AABF NRW Bölge Yöneticisi Mesut Kabakçı: Alevilere olan kinlerinde birer Muaviye ve Yezit olan bu zatlar şimdi Hüseyin rolüne soyunmuşlar.

AABF NRW Bölge Yöneticisi Mesut Kabakçı ile organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in Alevi değerlerini kullanmasını, Peker’in Mehmet Ağar ve adamlarına yönelik öne sürdüğü cemevine saldıracaklar iddiasını, Alevilerin bu iddiaya ve Peker’in açıklamalarına yaklaşımlarını, Sivas ve Gazi Katliamları‘nın arkasındaki güçlerin tümden açığa çıkarılması için yeni bir yargılama sürecinin başlatılmasının önemini konuştuk.
AABF NRW Bölge Yöneticisi Mesut Kabakçı, sorduğumuz tüm sorulara açık ve net cevaplar verdi.
Eli kanlı ve boğazına kadar şuça batmış olan Sedat Peker gibi insanların Alevi değerlerini kullanmalarını neye bağlıyorsunuz?
İnsan öldürme, yaralama, gasp, tehdit, uyuşturucu satışı, ve kadın ticareti gibi suçlara bulaşmış kişilerde değer olmaz, değerler gibi kavramlarda bulunmaz.
Bundan dolayı bu insanlar her sıkıştıklarında mazlum toplumların gerek inanç gerekse politik önderlerini ve sembollerini kullanmakta hiç bir beis görmezler.
Bu kişiler geçmişte Alevi toplumuna ve Devrimci isimlere karşı katliamlarda rol aldılar. Özellikle Alevilere olan kinlerinde birer Muaviye ve Yezit olan bu zatlar şimdi Hüseyin rolüne soyunmuşlar.
Tabii ki bizler bunu görüyoruz. Aleviler ve Devrimciler olarak isimleri geçen Şah Hüseyinler, Seyit Rızalar, Deniz Gezmişler, Pir Sultanlar, Mahsuni Şerifler, keza Che Guevaralar olabilmek için o iradeye, bilince, cesarete ve yaşam tarzına sahip olabilmek gerekiyor, yoksa sırf isimlerini zikrederek geçmek bir anlam ifade etmiyor ve Alevi Toplumu nezdinde de bir karşılığı yoktur. Bir de şunu eklemek gerekir ki sağcı ve islamcı cenahın toprakları bu isimleri geçen değerleri yetiştiremeyecek kadar çorak ve verimsizdir.
Sedat Peker kendisine ait olan Twitter adresinden yayınladığı bir mesajda, Mehmet Ağar’ın adamlar tarafından bir Cemevi’ne saldırı yapılacağını iddia etti. Bazı kesimler Alevilerin bu iddiayı ciddiye bile almayacaklarını söylüyorlar. Sizce Alevi kurumları, Peker tarfından gündeme getirilen bu iddayı ciddiye almalı mı?
Kesinlikle, ve de en üst perdeden ciddiye almaları gerekiyor. Bu ciddiye almadaki en önemli noktada geçmişte yapılan katliamlarda olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamalıdır.
Aleviler artık şunu öğrenmelidir, Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas katliamları birer devlet dahilli katliamlardır, onun için bu devlet beni korur düşüncesi acilen terkedilmelidir.
Evet, anayasada devlet vatandaşının can ve mal güvenliğinden sorumlu ve vatandaşını korumakla yükümlüdür maddesi var. Fakat bu madde Türkiye coğrafyası topraklarında Aleviler için işlemiyor, işletilmiyor. O zaman ne yapmak gerekiyor?
Yapılacak şey çok basit, Öz Savunma!
Her türlü önlemini alacaksın. Bunu da toplumun diğer demokratik kesimleri ile destek ve dayanışmayla büyüterek yapacaksın. Belki biraz sert olacak ama, artık incinsende incinme ve hümanist bakış açısı çare olmuyor.
Sedat Peker‘in ortaya döktüğü ilişki ağı bize Susurluk kazasıyla gün yüzüne çıkan mafya-devlet-polis-ilişkisinin AKP döneminde bir adım daha öteye götürüldüğünü gösteriyor. Bu konuda sizin değerlendirmeniz nedir?
Belki bir adım öteye götürüyor fakat o günden bugüne pek değişen birşeyin olmadığınıda çok açık ve net gösteriyor. Çünkü Susurluk gibi Devlet, Siyaset, Mafya ve Polis ilişkili bir skandalın üzerine gidilemedi ve hesap sorulamadı. Gidilir gibi yapıldı ve bir yerde kaldı, fakat bu kirli ilişkiler bildiğimiz bu çember içerisinde hatta daha da genişleyerek bugünlere geldi. Örnek verecek olursak, kapınız yirmi dört saat açıksa hırsızınız hiç eksik olmaz.
Tartışmaların merkezinde olan Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü olduktan sonra, Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılmasına ilişkin yaptığı açıklamada, derin devleti ima ederek “Bir tuğla çekersem duvar yıkılır” demişti. Pekeri’in yaptığı açıklamalar halkın temiz toplum, aydınlık, laik ve demokratik bir Türkiye için o tuğlayı çekmesinin yolunu açabilir mi?
Temiz toplum evde oturarak, klavye başında yazarak, kapalı kapılar ardında mırıldanarak olmaz. Her bir bireyin görev alarak her türlü zorluğa karşın cesaretle taşın altına elini sokmasıyla tuğlalar birer birer yıkılır. Bunun içinde en yegane evin dışıdır, yani alanlardır, caddelerdir, sokaklardır, üniversitelerdir, fabrikalardır. Buralarda mücadele ettiğiniz taktirde o tuğlanın çekilmesine ve o derin ilişkilerin içine sindiği duvarın katkı sunmuş olursunuz.
Böyle bir mücadele karşısında bırakın duvarı Çin Seddi dahi dayanamaz yerle yeksan olur, o duvarın kalıntılarının altından laik, aydınlık, demokratik bir Türkiye ve temiz toplum karşınıza çıkar.
Peker’in 7. videoda yaptığı açıklamalardan sonra, Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, Peker’in öne sürdüğü iddialar üzerine tweet atarak, şunları ifade etti: ”Senelerdir Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun dedik. Çekin tuğlaları yıkılsın duvarın altında kim kalırsa kalsın”
Uğur Mumcu araştırmacı gazeteci ve yazar olarak çok önemli konulara değinmiş ve Türkiye’de taşları yerinden oynatmış terör, uyuşturucu kaçakçılığı, şeriatçı yapılanmayı gün yüzüne çıkartmış dürüst, namuslu, cesaretli, kalemini kıran ama satmayan bir kalemdi. Katledilmesinin faillerinin bugün bir mafya elemanı tarafından şu isimlerdir diye iddia edilmesi en başta mağdur olan eşini ilgikendirir.
Zamanında Mehmet Ağar’ın tuğlayı çekersek duvar yıkılır demesine karşılık bugün bu cinayetin tekrar gündeme gelmesiyle çekin tuğlaları yıkılsın duvar altında kim kalırsa kalsın demesi en makul cevap.
Bu tuğla çekilsin ve bu duvar yıkılsınki tüm faili meçhul cinayet planlayıcıları, katilleri, işbirlikçileri, buradan çıkarı olanlar ortaya çıksın, şeffaf ve temiz bir toplumun adaleti karşısında hesap sorulsun.
Peker’in açıklamalarından sonra Avrupa ve Türkiye’deki Alevi kurumlarının Sivas ve Gazi Katliamları‘nın arkasındaki güçlerin tümden açığa çıkarılması için yeni bir yargılama süreci başlatmaları gerekmez mi?
Mafya elemanının bu açıklamalarının hemen akabinde Avrupa ve Türkiye’deki Alevi Kurumları Sivas ve Gazi katliamlarının planlayıcıları başta olmak üzere bu katliamlarda dahli olan herkesi makamına, mevkisine, gücüne bakmadan adalet önüne çıkarmak ve yargısal süreci başlatmak için bir an önce harekete geçmelidir.Özellikle Avrupa Alevi Hareketi otuz yıllık örgütlü gücünüde kullanarak bulunduğu ülkelerde parlamentoları, sivil toplum kuruluşlarını ve de Avrupa Parlamentosunu harekete geçirerek bu sürece dahil etmelidir. Mafya elemanının anlattıkları da bir boyutuyla uluslararası suçları kapsayan durumlarda zaten var ve şu an dünya basınıda bu açıklamaları takip ederek gerek sayfalarına gerekse ekranlarına taşıyor.
Sözlerimi noktalarken Alevi Toplumun şu yanılgıya düşmemesi özellikle çok çok önemli; o da şu Aleviliğe ve Alevilere bakış açısı sadece Maraş, Sivas, Çorum ve Gazi katliamlarının sürecindeki ve faillerindeki isimlerinden oluşmuyor. Alevilerin o topraklardaki sorunu (yok sayılma, tehdit, baskı, asimilasyon, katliam) yüzyıllardır olan bir durum. Yer, zaman ve isimler değişiyor fakat reva görülen değişmiyor.
Sizin nezdinizde Alevi Haber Ağı emekçilerini selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Sayın Kabaçı, yanıtlarınız için çok teşekkür ediyorum.
Hasan Subaşı / AHA

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler