2 Temmuz Sivas Katliamı’nda hayatını kaybeden Metin Altıok’tan seçme şiirler

Bugün Metin Altıok’un doğum günü. İyi ki doğmuşsun üstad…
Metin Altıok, 14 Mart 1940′ta İzmir Bergama’da doğdu. Karşıyaka Lisesi ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünü bitiren Altıok, Bingöl’de ve daha sonra sürgün olduğu Karaman Lisesi’nde Felsefe Grubu Öğretmenliği yaptı. Madımak katliamında ağır yaralanan Altıok, 1 hafta komada kalmasının ardından 9 Temmuz’da hayatını kaybetti.
Metin Altıok; çılgın bir çağda yaşadığını, ‘Bir Acıya Kiracı’ olduğunu biliyordu. Artık pek az insanın hatırladığı bir iklimin şiirlerini yazdı. Binlerce kez düşündüğü, şiirlerini yazdığı ölümle, dumanlar ve alevler arasında tanıştı. İnsanlık düşmanları tarafından 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nin ateşe verilmesi sonuç yaşamını yitiren 33 kişiden biri oldu.
Metin Altıok Eserleri ve Şiire Bakışı
“Gezgin” (1976), “Yerleşik Yabancı” (1978), “Kendinin Avcısı” (1979), “Küçük Tragedyalar” (1982) “İpek ve kılabtan” (1987) ve “Şiirin İlk Atlası” (1992) adlı eserleri bulunan Altıok, şiiri, “Şiir devingen ve değişken, her seferinde tek ve özgün olan çok özel bir varoluş biçimine sahiptir. Bu özellik başka şairlerin şiirleri için olduğu kadar aynı şairin şiirleri için de geçerlidir. Şiirle her karşılaşmamız bir öncekinden farklı, yeni bir karşılaşmadır” şeklinde tanımlamıştı.
Şiiriyle Türkiye’nin en hassas şairlerinden olan Altıok’un uzağı gören kişiliğini şu mısralarından anlamak mümkün:
“Heybesinde yılan İşaretleri,
Baldıran zehiri
Yüzüğünün içinde
Ve yanında
Kav taşıyan ben;
Tekinsizim size göre
İbret için yakılması gereken”
SARIL BANA
Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ
Sevgiler bekliyor sürekli senden.
İnsanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği tamamlayayım derken,
Var olan aşınıyor azar azar zamanla.
Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
Anılarım kar topluyor inceden,
Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
Ama yine de unutuş değil bu,
Sızlatıyor sensizliği tersine.
Senin kim olduğunu bile bilmezken.
Sevgiden caydığım yerde darıl bana.
BEN ŞİMDİ BİRAZ
Ben şimdi biraz da
Senin için görüyorum;
Gökyüzünün parlak,
Bakış seken mavisini.
Ben şimdi biraz da
Senin için duyuyorum;
Gecenin o sarsak,
Yokuş çıkan ezgisini.
Ben şimdi kanayarak
Senin için yaşıyorum;
Sazan derisi gibi
Günlerimi külle soyarak.
BEN ÜZRE
1.
İçimde kaybolmuş bir çocuk korkusu,
Bakıyorum pencereden dışarı;
Uzakta kuru dağlar ve meşe korusu.
2.
Baktım bavulumda filizlenmiş bir soğan;
Nasıl girmişse girmiş,
Boyvermiş çamaşırlarımın arasından.
3.
Acıyı oralarda çok eskiden tanıdım.
Varıp da neyleyim sılayı gayri;
Hem çoktan unutulmuştur adım.
4.
Gördüm yaşarken vadesiz ölümümü.
Ördüm de ilmek ilmek
Sırtıma giyemedim ömrümü.
5.
Kimi zaman büründüm derisine yılanın.
Tüylendim kimi zaman üveyiklerle;
Yine de kimseye yaranamadım.
6.
Baktım annem yoktu yanımda;
Sırtımda bahriyeli giysimle,
Ben bir kez kayboldum çocukluğumda.
7.
Şu benim kervan geçer,
Kuş uçmaz yanlızlığımdan
Söyleyin kendine kim esvap biçer.
8.
Ben bugünü kırdım iki taş arasında.
İstedim ki kalmasın
Acının çekirdeği yarına.
9.
Gün olur bütün sözcükler pörsür;
Gölgem ayaklanıp serer gövdemi,
Yüreğim ufalanıp dökülür.
10.
Köpekler döneniyor çevremde
Ve sığınağım benim
Dört yanı açık kameriye.
11.
Nereye baksam gördüğüm sığlık.
Bungunum ve suskun,
Boğazımda yıllanmış bir çığlık.
12.
Bir ağaç kovuğudur yüreğim benim;
Ekmek parçaları koydukları
Önümden gelip geçenlerin.
13.
Ben artık mümkünü yok ölürüm;
Tabutum bile olmaz taşınacak,
Bir çil horozun sesine gömülürüm.
14.
Sağır kulağa sözüm yok, köre ne göstereyim
Duymazlıktan, görmezlikten gelenler;
Bir de size sormalı, ya ben nereye gideyim?
15.
Kendimi bildiğim günden beri
Bir gizli canavarım var benim,
Kimsenin bilmediği.
16.
Yani benim gözlerimin bunca yıl gördükleri,
Bir gün benimle birlikte
Yok olup gidecekler öyle mi?
YERLEŞİK YABANCI
Kiminin dikenleri vardır
Katlanamaz üstüne.
Hep dikine durur
Delmemek için gövdesini.
Kiminin yoktur bir tek kemiği,
Doğrulamaz ayaklarının üstünde.
Ona göre varsa yoksa kendisi,
Dürülüdür ütülü bir mendil gibi
Ben eğilmem gündüz ama
Geceleri kanatırım kendimi
Ben bir söz söylediğim zaman,
Kendine küçük bir pıtrak edinir.
Çok sürmez anlar başına geleceği,
Çarşılarda pazarlarda ondan selam kesilir.
Ben birini sevdiğim zaman
Göğünü durmadan genişletir.
Ama herkes rahattır kozasının içinde,
O sevgi artık kimsesizdir.
Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli
Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli.
Metin Altıok ve Kimliksiz Ölüler şiiri
Toplumcu sanatıyla da ön plana çıkan şair, /bir deniz kabuğunda / dalgaları duyanlar; /boş bir mermi kovanı / sizce nasıl uğuldar!/ dediği Kimliksiz Ölüler adlı şiiriyle bunu gözler önüne serer. Şiir 1979-87 arasında bir zamanda yazılmış olmalı. Çünkü Metin Altıok’un Bingöl’de felsefe öğretmenliği yaptığı yıllar bunlar.
Sonradan Enver Ercan’la yaptığı söyleşide anlatıyor, şiirin hikayesini:
“O kadar ilginç o kadar önemli şeyler yaşadım ki Bingöl’de… Benim için ikinci üniversite oldu. Hayatı gördüm. Mesela bir şey anlatayım size… Bir gün Bingöl’e iki ceset getirdiler. Bingöl bu ölülerle çalkalandı. Kahveler boşaldı. Herkes görmeye gidiyor. Ben de gittim. Morga götürüyorlardı cesetleri. Biri erkek, daha bıyıkları terlememiş, öbürü bir kız… Erkeğin elbiseleri üstünde, kız çırılçıplak. Ama erkeğin yüzü dümdüz, burnu yok, baldırından da lop et koparılmış, parmakları mürekkepli. Parmak izi almışlar. Çok etkilendim bu olaydan ve tabii rakıya vurdum. Sonra bu şiiri yazdım.”
Kimliksiz Ölüler
1.öyle ak, öyle ak ki teni;
ipekten biçilmiş sanki.
duyulmamış bu yüzden
üstünü örtmek gereği.
çırılçıplak, incecik
sedyede bir kız cesedi.
on parmağı boyalı;
bulaşmış ıstampa mürekkebi.
bir kızım sağsa eğer;
bir kızım morgda şimdi.
2. göğsü kana belenmiş,
gözlerinde meneviş.
genç yüzünde bıyıkları,
daha yeni terlemiş.
sabıka kayıtlarına adı
yaşarken hiç geçmemiş.
iyi hal kağıdı bile
alırmış isteseymiş.
akıl alır da dostum;
yürek almaz bir tuhaf iş.
3. çoktan soğumuş gövdesi;
ama elleri hala diri
sağ avucundan geçmiş
mermilerden biri
gören bir göz olmuş
sanki o mermi deliği
bakıyor avucundan
kısacık yaşam emeği.
sevmeyi deneseydiniz;
bu yolu seçmezdi belki!
4. açacak yine baharda
dağlarda, koyaklarda
adı yok bir çiçektir
zulmün kara toprağında.
onun da bir sözü vardı.
bu gök kubbe altında.
işte o öldü artık;
bir yas bıraktı arkasında.
ve çağ dışı bir korku
hısıma, akrabaya.
5.yanında dağılmış kağıtlar
ve tütün tabakası var.
bir bez parçasıyla
ağzını tıkamışlar.
cesedi sırtüstü
boyunca uzatmışlar.

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler