Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

İnancın ve Kavganın Yoldaşlarına Zeynep ve Haydar

Türkan Doğan

Onları anlamak için hayatı da anlamak gerekir. Emekçiyi ve halkı sevmede ustadır onlar. Alevi yol ve geleneğine bağlıdırlar İstanbul’un Armutlu’su emekçilerin yaşadığı gecekondu mahallesi. Yıllarca rantçıların saldırısına uğramış direnmiş kan dökmüş yaşlısı genci. Ara sokaklardan geliyor Zeynep’in o gür sesi

“ Biat etmeyeceğiz! Teslim olmayacağız!’’ Hakikatin bacısının terini siliyor hakikatin eri. O elin sahibidir Haydar.

İnsan olmanın erdemini taşıyanlar bu bozuk düzenin çarkı içinde haksızlığa karşı mücadele ederken bedelini de hep ağır ödemişlerdir. Ya katline ferman yazılmıştır ya sürgünlerde yaşamışlardır ya da ömürleri yettiğince zalimin zindanlarında her türlü zorluga karşı direnmişlerdir. Temel hak ve özgürlüklere sahip çıkmanın da bedeli vardır. İnanmak ve zalimin zulmüne karşı direnmek de mücadelenin iki güzel yanıdır.

Diyalektiğin de bir kanunu vardır, yaşamın zıddını da hep içinde barındırır. Yaşam da bu nedenle kardeştir ölüme. Yaşam ne kadar sıcaksa ölümün yüzü de o denli soğuktur. Soğuktur ama içimizi de yakar, kavurur ölümün her türü, yüreğimizi dağlar.

Zeynep-Haydar

bir hafta arayla yitirdik sizleri. Sözün bittiği yerde ve sustuğu yerde zamanın vedalaşamadık. Zemheride yanan yüreğimiz Nisan’da buza kesti. Konduramadık sizlere ölümü, böyle kaybedeceğimizi bilemedik. Bu çağın bütün mazlum halklarını da yok eden salgın hastalığın bizi sizlere hasret bırakacağını kestiremedik.

Hakikatin Bacısı – Hakikatin Eri Zeynep Yıldırım

Anadolu’un mitolojik ve toplumsal tarihi incelendiğinde kadın, hep üretken yaratıcı gerçekçi varlığı ile vefakar, savaşçı ve kahraman olarak çıkar karşımıza. Kadının özgürleşme süreci Şeyh Bedrettin ayaklanmasında görülür. ” Hakikat bacıları” Anadolu kadınının uyanıklığı pratik zekası ve öngörücülüğüdür. Hakikat Bacıları, “Hakikat Savaşçıları”nın eşleri, bacıları olma onurunu Osmanlı’nın zulmüne karşı verdiği savaşta bir mevziye omuz verip kılıç kuşanarak elde etmiştir. Hakikat Bacıları Hakikat Er’lerinden hiçte geri kalmamışlardır.Hikmeti sırrı yol almaktan geçer. Zalimin zulmüne karşı kadını erkeği ile birlikte hak ve Özgürlükleri için savaşmışlardır. Bu gelenek Bacıyan-ı Rum’lardan devralınan bu savaşçı gelenek özgür kahraman kadınlar kuşağının da mayasıdır. Nene Hatun’lardan günümüze kadar gelir. Hayatı doğuran büyüten emziren direnen kadın geleneğidir.

Zeynep ve Haydar’ı anlamak

Onları anlamak için hayatı da anlamak gerekir. Emekçiyi ve halkı sevmede ustadır onlar. Alevi yol ve geleneğine bağlıdırlar İstanbul’un Armutlu’su emekçilerin yaşadığı gecekondu mahallesi. Yıllarca rantçıların saldırısına uğramış direnmiş kan dökmüş yaşlısı genci. Ara sokaklardan geliyor Zeynep’in o gür sesi

“ Biat etmeyeceğiz! Teslim olmayacağız!’’ Hakikatin bacısının terini siliyor hakikatin eri. O elin sahibidir Haydar.

Yaşam da ölüm de hayatın bir gerçekliğidir der büyüklerimiz.

Ve bu dünyadan insanlar giderken bir şeyler bırakırlar arkasında. Kimileri kötü anılarını, kimileri iyiliklerini, kimileri yoksulluğunu, kimileri zenginlik içinde yaşamış kibrini. Kimileri bırakır arkasından bir dolu sövgüyü, kimileri cevher cevher onuru. Direnci bırakır kimileri. Tarihe her insan not bırakarak göçer gider bu dünyadan. İyi ya da kötü anılar bırakarak. Tarih de yazar onları belleğine. Kimisi silinir gider. Kimisi değeri ve güzelliği ile kalır; unutulmaz unutturulmaz, geride bıraktıkları bize hep yol gösterir.

Zeynep ve Haydar da bu dünyadan giderken zalime biat etmeme kültürünü ve hiç ellerinden düşmeyen Pir Sultan Abdal’ın kızıl sancağını bıraktılar geride. Önce kendi yüreklerine dikmişlerdi sonra bize teslim ederek göçüp gittiler bu dünyadan zalime minnet eylemeyerek…

Hakikat bacısı Zeynep’in sesi geliyor kurtulduğu gün zalimin zindanından

‘’ Mürşitlere Rehberlerime, pirime söz olsun Pir sultan gibi asılsam da dönmeyeceğim yolumdan ’’

Terini siliyor Hakikat eri.Göyüs kafeslerimize dar geliyor hasretleri…

ÇERAĞLAR TUTUŞSUN YANSIN

Zeynep’in o güzel gülüşüne yakıyorum çerağımı. Haydar’ın Mansur’u severken ki babacan şefkatine yakıyorum. Bir çift turna kırklar semahının ritmini kuşanırsa, sarı kanat kuşu sarkıya başlarsa, bir üveyik öterse uzaklarda, bir lokma ekmek bir tutam tuz aşkına yakıyorum çerağımı… Yuce dağlar ardında uzun yollar gibi hasret kalışımıza yakıyorum çeragımı. 5 yıl değil 40 yıl geçse

Zeynep derim

Haydar derim

Dağlar

Dostlar

Tekmili uçan kuşlar…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir