HASAN SALTIK İSLAMİ TÖRENLE UĞURLANDI, DİK BAŞIMIZ ÖNE EĞİLDİ: ÇOK YAZIK, UTANDIM!

-Esat Korkmaz-
Sözel geleneğin üç taşınma yolu vardır: Birincisi, dededen-toruna ya da babadan-oğula anlatmadır. Dedede ya da babada toruna-oğula aktaracak bilgi bulunmadığından, bu taşınma yolu kesintiye uğramış durumdadır. İkincisi, söylenceye ve söylence kahramanlarına yükleyerek bilgi-değer aktarımı yapmadır: Alevi-Bektaşi topluluğunun romanı diyebileceğimiz söylencelerin çağdaş karşılıklarını üretemediğimiz için bugün bu yol da tıkanmış durumdadır. Üçüncüsü ise erkânlardır: Üç taşınma yolundan her şeye karşın işlevli kalabilen yalnızca bu yoldur. Erkânları özgün özüne uygun biçimde yaşama geçirebilirsek, neredeyse tümüyle tıkanmış gibi gözüken diğer taşınma yollarını da işlevli duruma getirebilir; doğrudan demokrasinin canlanmasına, doğrudan demokrasi zemininde ve çağdaş toplumun karnında yol örgütlenmesinin yeşermesine; doğrudan demokrasi ile temsili demokrasinin terbiye edilmesine olanak sağlarız, diye düşünüyorduk ama yanılmışız: Hasan Saltık’a yapılan uğurlama töreni, yabancılaşmış kimi ocakların, bu ocakların yabancılaşmış inancını taşıyan kimi imam kılıklı ozakzadeler tarafından egemene altın tepside sunulduğuna tanıklık etti.
Üniter devlet, toprağımda seküler yaşamı, yatırım yaptığı Türk-İslam sentezinde tek-tipleştirmeye çalışırken, üniter inanç, inanç uygulamalarını Sünnilik temelinde tek-tipleştirme yoluna gitti. Hasan Saltık’a yapılan uğurlama töreni, üniter devletin ve üniter inancın, başarılı olduğunu gösteriyor. Başına 12 dilimli taç geçirmiş imam kılıklı bir dede, camideki töreni, Alevilerin camisi diyebileceğimiz Kartal Cemevi’ne taşıyor.
Anlaşıldı, Aleviler bugün kendi felsefelerine-inançlarına ve yaşama anlayışlarına özgü biçimde kendi cenazelerini kaldıramıyorlar. Açık söylemek gerekirse cemevlerinde yapılan cenaze törenleri kimi kez camilerde yapılan cenaze törenlerinden içerik olarak daha gerici. Çünkü Sünniliğin aşkın inanç uygulamasından ödünç alınan ritüeller, Alevilerce kendi geçmiş yapısının bir parçası olarak algılanıyor artık. Bu nedenle iyi niyetle de yapılsa camilerdeki cenaze töreni, taklit edilmek durumunda kalınıyor. Camilerde, aşkın bir mitolojinin, yani metafizik bir tanrının dünya görüşünün uygulanması anlamında cenaze törenleri yapılmaktadır. Alevilik aşkın bir mitoloji değildir, yani varlık-ötesi bir tanrının dünya görüşüne dayanmaz, tam tersine insanın ve doğanın aklına dayanır. Eğer Aleviler kendilerini aşkın bir mitolojiyle anlatmaya başlarlarsa, Sünni kesimde sürdürülen 1400 yıllık bir geleneğin terimlerine ya da kavramlarına sığınmak zorunda kalırlar.
Alevilikte, bilincin-inancın taşınması belirleyici anlamda, törenlerle gerçekleştirilir; törenlerle Alevilik içselleştirilir, içselleştirilerek toplumsallaştırılır. Yakın zamana değin törenlerin bir kısmı gizli, bir kısmı da açık olarak yapılıyordu. Sünnilik kaynaklı olumsuz etkilenme özellikle açık törenleri yabancılaştırmış ve Alevi inanç uygulamasının özgün içeriğini tersine dönüşüme uğratmıştır. Uğurlama erkânı, tersine dönüşüme uğrayan törenlerin başında yer alır.
Bu törenleri özgün içeriğine kavuşturamazsak çok değil yakın gelecekte Ortodoks İslamiyet karşısında Alevi felsefesini/inancını-öğretisini ve yaşama biçimini yalnız bırakmış olacağız. Köktendincilik lehine Aleviliği kurban edeceğiz. Ölmeden evvel ölmek ya da yaşarken dirilmek temel diyalektiğiyle yaşama geçecek olan Aleviliği, yaşama olanağı vermeden boğacağız. Böylesi bir duruma taşındığımızda, Aleviliğin anayasası olarak tanımlayabileceğimiz varoluş devriyesi, ortodoks inancın yaradılış tasarımına ve öldükten sonra dirilmek biçiminde kemikleştirilen mahşer tasarımına dönüşmüş olacaktır.
Son sözümüzü söyleyelim: İnanç araştırması yaygın olarak teoloji araştırması ile sınırlı düşünülse de teoloji, inanç araştırmasının boyutlarından sadece biri olarak düşünülmelidir. Öyleyse teolojinin konusu olarak algılanan inanç kavramının dışında, bir gerçek inanç kavramı var. Gerçek inanç kavramı, bizi gerçek bilgiye götüren inançtır. Yani teolojinin konusu olan inanç bizi, gerçeğe taşımaz; çünkü o, gerçekliğin bilgisinin yoksunluğunda filiz verir.
Anlaşılacağı gibi, teolojinin konusu olan inanç, nesnesi olmayan, kendini nesnenin yasalarına bağlamayan bir inançtır. Teolojinin konusu olan inancın dışında kalan inancın içeriği ve nesnesi insansal/doğasal olduğu için, Alevilikte teolojinin sırrı insan ve doğadır. Bu nedenle teolojik inançta insan ve doğa bilincine yer yoktur. O daha çok insani-olana/ doğasal olana karşı koyar.
Günümüzde yaşanmakta olan Alevilik, bizi hakikate taşıyan teolojinin dışındaki inancı tümüyle silmiş, insani/doğasal olmayan, insan aklına/ doğanın aklına yer vermeyen, nesnesiz bir inanca kapılanmıştır: İnsandan ve doğadan uzaklaşmış, tek-tanrıcı dinlerin inanç havuzuna akmıştır. Hasan Saltık için yapılan uğurlama erkânı bunun açık kanıtıdır: Yeter artık, örgütlü tavır alalım ve bu yabancılaşmaya dur, diyelim…

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler
Hasan Kalan (Saltık) ‘in bedenini oraya yönlendirenler suçludur.. Tablo hazindir..