‘‘ vardır. Malatya Valisi‘nin saldırıyla ilgili gerçeklerin üzerini örtmek için yaptığı demagojik içerikli açıklamalar ve Sürgü Beldesi Belediye Başkanı‘nın saldırganların yanında yer alması bundan bağımsız bir durum değildir. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç‘ın saldırıyla ilgili yaptığı açıklama iyi okunduğunda bu söylediklerimizin gerçek olduğu görülür.Bülent Arınç, binlerce saldırganın bir araya gelerek canlarımıza saldırmalarını; ‘‘Bu durum davulcuların kendi aralarındaki dayanışmadır‘‘ diyerek açıklıyor. Ortada çok ciddi bir katliam girişimi var. Saldırganlar attıkları sloganlarda bunu açıkça dile getiriyorlar. Buna rağmen Başbakan yardımcısı ‘‘davulcu dayanışması‘‘ndan söz ediyor.  Peki adama sormazlar mı, bu ‘‘davulcular‘‘ kimlere karşı ve ne amaçla dayanışma içinde olmuşlar? Bülent Arınç, davulcu dediği güruhun Alevilere karşı birleştiklerini, amaçlarının Alevilere saldırmak, baskı ve zulüm ile teslim alıp oradan uzaklaştırmak olduğunu çok iyi biliyor. Çünkü bu çetelerin arkasında AKP vardır. Arınç, gerçekleri çarpıtmak ve kendi suçlarını gizlemek için bu tür bayağı demogojiler yapıyor.  AKP, Diyanet ve Yargı; ‘‘İslam Dini‘nde Cami ve Mescit dışında başka bir ibadet yeri yoktur, Cemevleri ibadet yeri değildir‘‘ diyerek fetva verdiler. Malatya‘da ve başka yerlerde Alevilere karşı yapılan saldırının siyasi sorumlusu bu fetvacılardır! Çünkü gözlerini kan bürümüş olan şeriatçı-ırkçı faşistler, Malatya‘da ve başka yerlerde fetvacılardan aldıkları güçle bu tür saldırılar yapıyorlar. AKP iktidarı ve Başbakan Tayyip Erdoğan; ayrımcı, ötekileştirici, tekçi ve asimilasyoncu söylemleriyle bu tür saldırıların yapılmasına zemin hazırlıyor. Yeni Dersimlerin, Maraşların, Çorumların, Sivasların, Gazilerin Yaratılmasına İzin Vermeyeceğiz!Hiçbir zorba güç hiçbir zorbalıkla bize “Ramazan Orucu“ tuturamaz. Bizi Alevilikten ve Cemevlerimizden koparıp sünnileştirerek camilere sokamaz! Biz mahallerimizde ”Ramazan davul‘u çalınmasını istemiyoruz. Bu bizim en doğal hakkımızdır! Oruç tutanlar saatlerini kurup ‘‘Sahur Vakti‘‘ geldiğinde kimseyi rahatsız etmeden kalkabilirler. Bu, bu kadar basitce halledilecek bir şeydir. Ama şeriatçıların dertleri başka! Bunlar davul çalarak ve benzeri şeyler yaparak, Alevilerin ve oruç tutmayan diğer kesimlerin üzerinde baskı kurmak istiyorlar. Biz Aleviyiz. Bizim kendi Alevi yolumuz ve inancımız vardır. Biz kendi inancımızdaki oruçları tutarken, başka inanç topluluklarını bizim gibi oruç tutmaya zorlamıyoruz. Tutmamalarına saygıda duyoruz. Çünkü onların inançlarında bizim tuttuğumuz oruçların yeri yoktur. Aynı saygının bize de gösterilmesini bekliyoruz. Sürgü‘deki canlarımızın istedikleride bundan başka birşey değildir! Bizim Sünni halkla bir sorunumuz yoktur.  Alevilere saldıranlar şeriatçılardan ve faşistlerden uzak duran Sünni halk kesimleri değildir. Bize saldıranlar şeriatçılar ve faşistlerdir. Bu insanlık düşmanlarına karşı Alevi, Sünni, Şii, Ezidi, Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Süryani, Ermeni, Rum ve tüm halklardan, inançlardan mazlumlar; ilericiler, demokratlar ve devrimciler birlikte mücadele etmeliyiz. Çünkü yeni katliamların önünü ancak birliğimizi sağlayarak ve birlikte mücadele ederek geçebiliriz.Sürgü’de Alevilere karşı yapılan saldırının duyulmasından kısa bir süre sonra, Türkiye’nin ve Avrupa’nın dört bir yanında kitlesle protesto gösterileri düzenlendi. Bu gösterileri Aleviler, demokratlar, özgürlükçü Kürt kesimleri, devrimciler, emek örgütleri ve kiblesi insan olanlar birlikte düzenlediler. Birkaç gündür devam eden bu gösterilere özlediğimiz ve yaratmak istediğmiz birilik ruhu damagasını vurdu. Eylem alanlarında yakalanan bu birlikterliği kalıcılaştırmalıyız. Zalimlerin bize yeni Dersim, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi acıları yaşatmanın pis uğraşı içinde oldukları biliniyor. Bunların bu pis emellerini ancak eylem alanlarında ortaya çıkan bu birlik ruhunu şaha kaldırarak kursaklarında bırakabiliriz.Sürgü’de Alevilere yönelik katliam girşiminde bulunanları ve bunların arkasındaki güçleri, alanlara birlikte çıkarak geri püskürtebildik. Birliğimizin gücüyle bunu başardığımız gibi, birliğimiz koruyarak ve daha da güçlendirerek yeni katliamların yapılmasınada izin vermeyeceğiz!.

Not: Bu yazı 2012 yılunda yazılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir