Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Eğitim, Adları İstismar ile Anılan, Demokrasi ve Laiklik Karşıtı Cemaat, Tarikat ve Vakıfların Eline Bırakılamaz!

 Eğitim Sen Genel Merkezi, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın onursal başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in kızının, babası tarafından 6 yaşındayken ‘evlendirildiğini’, ve ‘ailesinin onayıyla’ çocukluğu boyunca istismar edildilmesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
”İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın onursal başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in kızının, babası tarafından 6 yaşındayken ‘evlendirildiğini’, ve ‘ailesinin onayıyla’ çocukluğu boyunca istismar edildiğine dair beyanları ülkede büyük bir infial yarattı. Bu beyanlar, çocuklara karşı işlenen ve merkezinde yine dini cemaat, tarikat ve vakıfların olduğu suçların bilinen son örneğini oluşturuyor. Siyasi iktidarın dinselleştirme politikaları ve uygulamalarıyla, okulların neredeyse tarikat ve cemaatlerin arka bahçesine dönüştürüldüğü eğitim sisteminde, üstü örtülen, duyulmayan istismar ve tecavüz suçlarının çok daha fazla olduğunu tahmin etmek güç değildir” ifadelerini yer aldığı açıklamanın devamında, şu ifadelere yer verildi:
”Türkiye’de devletin denetlemediği, kapalı ve neredeyse ‘dokunulmaz’  yapılar olan dini tarikat ve cemaatler, güçlerini siyasi pazarlıklardan, bürokrasi içindeki destekçilerinden ve hukukun uygulanmamasından almaktadır.  Söz konusu skandal ile ilgili şu ana kadar ne siyasi iktidarın, ne de söz konusu vakıfla protokoller imzalayan MEB’in, tatmin edici bir açıklama yapmamış olması, meselenin özüne inmeden sorunu geçiştirmesi ve bir tutum belirtmemiş olması savımızı doğrular niteliktedir. Tarikat ve cemaatler istedi diye İstanbul Sözleşmesi’ni geri çekenler, Ensar Vakfı’ndaki tecavüzler ortaya çıktığında “bir defadan bir şey olmaz” diyenler, her istismar olayından sonra basını susturarak olayın üstünü kapatmaya, çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştırmaya çalışanlar, büyük bir toplumsal öfkeye yol açan bu insanlık suçu karşısında da yine ve yeniden suskunluğa bürünmüştür.

Çocuğa yönelik istismar vakalarının Adalet Bakanlığı verilerinde artık paylaşılmaması, siyasi iktidarın sorunu çözmekten uzak tutumunu bizlere bir kez daha gösterirken, 2019 verileri bile durumun korkunç boyutuna dair fikir vermektedir.

TÜİK’in 2019 verilerine göre, güvenlik birimlerine suç mağduru olarak gelen 206 bin 498 çocuğun yüzde 15,2’si cinsel suçlardan mağdur olmuştur. Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı adli istatistiklere göre, Türkiye’de 2019’da “cinsel dokunulmazlığa karşı suç” kapsamında 49 bin 57 dava açılmıştır. Bunların 22 bin 689’unu çocuklara yönelik cinsel istismar suçları oluşturmuştur. Yine Adalet Bakanlığı’nın istatistiklerine göre, 2012’de çocuğun cinsel istismarı davalarında suç sayısı 17 bin 589 iken, 2019’da bu sayı 22 bin 689’a çıkmıştır. İnsan Hakları Derneği’nin İstanbul Şubesi Çocuk Hakları raporuna göre ise 2002’den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yapmıştır.

MEB’e Soruyoruz: Eğitim Sistemi Dışında Bırakılan Kız Çocukları Neden Takip Edilmiyor?

Eğitime erişen çocukların şiddete ve istismara maruz kalma durumunda ilgili mekanizmalara erişimi daha kolay olmaktadır. Ancak Türkiye’de milyonlarca kız çocuğu eğitimin dışında bırakılmıştır. Eğitime devam etmeyen kız çocukları şiddet, istismar riski altında yaşamlarını sürdürmekte, çocuk yaşta evliliğe maruz bırakılmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2021-2022 eğitim öğretim yılı okullaşma istatistiklerine göre ilkokulda 195 bin, ortaokulda 298 bin, lisede 373 bin kız çocuğu eğitimin dışındadır.  Açık öğretimde okuyan kız çocuğu sayısını ise 636 bin 270 olarak belirten istatistikler, toplamda 1,5 milyonu aşkın kız çocuğunun eğitim sisteminin dışında bırakıldığını göstermektedir.

Anayasa’nın 42. maddesinde “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz” hükmü belirtilmiştir. Devletin eğitim ve öğretim alanındaki yükümlülükleri ise MEB eliyle yaşama geçirilmektedir. Ancak 6 yaşında evlendirilen kız çocuğunun eğitime erişip erişemediği bilinmemektedir, zorunlu eğitimin ise dışında bırakıldığı düşünülmektedir. Bu durumda, Milli Eğitim Bakanlığı’na soruyoruz,  eğer okula gidememişse MEB bunu neden takip etmemiştir?

Toplumu ve özellikle eğitim sistemini ‘tek din, tek mezhep’ anlayışına uygun olarak dini kurallara göre yeniden düzenleyerek ‘dindar ve kindar’ bir nesil yaratmak isteyen AKP iktidarı; MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı ve dini tarikat ve cemaatler ile iş birliği içinde eğitimi dinselleştirmeye çalışmaktadır. Bu anlayışla,  kadını ve kız çocuklarını eğitimden dışlayan, eve kapatan, güçsüzleştiren ve sömüren bu cinsiyetçi, mezhepçi, ayrımcı anlayışın okulların içine girmesine izin vererek, bunlara aktarılan özel ve sınırsız kaynaklarla özel yurt ve evlerde çocukları tecavüze, istismara ve şiddete açık hale getirmektedir. Üstelik siyasi iktidarın şiddet ve istismar faillerinin elini kolaylaştıran yasal düzenlemeleri ve özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve istismardan yargılananları koruyan ve cezasız bırakan yargı kararları mağduriyetleri derinleştirmektedir.

MEB’in görevi çocuk ve gençleri tarikat ve cemaatlerin eline bırakmak değil, insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan hakları ve çocukların yararını gözetecek, çocuk ve gençlerin eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır.

Özellikle kız çocuklarının durumu ile ilgili derhal çözüm bekleyen ciddi sorunların var olduğu Türkiye’de, çözüme dair yaklaşımların sistematik, yapısal ve sürdürülebilir olması gerekmektedir.

Bu nedenle;

  • İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme iptal edilerek, sözleşme etkin biçimde uygulanmalıdır.
  • Kız çocuklarının ilköğretimde okul terklerinin azaltılması için önlemler alınmalı, okullaşma oranları yükseltilmeli ve eğitim öğretim müfredatı, cinsiyet eşitliği perspektifi esas alınarak yeniden düzenlenmelidir.
  • Risk altındaki kız çocuklarının belirlenmesi ve korunmaları için gereken erişim ve müdahale ilgili mekanizmalar tarafından derhal sağlanmalıdır.
  • Siyasi iktidar, Millî Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu aracılığıyla uluslararası sözleşmelere atılan imzaların gereğini yapmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi tüm kademelerde ve üniversitelerin tüm bölümlerinde ders olarak okutulmalıdır.

6 yaşındaki çocukları evlendiren, istismarı meşrulaştıran gerici, ataerkil zihniyetinizi kabul etmiyoruz! Çocuklarımızı karanlığınıza teslim etmeyeceğiz. Laik, eşit ve demokratik bir eğitim, çocuklarımıza özgür bir dünya bırakma mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz!”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir