Cafer Kaplan Dede: Alevi inancına karşı devletin başlattığı tüm girişimlere cevabımdır!
”Alevi inancına ait değerleri gelecek nesillere doğru bir şekilde ulaştırmak amacıyla Türkiye ve Avrupa’daki örgütlü yapımıza sahip çıkmalıyız. Bu görev tüm canlara düşmektedir. Alevi toplumunun kendi içerisinde asimilasyoncu zihniyetin planlarına hiçbir zaman müsaade etmeyeceğine olan inancım tamdır.”
Onlarca yılıdır Avrupa Alevi Hareketi’nde yol hızmeti yürüten ve önemli sorumluluklar üslenen Cafer Kaplan Dede, bugün sosyal medya üzerinden Alevilerin asimilasyona karşı duruşları ve mücadeleri açısından önemli ve yol gösterici olan bir yazı paylaştı.
Cafer Kaplan Dede’nin ”Alevi inancına karşı devletin başlattığı tüm girişimlere cevabımdır” başlıklı yazısını Alevilerin değerlerine sahip çıkmaları ve asimilasyona karşı sonuç alıcı bir mücadele yürütmeleri açısından önemli bulduğumuz için olduğu gibi yayınlıyoruz.
”Alevi inancına karşı devletin başlattığı tüm girişimlere cevabımdır
Değerli Canlar,
Asırlar boyunca her dönemin iktidarı, bilinçli bir şekilde Alevilik inancının değerlerine karşı sayısız yönelimde bulundu. Bu yönelimlere karşı direnen ve onları boşa çıkaran Pirlerimiz ve Ulularımız her daim var oldu. Onlar ki yeri geldiğinde dar ağaçlarında idam edilmek de dahil birçok katliama karşı göğüs gerip, ser verip sır vermediler. Onlar ki bu inanca sahip çıkıp Hakk’a yürüdüler ve inancımızın değerlerini bizlere miras bıraktılar.
Derman sende fakat senin haberin yok” diyen Şah-ı Merdân Ali, “Ben yezite biat ettiğimde benden sonra gelecek insanların hali nice olur” diyen İmam Hüseyin, “Enel Hak” sözüyle mollanın önünde diz çökmeyen Hallâc-ı Mansur, dönemin kadısına “sen verdiğin söz uğruna parmağını kesemezsin ben ise inancım ve yolum uğruna derimi bu meydanda yüzdürürüm” diyen Seyit Nesimî, dar ağacına giderken “açılın kapılar Şaha gidelim” diyen Pir Sultan Abdal ve daha birçok Ulumuz bizlere birer ışık oldu.
Bu Yol’da nice Ulularımız köy köy dolaşarak Alevi toplumunu Yol’un içinde tutup diğer inançların içerisinde erimesine, yok olmasına izin vermediler. Bizler, bugünlere nasıl geldiğimizi idrak etmek ve bilince çıkarmak istiyorsak mutlaka geçmişe bakmalıyız. Doğru gözlerle okuyup tarafsız bir vicdan ile yaklaşırsak inancımızı sağlam bir şekilde bugüne getirenlerin Pirlerimiz, Mürşidlerimiz, Taliplerimiz olduğu anlaşılacaktır.
“Derman sende fakat senin haberin yok” diyen Şah-ı Merdân Ali, “Ben yezite biat ettiğimde benden sonra gelecek insanların hali nice olur” diyen İmam Hüseyin, “Enel Hak” sözüyle mollanın önünde diz çökmeyen Hallâc-ı Mansur, dönemin kadısına “sen verdiğin söz uğruna parmağını kesemezsin ben ise inancım ve yolum uğruna derimi bu meydanda yüzdürürüm” diyen Seyit Nesimî, dar ağacına giderken “açılın kapılar Şaha gidelim” diyen Pir Sultan Abdal ve daha birçok Ulumuz bizlere birer ışık oldu.
Alevilikte insanoğlunun egosu ve çıkarlarını ön plana alan bir anlayış yoktur. Dört Kapı’yı geçip Kırk Makam’a girmek isteyen bir Yol talibinin ilk uyacağı kurallardan biri nefsini yenmesidir. Ancak ne var ki içinde yaşadığımız son çeyrek asırda inancımızı, nefsine yenilerek çarkı bozuk düzen ile pazarlık konusu yapıp değerlerimizden uzaklaştırmak isteyenler de yok değil. Bu karakterdekiler aslında çağlar boyunca Pirlerimizden ve Ulularımızdan aldığımız mirası yok saymayı bir marifet bir meziyet bilirler. Katliamlarla istediğine ulaşamayan her dönemin Hınzır Paşaları ise bu tarz karaktere sahip olanları yanına alıp Yol’umuzu bozmaya çalışırlar.
Canlar!
Yirmi yıldan fazla bir dönem boyunca iktidarda olan AKP’nin son on beş yıldır Alevilere ve Alevilik inancına yönelik oyunu ve tehlikeyi görmemezlikten gelemeyiz artık! Mekan ve zaman değişmiştir ama zihniyet olduğu gibi yaşamaya devam etmektedir. Bize nefretle yaklaşan bu sistem ilmek ilmek dokuduğu planını şimdilerde yine ete kemiğe büründürmenin heyecanındadır.
Gri pasaportlu dedelerini içimize yollayarak birliğimizi bozmayı denediler, başaramadılar. Yeri geldi eşyanın tabiatına aykırı bir proje ile Cami-Cemevi modeli üzerinden denemeler de bulundular fakat bu plan da başlarına yıkıldı.
Geçmişe bakıp ne demek istediğimi somutlaştıracak olursam; bir dönem diyanetin Gri pasaportlu dedelerini içimize yollayarak birliğimizi bozmayı denediler, başaramadılar. Yeri geldi eşyanın tabiatına aykırı bir proje ile Cami-Cemevi modeli üzerinden denemeler de bulundular fakat bu plan da başlarına yıkıldı. Diyanetin parasıyla finanse edilen dedelerini gruplar halinde kutsal mekânlarımıza götürdüler. Kendi basın-yayın organlarında bu konuyu yaygınlaştırsalar da Alevi toplumu tarafından itibar görmediler. Çünkü bizim inancımızda “ Bu Yol Her Zaman Haksızın Hakkından Gelir” anlayışı vardır. Bu hep böyle oldu böyle de devam etmektedir. Ancak ne var ki Aleviler olarak bizler hiçbir zaman dikkatimizi dağıtmadan bu asimilasyoncu zihniyetin planlarını fark edip ona karşı tedbirlerimizi almakla sorumluyuz.
Alevi Bektaşi Cemevi başkanlığı bünyesinde Alevi toplumu bir tuzağın içerisine çekilmeye çalışılıyor.
Günümüzde, Alevi Bektaşi Cemevi başkanlığı bünyesinde Alevi toplumu bir tuzağın içerisine çekilmeye çalışılıyor. Bu yeni dönem tuzağının içinde neler yok ki: Bir yandan taraftar toplayıp kendi düşüncelerine has bir ansiklopedi yazma derdindeler. Diğer yandan da Aleviliğin yazılı kaynaklarının neler olduğunu kendi zihniyetlerine göre şekillendirmeye çalışıyorlar. Ahlaktan yoksun bir şekilde Alevilik hakkındaki bilgi kirliliğine son vereceklerini söylüyorlar. Bu tarz Alevilik karşıtı her bir çalışmanın farkındayız. Bir gecede yayınlanan yönetmelikle karşımıza dikilen bu proje yine bir gün gelir bir gece ilan edilen bir yönetmelikle de tarih sahnesinden silinebilir.
Ne yazık ki bu asimilasyoncu plana bilinçli bir şekilde destek verenlere çok sade bir dille şunu sormak ve hatırlatmak isterim:
Hani, Yol’umuzda haram lokma yemek yoktu? Daha dün Madımak’ta Hakk’a yürüyenleri anarken, Maraş’ta, Çorum’da ve daha birçok katliama maruz kalıp yitirdiklerimizi anarken neden basın-yayın organlarınızda bir kelime bile yazamıyorsunuz? Hangi yüzle toplumumuzun karşısına çıkıp ne anlatacaksınız? Ne oldu da birdenbire hemen bakanlık kapılarına koştunuz?
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi projemiz ile bu zihniyete çok anlamlı bir cevap verdik. Hüseyinleri,Mansurları,Nesimileri,Hünkarları ,Yunusları, Pir Sultan Abdâllları ve daha nice Ulularımızı, Pirlerimizi unutmadık onların mirasını da bu şekilde sahiplenmeye devam ediyoruz.
Şu da bir gerçektir ki; her toplum kendi içinden gelen öz değerleriyle kendi tarihini yazar ve sahiplenir. Bu dünyanın her yerinde geçerli olan bir olgudur. Bu yüzden Aleviler, kendi geçmiş bilinci ve duygusu ile kendi tarihlerini yazdığında herşey bir anlam kazanır. Örneğin, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi projemiz ile bu zihniyete çok anlamlı bir cevap verdik. Hüseyinleri,Mansurları,Nesimileri,Hünkarları ,Yunusları, Pir Sultan Abdâllları ve daha nice Ulularımızı, Pirlerimizi unutmadık onların mirasını da bu şekilde sahiplenmeye devam ediyoruz.
İnancımızda yazıdan önce söz vardır. Ulularımızın nefesleri söz oldu ve o söz bugünlere kadar geldi. Dile gelen bu sırrı ancak bu sırra vâkıf olanlar anlar.
Asırlardır bizleri asimile etmeye çalışan bu zihniyetin yanında olmanın Alevilikle bağdaşmadığını sizler de çok iyi biliyorsunuz. Andolsun ki bizler de her türlü planlarınızı; Yol’umuzun, inancımızın ve ikrârımızın bizlere verdiği güç ve cesaretle bozmaya devam edeceğiz. Gözümüzden kaçmayan bir şey daha var. Bu zihniyet var gücüyle Yol’umuza ait sözleri, nefesleri arsız bir şekilde çalıp kendine aitmiş gibi kullanmaya başladı. Deyim yerindeyse rol çalarak sonuç elde etmenin derdindeler.
Canlar gelecekte bizleri neler mi bekliyor?
Bu zihniyet; kadınla erkeğin yan yana ibadet yapamayacağını, Cem’imizi zâhiri ve batini anlamından ayırarak Cemimize sadece zâhiri bir anlam yükleyip ibadetimizi özünde koparmak isteyecektir.
Bu konuya anlaşılır olması açısından kısa da olsa değinecek olursam:
Namaz da bizim niyaz da bizim; Cami de bizim Cemevi de bizim anlayışı bir kez daha karşımızı çıkacaktır. Bozuk düzenden beslenip onun yöneticilerine yakın durmaya çalışanlar; Alevilerde de iki rekat namaz, Ramazan’da üç gün oruç var, demekten geri durmayacaklardır.
Bu zihniyet; kadınla erkeğin yan yana ibadet yapamayacağını, Cem’imizi zâhiri ve batini anlamından ayırarak Cemimize sadece zâhiri bir anlam yükleyip ibadetimizi özünde koparmak isteyecektir. Ardında da Can olma kavramını da ortadan kaldıracaktır.
Yaşanması her zaman olası olan bu senaryo karşısında Aleviler arasında, nasıl bir bölünmenin boy vereceğini varın siz düşünün. Bu yüzden her zaman bu tarz Alevilik karşıtı planlar karşısında duyarlı ve dikkatli bir toplum olmamız gerçeği bugün de geçerliliğini koruyor.
Alevi inancına ait değerleri gelecek nesillere doğru bir şekilde ulaştırmak amacıyla Türkiye ve Avrupa’daki örgütlü yapımıza sahip çıkmalıyız.
Alevi inancına ait değerleri gelecek nesillere doğru bir şekilde ulaştırmak amacıyla Türkiye ve Avrupa’daki örgütlü yapımıza sahip çıkmalıyız. Bu görev tüm canlara düşmektedir. Alevi toplumunun kendi içerisinde asimilasyoncu zihniyetin planlarına hiçbir zaman müsaade etmeyeceğine olan inancım tamdır.
Yolumuz yanan delimiz kadar aydınlık, Munzurun gözelerinden akan su gibi temiz ve berraktır boşuna uğraşmayın…
Alevi inancı, beşeri doğan bir insanı kâmilleştiren okuldur.Bu okulda, Alevi ahlâkı, edebi ve erkânıyla kendini eğitmiş, Canlar hiç bir zaman bu tuzaklara kanmayacaktır.
Günümüzde Alevi inancını yok etmeyi amaç edinen bu yeni oluşumlar yanında saf tutup bizden olduğunu iddia edenlere son sözüm şudur: Yolumuz yanan delimiz kadar aydınlık, Munzurun gözelerinden akan su gibi temiz ve berraktır boşuna uğraşmayın,
Yol, bir gün hepinizden hesap sorar.
Saygılarımla…”
Cafer Kaplan Dede
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler