Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

SÖZÜM “HÜSEYİN’İ DİRENİŞİ” İTİBARSIZLAŞTIRANÇAKMA SEKTER SOLCULARA…!

Hüseyin’in Kerbela’da ki tutumu, zalime boyun eğmemesi Alevi kimliğinin oluşmasında yüzyıllaradan bu yana rol model olmuş.

Kerbela, hak ve batıl arasında, ikrar ile ikrarsızlık, sadelik ve şatafat, debdebe, adaletle-adaletsizlik, cesaret ve korkaklık karşısında bir tavır almadır.

Sözlerime Ali Şeriati’nin dizeleri ile başlamak isterim:
“Gidenler Hüseynî bir iş yapmıştır, kalanlarsa Zeynep gibi davranmalı, yoksa Yezit’tir”
Geçmiş solculuğunda bir toplumsal güç yaratamamış, işçisine, köylüsüne, halkına yabancılaşmış sekter solcular da ilk iki gruptan farklı bir şey söylediklerini zannederken aslında onlara katılarak Alevi hareketi içinde yeniden tektipçi bir Alevilik yaratma tuzağına düşüyorlar.
İlk önce önemle şu açıklığı getirmeliyim,
Alevilikte yer alan Hak-Muhammet-Ali üçlemesinin, Sünnilik ve Şiilikle teolojik açıdan taban tabana bir zıtlık arzettiği özellikle birileri tarafından görülmek istenmiyor.
Alevi deyiş ve nefeslerinde dile getirilen Ali düşüncesi, ne Emevi camisinde ne Ehlibeyt camisinde kabul edilir, çünkü şirktir.
Geçmiş solculuğunda bir toplumsal güç yaratamamış bireyler, işçisine, köylüsüne, halkına yabancılaşmış sekter solcular farklı bir şey söylediklerini zannederken aslında Muktedirlerin gevezeliğini destekler söylemleri ile asimilasyoncu tutuma katılarak Alevi hareketi içinde yeniden tektipçi bir Alevilik yaratma tuzağına düşüyorlar.
Biz Aleviler Kızılbaşlar Muhhabetle Kendi Hakikatimizi Tartışıyoruz ve bu bir şüreç meselesi, bunun bilincindeyiz.
Alevi Bektaşi Kültür Bakanlığı ve onun Pir Sultanın Köpekleri kadar İtikati olmayan sözde Dede Kılıklı soytarıları, Alevi Kızılbaş Toplumuna Emevi camisi, Ehlibeyt camisi üzerinden Aleviliği tarihi ve felsefi yapısını sekterlikle seyreltmeye çalışsada, İslamlaştırmaya zorlasada, Biz Alevi Kızılbaşlar yol muhabbetlerimizle ve kendi hakikatimizi gelecek kuşaklara sağlam bir zeminde aktaracağız.
Aleviliğin kendine özgü bir inanç, öğreti ve yol değerlerinin olduğunu, Hiçbir din ve inancın içine sığmayacağı gibi, insana yakışan hiç bir din ve inancı da dışarıda bırakmayan bir duruşa sahipliğini ve Kendi öğretisinin ve felsefesinin varlığını gerçeğin Demini Hü diyerek her platformda dile getireceğiz.
Zamanın şartlarında birer devrim önderleri olan Peygamberler, Pirler, Erenler süreğine Çoğrafyamızda tanık olduğumuz gibi “Enel Hak” diyen insan-ı kâmillerin’de bilinci ile,
Zalim Dehhak olarak tarihe kayıt düşen ve onca Yezitlere, Sömürüye, Zulme, Cins ve Sınıf Egemenliklerine tanık olduğu gibi,
Cümle mazlumlar adına, yani Alevi Kızılbaşlar, Kadim Halklarımız adına, kutsal isyan bayraklarını göndere çeken Kawa’lara, Ana Hürremeddinlere, Kerbela Şehidi, mazlumu Şah İmam Hüseyinlere, Enel Hak diyen Hallac-ı Mansura, Fazlullaha, Seyyit Nesimi’den Şah Kalender Çelebiye, Hasan Sabbahlara, Baba İshaka, Seyh Bedreddine, Pir Sultan Abdala ve daha nice sayısız “eşitlik, özgürlük ve kardeşlik” mücadelesinin “Ortaklık Toplumu veya Rızalık Şehri” kahramanlarına tanık olduklarını tüm nefeslerimizde onca Yıldır Pirlerimiz ve Analarımız dile getirdi.
Şimdi bu ön girişten sonra Asıl konuya değinmek isterim;
Hüseyin’in Kerbela’da verdiği bu mücadele, kesinlikle bir taht kavgası değil, kişisel olarak, zalimin karşısında eğilmemek,
dik durmaktır; Aleviler buna “HÜSEYNİ DİRENİŞ” diyorlar.
Kerbela, hak ve batıl arasında, ikrar ile ikrarsızlık, sadelik ve şatafat, debdebe, adaletle-adaletsizlik, cesaret ve korkaklık karşısında bir tavır almadır. O, “hem bir merhale hem menzil”dir. Zulmün sınırlarını gösterdiği gibi direnişin ve sabrın sınırlarını da öğretir. Vahşi, ahlaksız, çığırından çıkmış, zulmünde ölçüsünü kaybetmiş bir güce karşı öleceğini bile bile direnebilmektir.
Her hangi bir zorbalık karşısında kalınınca, ona baş eğmeyip,
dik durma geleneği böyle başlayıp, böyle oluşmuş, bu zaman içinde de Alevi Kızılbaş kimliğinin önemli bir özelliği haline gelmiştir. Zaman içinde Alevi kimliği zalime boyun eğmeme ile özdeşleşmiştir. Bu yolda buna işte “Hüseyni direniş” demişiz, böyle biline..
Zorda kalanın, bireysel olarak, zorbalığa baş eğmeyip, zorbalığa karşı direnmesi, muktedire karşı dik durma, sosyal bir olgudur.
Sağlıklı mantıkla yaklaşan herkes, buna değer vermelidir. İşte bu nedenle bu DİNİ değil SOSYAL bir tutumdur.
Devrimci ruh taşıyan, ikrarını devrimcilere karşı bozmamış herkes, bu duruşun değerini iyi kavramışlardırlar.
Alevi kimliğinin oluşmasında Hüseyin’in Kerbela’da gösterdiği bu tavır, bir tarz, güdülen bir yol olmuş. Alevi zorda kalınca, başını veriyor, ama haklı davasından vazgeçmiyor. Pir Sultan bunun için, “Can için yalvarmam sana, Şeyhim şah darılır bana” diyor.
Hüseyin’in Kerbela’da ki bu tutumu, zalime boyun eğmemesi Alevi kimliğinin oluşmasında yüzyıllaradan bu yana rol model olmuş.
İşte şimdiler’de kimi yazarlar, sekter sözde solcular Alevi kimliğin oluşmasındaki bu rol modeli öldürmek için Hüseyin ile Yezid’in taht kavgası yapıyorlardı, ikisi de birbirine eşitti diyebiliyorlar.
Bu tutum içinde olan kişilere karşı uyanık olup, onlardan uzak durmak ve itibar etmemek gerekiyor.
Alevilikteki Teberra ile Tevella ilkesi Batini anlamda işte bunu ifade eder.
Geçmişin ve şimdinin Yezid’ini seveni sevmeyip, Hüseyni Direnişini yaşatanlara Aşk olsun..
EA Kızıldeli

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir