DEM Parti Emek Komisyonu: 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişini 54. yılında saygıyla selamlıyoruz
DEM Parti Emek Komisyonu Eş Sözcüleri Mehmet Bozgeyik ve Sevtap Akdağ’ın 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişine dair yazlı açıklama yaptılar.
DEM Parti Emek Komisyonu Eş Sözcüleri’nin ‚‘‘15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi 54.yılında saygıyla selamlıyoruz‘‘ başlığıyla yaptıkları açıklamada,‘‘Türkiye işçi sınıfının siyasal bir aktör olarak tarih sahnesine çıkışını müjdeleyen, mücadele tarihindeki en görkemli eylemlerden biri olan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi 54.yılında mücadelemize ışık tutmaya devam ediyor‘‘ denildi.
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
‘‘Tıpkı bugünlerde olduğu gibi sermayenin çıkarları ve talimatları doğrultusunda hareket eden dönemin iktidarı, 11 Haziran 1970 yılında, çalışma yaşamını ve temel sendikal hakları düzenleyen 274 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası’nda değişiklikler yaparak 1960’lı yıllarda yükselen işçi direnişlerini ve kazanımlarını hedef almıştı. Meclise sunulan kanun tasarısı ile esas olarak dönemin toplumsal muhalefetinde etkili bir güç haline gelen DİSK’in etkisizleştirilmesi hedeflenmekteydi.
İşçi sınıfının kazanımlarına göz diken, örgütünü tasfiye etmek isteyen sermaye iktidarının karşısında “gücümüz birliğimizden gelir” şiarıyla bir araya gelen 150 bin işçi, 1970 yılının 15-16 Haziran tarihlerinde emek mücadelesi tarihinin en büyük ve kitlesel işçi direnişini gerçekleştirmişti.
Dönemin siyasal iktidarı, işçilerin yükselen direnişi karşısında 15 Haziran akşamı 60 günlük sıkıyönetim ilan ederek bugünleri anımsatan baskı, şiddet ve zor yoluyla direnişi tasfiye etmeye çalışmıştı. Ancak tüm baskılara rağmen direnen işçilerin kararlı tutumu sonuç vermiş, Anayasa Mahkemesinin 9 Şubat 1971 tarihinde aldığı kararla sendikal hakları yok etmeyi hedefleyen yasa iptal edilmişti.
15-16 Haziran 1970’te işçilerin örgütlü mücadelesi ile korunan sendikal kazanımlara yönelik saldırılar sonraki yıllarda da durmamış daha da çeşitlenip derinleşerek artmıştır. Bu saldırılar sistematik bir hal alarak 12 Eylül faşist darbesi ile birlikte çalışma yaşamında yeni bir dönüşüm başlamıştır. Emekçilerin kazanılmış haklarını yok etmeyi amaçlayan neoliberal politikalarla devam eden bu dönüşüm, AKP iktidarı döneminde zirve yapmıştır. Sendikal örgütlülük, baskı ve zor yöntemleri derinleştirilerek taşeronlaştırma, esnek ve güvencesiz çalışma biçimleri yaygınlaştırılarak tasfiye edilmeye çalışılıyor.
Bu açıdan, 15-16 Haziran’da yaşananlar günümüzü anlamak açısından da önemli dersler içermektedir. Bugün AKP-MHP iktidarının saldırıları, sadece Partimize yönelik değil başta işçiler, emekçiler olmak üzere toplumun tüm ezilen kesimlerini hedef almaktadır.
15-16 Haziran’da yapılmak istenilen işçi sınıfının sesi olan DİSK’in etkisinin kırılması çabasıydı. Bugün de ezilenlerin ve emekçilerin örgütlü mücadelesi başta kayyım yöntemi olmak üzere çeşitli baskı araçlarıyla zayıflatılmak isteniyor. Dün fiili ve meşru mücadele ile işçi sınıfı nasıl örgütüne sahip çıkmış ise bugün de başta Kürt halkı olmak üzere, bütün ezilenler kurumlarına ve örgütlerine sahip çıkmaya devam edecektir.
Kürt sorununda ısrar edilen çözümsüzlükle birlikte savaşın bütçe, dolayısıyla emekçiler üzerindeki yükü artarken bir yönetim biçimi haline getirilen kayyım politikaları, başta yargı sistemi olmak üzere kamu kurumları üzerinden idari örgütlenmeye, özel sektör üzerinden sermaye birikimine ve hatta üniversitelere kadar tüm ülkeye yayılan bir rejim haline gelmiştir.
Demokratik siyasete yönelik saldırılarla birlikte devlet, mafya ve siyaset ilişkisi 90’ların en karanlık zamanını da aşarak yeniden kurumsallaşmıştır. Tecrit politikaları toplumun her kesimine yayılarak her türlü hak arama girişimi kriminalize edilmektedir. Türkiye’de gerçek anlamda bir demokratik düzen tesis edilmediği sürece iktidar odakları emeğin haklarını, kazanımlarını budamaya, ortadan kaldırmaya devam edecektir.
Dolayısıyla zaman, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm toplumsal muhalefetin 15-16 Haziran direnişinin açığa çıkardığı fiili, meşru ve ortak mücadele ruhunu kuşanarak yükselen faşizm karşısında demokrasi cephesinde buluşma zamanıdır.
Bu açıdan 15-16 Haziran direnişi hakların, kazanımların masa başlarında değil ancak ve ancak birleşik ve ortak mücadele değerlerinin yükseltilip bir araya gelerek elde edilebileceğine dair tarihi bir örnek olarak karşımızda durmaktadır.
Bu vesileyle, 15-16 Haziran direnişinin 54. yıldönümünde, tüm emek ve demokrasi güçlerini, yan yana gelerek faşizmin tarafından demokratik siyasete yöneltilen darbelere, tasfiye girişimlerine karşı direnişi büyütmeye, demokrasi cephesinde buluşmaya davet ediyoruz.
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler