Pts. Kas 10th, 2025

Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

AABK Eşit Başkanı Hüseyin Mat: “Barış, AKP’nin İnsafına Bırakılamaz!”

⌈Haber Merkezi⌉ 11 Ekim 2015 Cumartesi günü Berlin Alevi Toplumu Cemevi’nde kitlesel bir katılımla ve “Sözümüz Var” sloganıyla düzenlenen Türkiye Barış Konferansı’nda Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Eşit Başkanı Hüseyin Mat kısa bir konuşma yaptı. Alevilerin tarihleri boyunca barışın, kardeşliğin ve toplumsal dayanışmanın yanında yer aldıklarını belirten başkan Mat, konuşmasında Alevilerin, Kürtlerin ve devrimcilerin barış için omuz omuza mücadele etmelerinin önemine vurgu yaparak şunları söyledi:

“‘Aleviler ne düşünüyor? Ne yapmak istiyor? Ne yapacak?’ Bu sorularla sık sık karşılaşıyoruz,” diyen Mat konuşmasında şu başlıklarla devam etti: “Ancak Aleviler sadece Alevi örgütlenmeleri içinde mücadele eden bir topluluk değildir. Örneğin, Seyit Başkanım, ‘Alevilik var mı?’ Evet, var. Peki neden sordum? Bakın, CHP, DEM, EMEP her yerde Aleviler. Hak ve demokrasi mücadelesi verilen her alanda Alevileri görebilirsiniz. Sadece cemevleri veya Alevi örgütleriyle sınırlı değiller. Kuşları koruma derneğine gitseniz bile orada Alevilerle karşılaşırsınız. Çünkü Alevi inancının temelinde zalime karşı mazlumun yanında durmak, mücadele etmek ve herkesin hakkını korumak vardır. Doğal olarak, böyle bir inanca sahip olan bir topluluk; doğa, çevre, kadın, gençlik veya herhangi bir hak mücadelesi verilen yerde mutlaka bulunur.

Siyasi parti temsilcilerimiz konuşuyor, konuştular. Benzer konferansları ilk kez düzenlemiyoruz. Tülay Başkan bilir; Türkiye’de başladık, Londra’da devam ettik, ardından Almanya ve ABD’de paneller düzenledik. Şimdi de Berlin’deyiz. Neden yapıyoruz? Çünkü söyleyecek sözümüz var, konuşmamız ve bir şeyleri paylaşmamız lazım. Önemli süreçler hızlı gelişiyor ve bu süreçte neler yapmamız, nelere odaklanmamız ve önceliklerimizin ne olması gerektiği konusunda fikir alışverişinde bulunmamız gerekiyor. Son dönemlerde özellikle AKP tarafından ‘Alevi açılımı’, yeni anayasa ve barış sürecinden bahsediliyor. Kısaca değineceğim. ‘Alevi çalıştayı’ diyorlar; ancak 2009–2010’da yapılan dokuz çalıştayın sonuç bildirgesinde Alevilerin talepleri reddedilmiş ve aşağılayıcı ifadeler yer almıştı. Raporda şu yazıyordu: ‘Aleviler, devletin size verdikleriyle yetinin.’ Aynen böyle yazmışlar. Şimdi yeni bir çalıştaydan bahsediyorlar; ancak samimiyetten uzak olduğunu düşünüyorum.

Anayasa tartışılıyor. Biz diyoruz ki: Önce mevcut anayasayı uygulayın. Alevilerin taleplerinin kabul edilmesi için anayasa değişikliğine gerek yok; bu talepler kararnamelerle hayata geçirilebilir. Herkesin ibadet yeri kutsaldır: kiliseler, camiler, havralar… Ama Alevilerin bir ibadet yeri vardır: cemevi. Önce cemevi’ni ibadet yeri olarak tanıyın, sonra konuşalım. Önce adım atacaksınız, sonra konuşacağız.

Barış sürecini destekliyoruz. Ancak Alevilerin sorunları sadece AKP veya 100 yıllık Cumhuriyet tarihiyle sınırlı değil; yüzyıllardır devam eden bir sorundur. Çözüm, diyalog ve bir araya gelmekten geçer. Barışı sonuna kadar destekliyoruz; ancak asla AKP’ye, özellikle de Erdoğan’ın inisiyatifine teslim edemeyiz veya havale edemeyiz. Burada kime sorarsanız sorun, herkes barıştan yana olduğunu söylüyor. Eğer barış sağlanamıyorsa, bu sorumluluğu üstlenmek gerekiyor. Barış, aynı zamanda gereken bedeli ödemeyi göze almak demektir. Korkmadan, çekinmeden ne istediğimizi açıkça söyleyebilmek zorundayız. Evet, barış istiyoruz ama bizim de belirleyici olduğumuz koşullar var. Birincisi, eğer bir barış sürecinden bahsedeceksek, bu sürecin AKP’nin veya MHP’nin önünü açacak bir araç haline gelmesini kabul edemeyiz. Yeni bir Türkiye’den, demokratik bir cumhuriyetten söz ediyorsak, siyasal İslam odaklı bir gelecek asla kabul edilemez. Bunu net olarak ifade ediyoruz. Demokratik, laik bir cumhuriyet talebimiz doğrultusunda barışı istiyoruz. Şunu da vurgulamak gerekir: barış sadece Diyarbakır’dan geçmez; barış aynı zamanda Dersim’den ve Hacıbektaş’tan da geçer. Bu nedenle Alevilerin taleplerinin de dikkate alınması, bu taleplere yanıt verilmesi gerekiyor. Barış sürecinin arkasında sonuna kadar durmakla birlikte, endişelerimizi ve beklentilerimizi açıkça dile getireceğiz.”

Geçen hafta Galip Dede Dergahı’nda aynı kurumlarla bir araya geldik. Son on yıldır Türkiye’deki Alevi kurumları ortak hareket ediyor; logolarını birlikte kullanıyor, eylemleri birlikte organize ediyor ve anmaları birlikte yapıyorlar. Bu son derece önemli ve değerli bir gelişme. Türkiye’deki Alevi hareketi, karşılıklı saygı içinde büyüyen bir süreç yaşıyor. Dergahta bir araya geldiğimizde, Alevi kurum başkanları olarak şu konuda mutabakata vardık: Artık sadece Türkiye’de veya Avrupa’da değil, tüm dünyadaki Alevileri bir çatı altında toplayacak kurumsal bir yapıya ihtiyaç var. ‘Aleviler En Azından Bir Çatı Altında Bir Araya Gelebilmeli’ şiarıyla Alevi Bektaşi Temsilciler Meclisi’nin kurulmasına karar verildi. Aralık ayında düzenleyeceğimiz büyük bir kurultayla bu süreci tamamlayacağız.

Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığını devlet kurdu, biliyorsunuz. Bu kurumun kurulmasının nedeni bizim Alevi kurumlarının daha fazla bir araya gelmesi ve birlikte hareket etmesidir. Alevi kurumlarının Kürtlerle, sosyalistlerle ve diğer toplum kesimleriyle yan yana gelmesi, Cumhuriyet tarihinin 100 yıllık ezberini bozuyor. Biz bu ezberi bozuyoruz ve yan yana gelmeyi daha da güçlendireceğiz. Daha dün ‘Alevilerle Kürtler yan yana gelir mi?’, ‘Alevilerle diğer kesimler yan yana gelir mi?’ tartışmaları vardı. İşte gerçek şu: Aleviler yan yana gelecek, Kürtler yan yana gelecek, Türkiye’de tüm farklı kesimler yan yana gelecek. Biz artık ne istediğini bilen, kiminle nasıl işbirliği yapacağını bilen, olgun bir inanç topluluğuyuz. Kimsenin bize demokrasi dersi vermesine gerek yok.

Sonuç olarak umutluyum. Süreç ne kadar ağır ilerlerse ilerlesin, AKP’nin ve devletin kendine göre planları olsa da, biliyoruz ki Türkiye demokrasisi bir gün mutlaka kazanacak. Orta Doğu’daki örnekler ortada: Kaddafi’yi de gördük, Saddam’ı da… Yakın tarihimiz bize gösterdi ki, halkına zulmedenler kaybetmeye mahkumdur. Erdoğan da kaybedecek. Ancak oturup onların kaybetmesini bekleyemeyiz. Mücadele etmek, daha fazla bir araya gelmek zorundayız. İnanıyorum ki içimizdeki umut çocuğu ölmedi, yaşıyor. Ve nasıl ki Avrupa’daki Aleviler haklarını elde ettiyse, Rojava’daki ve Türkiye’deki Kürtler haklarına kavuşacak; Türkiye’deki Aleviler de haklarını elde edecek. O günlere kadar mücadeleye devam edeceğiz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir