GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ALEVİ İSYANLARI VE KATLİAMLARI”

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ALEVİ İSYANLARI VE KATLİAMLARI”
paneli, değerlendirme yazısı: Hakan Kizir
Araştırmacı yazar Erdal Yıldırım’ın konuşmacı olarak katılımıyla 28 Mart 2019 tarihinde Önder Babat Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Perşembe Buluşmaları’nda, geçmişten günümüze kadar yaşanan Alevi isyanları ve katliamları ele alındı.
Panelin ilk bölümünde, tarihsel süreç içerisinde yaşanan isyan ve katliamlar ana hatlarıyla dile getiren Yıldırım, Selçuklularda başlayıp Osmanlı ile devam eden devletin katliamcı geleneğinin ve zihniyetinin günümüzde de aralıksız sürdüğü olgusunun altını çizdi.
Erdal Yıldırım, tarihler boyu Ermeniler, Rumlar, Pontuslular, Süryaniler, Ezidiler, Kürtler ve özellikle Kızılbaşların Mezopotamya ve Anadolu’da sayısız katliamla yüz yüze kaldığına dikkat çekerek başladı konuşmasına. Devamla 755 yılında katledilen Eba Müslimi Horasan’ı, 922 yılında En-el Hak felsefesini savunduğu için derisi yüzülerek katledilen Hallac-ı Mansur’la ilgili kısa bilgilendirmesinden sonra Baba İlyas ve Baba İshak (Babailer) isyanların anlattı. Baba İlyas’ın Amasya’da halk tarafından sevilen, hastaları iyileştiren, çeşitli kerametleri de olduğu dile getirilen bir Alevi olduğunu, Selçukluların Baba İlyas’ı katletmesinin ardından Adıyaman’dan yola çıkan Baba İshak’ın binlerce kişiden oluşan ordularıyla bu katliama sessiz kalmayarak Selçuklulara karşı ayaklandığını dile getirdi. Baba İlyas’ın özellikle Türkmenler arasında etkili olduğunu ve Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev’in zulmüne karşı durarak kendi inançları temelinde bir yaşam tarzı benimsediklerini dile getirdi. Özellikle Çorum, Sivas, Amasya, Yozgat, Adıyaman, Maraş, Malatya ve Elbistan’da örgütlendiklerini anlattı. 12 Ağustos 1239’da Türkmenlerin, Kürtlerin, Müslüman ve Gayri Müslim grupların da içerisinde yer aldığı bu isyanı gerçekleştirenlerin, binlerce kişiyle önce Kefersud’u ele geçirdiklerini, ardından Adıyaman, Gerger, Kahta ve Malatya’ya ilerlediklerini ifade etti. Malatya’dan, Sivas ve Amasya’ya yönelen isyancıların Amasya’ya gelmek üzereyken Baba İlyas’ın yakalanarak zindana atıldığını, 40 gün sonra da idam edilip, cesedinin Amasya kalesinden aşağı sallandırılarak teşhir edildiğini dile getirdi. Baba İlyas’ın katledilmesinden sonra harekete geçen Baba İshak’ın Selçuklu başkenti Konya’ya doğru hareket ettiğini, ancak yaklaşık 60 bin kişilik Selçuklular, Gürcüler ve Frenkler’den oluşan ordu tarafından Kırşehir – Malya Ovasında katledildiğini anlattı. Ardından 1417/18’de Seyit Nesimi’nin, 1420’de Şeyh Bedreddin, Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa’nın katledilmesi süreçlerini anlatan Yıldırım, Şeyh Bedreddin isyanının tarihsel arka planını da detaylarıyla izleyicilerle paylaştı. Şeyh Bedreddin ile yoldaşlarının nasıl katledildiğini de anlatan Yıldırım, bu katliam sırasında da binlerce insanın öldürüldüğünü dile getirdi.
1427’de İkinci Murad’ın 4 bin Kızılbaş’ı öldürmesinin yaşandığı katliamın yanı sıra, 1511 Şah Kulu İsyanı sırasında yaşanan katliamlara kadar birçok ayrıntıyla zenginleştirilen sunumda; 1512 Nur Ali Halife İsyanı, 1514 Çaldıran Savaşı, 1519 Celali İsyanları, 1525 Süklün Koca, Baba Zünnun Bozok isyanı, 1526 Kalender Çelebi isyanı, 1527 Zünnüoğlu Halil ve Hubyar Baba İsyanları, 1533-34’de Kanuni Sultan Süleyman’ın Alevi katliamı, (1547-1551) 1578 yılında Pir Sultan Abdal’ın katli, 1581 Köroğlu isyanı, 1598 Karayazı isyanı, 1603-1607 Tavil Ahmet, Canboladoğlu, Kalenderoğlu isyanları, 1606’da Kuyucu Murat Paşa’nın yaptığı Alevi katliamı, 1656-1661 Köprülü Mehmet Paşa’nın Celali ayaklanmalarını bastırmak için Alevi Türkmenleri ve Kızılbaşları katletmesini, 1826 Yeniçeri Ocağı üyelerinin katledilmesi, 1915 Ermeni Soykırımı ve 1916-23 Rum Pogromu süreçlerine dikkat çekildi .
1920-21 Koçgiri İsyanı ve Soykırımı ile ilgili geniş bir bilgi veren Yıldırım, 1926 Koçuşağı Katliamı, 1930 Zilan Katliamı, 1934 Trakya Yahudi Katliamı ve 1937-38 Dersim Soykırımı’nın yaşandığı süreçlere de dikkat çekti.
Koçgiri İsyanının, 1900’lü yılların başında gelişen “ulus, özgürlük, bağımsızlık” bilinciyle, Kürdistan Teali Cemiyetinin kurulmasından sonra, Anadolu’daki Dersim, Koçgiri ve Kuzey Kürdistan’daki tüm Kürt aşiretleri ve toplumunca bağımsız bir Kürdistan hedefi etrafında örgütlenmeye başlandığına dikkat çekti. Ancak sürecin henüz başında, önce K.Kürdistandaki aşiretlerin geri çekilmesi, kısmen de ihanetler ve örgütleme, donanım, lojistk vb çalışmaların bitirilemeden, hareketin öne çekilmesiyle, Mustafa Kemal tarafından görevlendirilen Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusu ve Topal Osman’ın çetelerinin insanlık dışı taciz, tecavüz, yağma, talanlarıyle büyük bir katliam ve soykırıma dönüştüğünü anlattı
1937-38 Dersim Soykırımının, resmi tarihin tahrifler, yalanlar ve manüpüle edildiği gibi ve de Dersim’lilerin sözkonusu yıllarda “Vergi, Asker vermemesinden” değil, yüzlerce yıl öncesine dayanan başka gerekçelere dayandığına işaret edilerek, Dersim’in inanç açısından Alevi Kızılbaş, Rea Haq, etnik açıdan da Kürt, Zaza kimliğine karşı inkârcı, imhacı bir düşmanlığın sonucu olduğunu söyleyen Yıldırım, Dersim’e yapılan seferlerin 1850’li yıllara, hatta daha öncesine dayandığını da belirtti. Dersim’in insansızlaştırması , sular, barajlar, hidroelektrik santralleri ve fiziki olarak yok edilme projelerinin ve bu doğrultuda hazırlanan yaklaşık 30’u aşkın raporun sonucunda gerçekleştirilmeye çalışıldığını belirten Yıldırım, Dersim’e karşı gerçekleştirilen seferlerin 1935 Tunç-Eli kanunu, 4 Mayıs Dersim Tertelesi Kararnamesi ve ilk kez kullanılan TSK Savaş uçakların bombalamaları, askeri güçler ve de ihanetlerle bir soykırımla sonuçlandırıldığını anlattı.
Sonraki yıllarda da Alevilere karşı Malatya, Maraş , Sivas, Çorum, Madımak, Gazi vb yerlerde çeşitli katliamların sürdüğünü, 800 yıla yayılan bu sayısız katliamların sadece Alevilere, Kızılbaşlara yönelik de olmadığını, bunun “tek dil, tek din, tek millet” sloganlı tekçi zihniyetin, kendisi gibi düşünmeyen tüm farklı etnik ve inanç gruplarına karşı bir politikası ve bu politikanın da bir devlet geleneği olarak günümüzde de yurtiçinde ve yurdışında da sürdürüldüğünü özellikle belirterek sunumunu bitirdi.
Söyleşinin ikinci bölümü Yıldırım’ın sorulara cevap vermesiyle ve katılımcıların fikirlerini dile getirmesiyle zenginleşti. Yaklaşık üç buçuk saati bulan söyleşi, moderatör Nurani Ersoy’un kapanış konuşmasıyla sona erdi.
Hakan Kizir
28 Mart 2019

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler