Ferhat Tunç, AABF’de basın açıklaması yaptı
Türkiye’de yargılandığı davalardan dolayı Almanya’daki adresinden istenmesine karar verilen ve hakkında beşinci yakalama kararı çıkarılan sanatçı Ferhat Tunç, bugün sürgünde bulunduğu Almanya’nın Köln kentindeki AABF Genel Merkezi‘nde bir basın toplantısı düzenledi.
Tunç‘un AABF’de düzenlediği basın toplantısına basın yayın kuruluşlarının yanı sıra AABK / AABF Genel Başkanı Hüseyin Mat, HDP Diyarbakır eski Milletvekili Sibet Yiğitalp ve Almanya Kürt Toplumu Başkanı Ali Ertan Toprak katıldı.
Hakkında açılan davalardan dolayı Türkiye’yi terketmek zorundan kalan sanatçı Ferhat Tunç, düzenlediği basın toplantısında, “Davalar yüzünden ülkeyi terk etmek zorunda kaldım. 8 aydan beri evimden, sevdiklerimden ve en önemlisi de sahip olduğum değerlerin kenti olan Dersim’den uzakta, sürgündeyim” dedi.
Sanatçı Ferhat Tunç’un sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamasıyla yargılandığı davanın yedinci duruşması bugün görüldü.
Büyükçekmece Adliyesi 14. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya yurt dışında yaşayan Tunç katılamazken, avukatı Damla Koç duruşma salonunda hazır bulundu.
Mahkeme, Tunç’un Türkiye’ye dönme ihtimaline binaen savunmasının alınabilmesi için hakkında çıkarılmış olan yakalama emrinin devamına ve savunmasının tespiti için Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne yazı yazılarak Tunç’un Almanya’daki adresinden alınabilmesi için uluslararası talebin tekrar edilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 12 Şubat 2020 tarihinde görülecek.
Sanatçı Tunç 8 ay önce kendisine açılan davalar nedeniyle Türkiye’den ayrılarak Almanya’ya gitmişti. Bugün (4 Aralık) Köln’de Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Basın Merkezi’nde gerçekleştiridiği basın toplantısında hakkında açılan davalara ve yurt dışına çıkmak zorunda kalamasına ilişkin şu ifadeleri kullandı:
‘‘Sevgili Dostlar, değerli Basın Mensupları
Almanya Alevi Birliği Federasyonumuzun merkezinde gerçekleşecek bu toplantıyla, tarihe bir not düşülsün istiyorum. Katılımınız dolayısıyla hepinize teşekkür ediyorum.
Sizlerle buluşma imkanı sundukları için Konfederasyon Başkanımız Hüseyin Mat ve Merkez çalışanlarına ayrıca teşekkür ediyorum‘‘ dedi.
“AĞITLARLA BÜYÜMÜŞ BİR SANATÇIYIM”
Kürt ve Alevi şehri olan Dersim’de, şimdiki adıyla Tunceli’de doğdum. 1937-38’de Dersim’de Kürt kimliği ve Alevi inancı nedeniyle büyük bir katliam yaşandı. Kafileler halinde aileler ülkenin batısına sürgün edilip, kız çocukları evlatlık verildi. Bu katliamda resmi olmayan rakamlara göre 50 bine aşkın insanımız katledildi. Katliam, sürgün, yoksulluk ve yıkımlarla viran edilmiş bu coğrafyanın yaşadığı travma hâlâ canlı ve günceldir.
İşte ben Dersim’in bu trajik tarihine yakılan ağıtlarla büyümüş bir sanatçıyım. Sanatçı kimliğimin beslendiği ana damarlardan biridir, Dersim.
“ZOR ZAMANLAR İNCE ŞARKILAR”
40 yıllık sanat hayatıma 25 albüm sığdırdım. Dünyanın birçok ülkesinde konserler verdim. 2010 yılında Freemuse Dünya Özgür Müzik Ödülü’ne layık görüldüm. Tarihsel ve güncel konu ve gelişmeleri aktaran makalelerimden oluşan, ‘Zor zamanlar ince şarkılar’ adıyla bir kitabım çıktı.
Sadece bir sanatçı olarak değil, aynı zamanda bir insan hakları aktivisti, yazar ve siyaset alanında da sorumluluk almış biri olarak Türkiye’de barışın ve özgürlüklerin takipçisi oldum.
“YA HAPSEDİLİYOR YA SÜRGÜNE ÇIKMAK ZORUNDA BIRAKILIYOR”
Türkiye; sanatın evrensel ilkeleriyle arasına mesafe koymayan, halk için üreten, ötekileştirilenlerin sesi olan, iktidarlara eleştirel yaklaşan, pozitif bilimi savunan, tekçi anlayışa karşı çoğulcu demokrasiyi benimseyen benim gibi sanatçılar için özgür ve güvenli bir ülke olmaktan çıkmış durumda. Bugün gazeteciler, siyasetçilerle birlikte sanatçılar da yargılanıyor, hapsediliyor ve sürgüne çıkmak zorunda bırakılıyor. İçeride veya dışarıda hayat iktidar gibi düşünmeyen her insana zindan edilmiştir. İnsanlar konuşmaktan, sosyal medyadan fikirlerini açıklamaktan endişe duyuyor. Savaş, ekonomik kriz ve adaletsizliğin çarkında toplum adeta can çekişiyor. Aileler toplu halde intihar ediyor.
“40’LARIN ALMANYASI GİBİ”
Maalesef bu acı tablo yıllarca tamir edilmeyecek travmalara yol açacaktır. Şu anki Türkiye durumu her yönüyle ne acı ki 1940’lı yılların Almanya’sını, faşizm cenderesini andırıyor. Kötülüğün kutsallaştığı ve zirveleştiği toplumsal bir cinnet halinin akıl tutulması yaşanıyor şu an ülkemde.
“HAKKIMDA AÇILAN DAVA SAYISI 7 OLDU
Hakkımda açılan hâlihazırda dava sayısı 7 oldu. Bunların 3’ü, cumhurbaşkanı ve eski başbakan hakkında yaptığım eleştirilerin “hakaret” sayılmasıyla ilgilidir. Eski yıllara ait paylaşımlarımı karıştırıp yeni yeni davalar üretiliyor. Bu davalarda sanatsal faaliyetlerim “kin ve düşmanlığı yayma” olarak gösteriliyor. Bir diğer dava ise “yasa dışı örgüt üyeliği” iddiasıyla 20 yıl hapis talebiyle açıldı. Örgüt üyeliğine sözüm ona delil diye sunulan ise hâlâ tüzel varlığını sürdüren Demokratik Toplum Kongresine katılmış olmam. IŞİD’e karşı koalisyon güçleri ve Kürt savaşçıları övdüğüm için 2 yıl hapis cezası aldığım dava da “terör örgütü propagandası” iddiası taşıyor. Halihazırda açılmış bu davalarla birlikte hakkımda sayısız yakalama kararı var.
“DERSİM’DEN UZAKTA SÜRGÜNDEYİM”
Hakkımda açılmış bu davalar ve aldığım hapis cezası nedeniyle ülkemi terk etmek zorunda kalmış bir sanatçı olarak karşınızdayım. 8 aydan beri evimden, sevdiklerimden ve en önemlisi de sahip olduğum değerlerin kenti olan Dersim’den uzakta, sürgündeyim. Cezaevine girmektense sürgünde yaşamak istememin bu haklı nedenlere dayandığını belirtmeliyim.
“TÜRKİYE’DE KALSAYDIM HAPİSTE OLACAKTIM”
Türkiye’de kalsaydım hapiste olacaktım ve hakkımda açılan bu davaların sonuçlanmasıyla birlikte yıllarca hapis yatmak zorunda kalacaktım. Bu tehdit nedeniyle bütün hayatımı geride bırakarak hiç istemediğim halde ülkemden uzaktayım.
“SÖYLEDİKLERİM SUÇ SAYILDI”
Düşündüklerim, söylediklerim ‘suç’ sayıldı. Sanatçıdan, topluma karşı sorumluluğunu unutmasını, iktidarın sesi olmasını isteyen gizli bir elin yönlendirmesiyle, iktidar cephesinin siyasetçisinden gazetecisine, savcısından valisine kadar bir güruhun saldırısıyla yüz yüzeyim. Kamusal alanı çiftliği gibi kullanan hükümetin şakşakçısı, kiralık kalemleri ve trollerinin lincine her gün maruz kalıyorum. Amaçları teslim olmam ve susmamdır.
2018 yazının ortasında, Dersim’in doğasının katledilmesine seyirci kalmadığım için doğrudan İçişleri Bakanı tarafından da hedef gösterildim. Sesim barış ve hakikat için çıktı; savaştan beslenenler, gerçeği ilga edenler, yeni rejimin Goebbels’leri buna da tahammül edemedi. Oysa ben alenen yakılan Dersim ormanlarının, orada yaşayan tüm canlıların yaşam hakkını savunduğum için hedef gösterildim.
Şimdiye kadar halkın neşesi ve tasası için yaşadım, sanatçılığımı da bu minvalde sürdürdüm; gerek sanatçı kimliğime, gerek kendi kişisel tarihime, insanlığıma ihanet etmemi istediler; etmedim ve etmiyeceğim, gördüğünüz gibi sürgündeyim.
Şimdi ise iktidar yanlısı ve ırkçı bazı çevreler tarafından geri dönme koşullarımı ortadan kaldırmayı hedefleyen kara bir propaganda yürütülüyor. Bu kara propaganda sanatçı kimliğim, ailem ve değerlerime yönelik saldırıya dönüştü. Deyim yerindeyse sosyal medya üzerinden bu saldırılar bir linç faliyetine dönüştü. Çözüm süreci dönemindeki bazı fotoğraflar üzerinden hedef alınıyorum: Yalanla, çarpıtmayla, meşru olanı gayrimeşru gösterme çabasıyla karşı karşıyayım.
“KANDİL VE ROJAVA’YA ÇÖZÜM SÜRECİNDE GİTTİM”
Çözüm Süreci döneminde Kandil ve oradan daSuriye’nin Rojava bölgesine ziyaretlerimiz oldu. Oralara birçok gazeteciyle birlikte vardık ve bu ziyaretler gizli saklı yapılmış değildi.
Bu ziyaretlerimdeki gözlemlerimi ise aynı zamanda yazarı olduğum Özgür Gündem gazetesinde, Bianet’te yazı dizisine dönüştürerek kamuoyuyla paylaşmıştım. Yani gizli saklı bir ziyaret olmadığı gibi, döner dönmez de barışın nasıl kalıcı olacağına dair fikirlerimi, gözlemlerimle birlikte kaleme almıştım.
Bu ziyaretlerim bugüne kadar sorun olarak görülmediği gibi, herhangi bir soruşturmaya da konu olmamıştır. Çözüm sürecinin tüm nimetlerinden faydalanıp bizi alkışlayan yandaş anlayış bugün bu çabamı kriminalize edip kendilerine rant devşirme peşinde.
ÜLKEYİ HERKES İÇİN CEHENNEME DÖNÜŞTÜRDÜLER”
Bu olup bitenleri bireysel bulmadığım için konuşuyorum. Coğrafyamızın en büyük derdi savaşlardır ve savaşın karşısında duranlar hedef alınıyor. Hayatının her zerresini barış mücadelesiyle geçirmiş bir sanatçıyı “terörist” ilan edecek kadar akılsız, vicdansız ve faşistler! “Vatan haini” ithamlarıyla yaşadığımız ülkeyi kendileri gibi düşünmeyen herkes için cehenneme dönüştürdüler. İktidarın savaş politikalarına karşı çıkmayı suç sayan bir yargı süreci başlattılar. Mahkemeler adeta iktidar partisinin bürosu gibi çalışıyor.
“TÜRKİYE’NİN ÇİVİSİ ÇIKTI”
Kadınlardan gençlere, akademisyenlerden gazetecilere, sanatçılardan sağlıkçılara kadar; barış isteyen ve dahası iktidarın yanında saf tutmayan herkes korkunç bir tehdit altında. Çünkü tek adam rejiminin pekişmesi için adeta Türkiye’nin çivisi çıkmıştır. Evrensel hukuk ve değerlerin zerresi kalmamıştır. Maalesef bu karanlık rejim medeni dünyanın ihale ve ticaret aşkından da beslenmektedir. Umarım, insan hakları daha çok ticarete tercih edilmez. Avrupa’dan ve dünyadan beklentim bu yönde.
Değerli basın mensupları,
Bugünlerde iktidarın tetikçiliğine soyunmuş bazı sözüm ona gazeteci geçinen kişilerin hedef göstermesiyle bir linç yaşıyorum. Lince uğramamın sebebi olan ziyaretlerden, düşüncelerimden nedamet duymuyorum. Kürdüyle Türküyle gencecik insanlarımız yitip gidiyor ve bunu teşvik edenler bizi düşmanlaştırıyor. Toplumsal muhalefete ortaklıktan, savaşa karşı dik durmaktan başka bir şey kalmıyor.
‘‘DİYALOG İÇİN GEÇ DEĞİL”
İktidar, adeta “Kürt sorunu nasıl çözülmez”i gösteriyor hepimize. Oysa çatışmalarda yitirdiğimiz gençlerimizle birlikte toplumsal çürümenin, intiharların, ekonomik çöküşün en önemli sebebi Kürt sorunu ve onu savaşla çözmeye çalışan zihniyettir. İktidara da bu vesileyle sesleniyorum; bir an önce evrensel değerleri hayata geçirmenin, diyalog ve müzakere geçişin vaktidir.
Muhalefete ise sesimizi kısmanın değil, en gür haliyle çıkarmanın zamanı olduğunu, özgürlük ve adalet için daha çok çalışmayı ve mücadeleyi hatırlatıyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum‘‘ dedi
“BİZ GURBETTE YAŞAMANIN ZORLUKLARINI BİLEN BİR TOPLUMUZ “
Basına açıklmasından bir konuşmada Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Hüseyin Mat yaptı. Mat, “Biz Avrupa’da yaşayan Aleviler gurbette yaşamanın ne kadar zor olduğunu bilen bir toplumuz. Biz zoraki değil ama mecburiyetlerden buraya gelmiş bir toplumuz. Bir de zoraki nedenlerle buraya gelmiş dostlarımız var. Biz Avrupa’da demokrasinin ne kadar değerli olduğunu anlayan insanlarız.”
” TÜRKİYE TEKÇİ UYGULAMALARDAN VAZGEÇMELİ “
“Burada (Avrupa’da) farklı etnik kimlikler bir arada nasıl yaşayabiliyorsa, Türkiye’de de yaşayabilmesi gerektiğini savunuyoruz. Türkiye’de devlet bir an önce tekçi, faşist uygulamalardan vazgeçmeli.”
” DERGAHLARIMIZ FERHAT HOCAMIZIN “
“Ferhat Tunç hocamızın üzerinde oluşan baskının, kendisine açılan davaların sonlandırılmasını, şarkılarını türkülerini dünyanın ve Türkiye’nin her yerinde söyleyebilmesini istiyoruz. Bizim Federasyonumuz, dergahlarımız, cemevlerimiz mağdur olan, mazlum olan herkesin yanında olacaktır.‘‘ Mat, konuşmasını ‚‘‘ Burası Ferhat hocamızın evidir” diyerek noktaladı.
Ferhat Tunç‘un AABF’de yaptığı basın toplantısında bir konuşmada Almaya Kürt Toplumu Başkanı Ali Ertan Toprak yaptı. Toprak konuşmasına şunları ifade etti: “Türkiye devleti yurtdışında da muhalifleri susturmaya çalışıyor.‘‘
Kendisinin de Ferhat Tunç gibi sürgün olduğuna vurgu yapan Almanya Kürt Toplumu Başkanı Ali Ertan Toprak konuşmasının davamında şu ifadeleri kullandı: “Şu anki anlatılan baskılar, Türkiye devletinin tüm muhalifleri bastıran baskıcı tutumu Türkiye ile kısıtlı değil. 2015’ten beri Türkiye’ye gidemiyorum. Türkiye burada da insanları susturmaya çalışıyor. Türkiye devleti yurtdışında da muhalifleri fişleyerek eleştirileri sindirmeye çalışıyor” dedi.
AHA / Köln / Haber Merkezi
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler