Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

BAT-Cemevi’nde 8 Mart çok dilli ve çok renkli kutlandı

Berlin Alevi Toplumu BAT-Cemevi Kadınlar Kurulu tarafından organize edilen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü etkinliğinde, kadın canlarımız ile bir araya gelerek çok renkli, çok dilli zengin bir içerik ve katılımla kadınlar gününü kutladık.

Dün (8 Mart) Cemevi ana salonunda gerçekleştirilen ve BAT-Cemevi Yönetim Kurulu temsilcileri ve diğer kurul temsilcilerinin hazır bulunduğu kutlamaya milletvekilleri Hakan Taş ve Canan Bayram, CHP Berlin Başkanı Kenan Kolat, 8 Mart etkinlikleri kapsamında Berlin’de olan Cumartesi Anneleri’nden Maside Ocak, Besna Tosun, Berlin Zazaki Enstitüsü temsilcileri, Sivaslı Canlar, Çorum, Tokat, Omcalı, Varto, Dersim Cemaati, Antep Çepnililer, Erzincan Küçükotlukbeli ve Arap Alevileri Dernek temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda canımız katıldı.

Sunuculuğunu Seda Karakaya’nın gerçekleştirdiği etkinlik, 8 Mart’ın tarihine ilişkin sinevizyon gösterimi ve ardından kadın mücadelesi tarihinde yaşamını yitiren tüm kadın canlarımız anısına saygı duruşu ile BAT-Cemevi İnanç Kurulu üyesi Hülya Karaer Ana’nın verdiği gülbenkle başladı.

Gülbenk ve saygı duruşunun ardından sahneye çıkan Kadınlar Kurulu üyeleri Pınar Koç, Nicole Kaplan, Nalan Yılmaz, Perihan Bingöl, Hikmet Aydoğdu Hoş ve Mukaddes Dede Arslan, Türkçe, Ermenice, Kurmanci (Kırdaski), Zazaki (Kırmançki), İngilizce ve Almanca dillerinde katılan canları selamlayarak kadınlar gününü kutladı.

Cumartesi Anneleri: Buradaki birliktelik bize güç veriyor

8 Mart etkinlikleri kapsamında Berlin’e gelen Cumartesi Anneleri’nden Maside Ocak ve Besna Tosun’da sahneye çıkarak kısa bir selamlama konuşması gerçekleştirdi. Gözaltında Kayıpların bulunması ve faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için 25 yıldır verilen mücadelenin aynı zamanda bir kadın mücadelesi olduğuna dikkat çeken Maside Ocak ve Besna Tosun, Berlin’de gerçekleştirilen etkinliklerdeki birlikteliğin kendilerine güç ve moral verdiğini ifade ederek, Türkiye’de ciddi karanlık dönemden geçildiğini, Berlin’den haksızlığa karşı yükseltilecek her sesin Türkiye’de bulunan başta Cumartesi Annelerine ve tüm kadınlara büyük cesaret vereceğini vurgulayarak herkesin Dünya Emekçi Kadınlar gününü kutladı.

Plaza Del Mayo (Mayıs Anneleri) Annelerinden dayanışma mesajı

Ocak ve Tosun’un selamlama konuşmasının ardından ise Pir Mehmet Şeker kısa bir konuşma gerçekleştirdi. Yakın zamanda Arjantin’e gerçekleştirdikleri gezi kapsamında ziyaret ettikleri Plaza Del Mayo/ (Mayıs Anneleri) Annelerinin içten dayanışma mesajlarını katılımcılara iletti.


BAT-Cemevi Yönetim Kurulu adına selamla konuşmasını ise Enderşan Turhan yaptı. Alevilik İnancında “Kadın candır, canların cinsiyeti yoktur” diyen Turhan sözlerine şöyle devam etti: “Yolun, itikadın içinde erkek-kadın yoktur orada herkes aynı bir tek Can’dır! On yedisi kadınlardan oluşan kırklar meclisinin de tam bir eşitlik vardır. Şah-ı Merdan Ali bu eşitliği ‘Bizim büyüğümüz, küçüğümüz yoktur, birimiz kırkız, kırkımız birdir’ sözüyle dile getirmiştir. Alevi yol önderliği kadı ve erkeklerden oluşur ve meydana gelip ikrar darına duran herkes ise o meydanda Can’dır.”

‘Biz Dünya’nın yarısıyız’

Turhan’ın ardından ise BAT-Cemevi Kadınlar Kurulu adına Türkçe ve Almanca ortak metni Kadınlar Kurulu Başkanı Pınar Koç ve Genel Sekreter Nicole Kaplan Okudu. Katılan canlara teşekkürlerini ileten Koç ve Kaplan sözlerine şöyle devam etti: “Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü. Dünya’nın her yerinde kadının anıldığı, sorunların çeşitli platformlarda tartışıldığı bir gün. Kadın toplumun en etkili, yönlendirici, birleştirici ve koruyucu unsurudur. Kadının ilerlemesi, sosyal adaletin bir şartı olmakla birlikte, sadece bir kadının sorunu değildir. Bu konu adil ve kalkınmış bir toplumu inşa etmenin tek yolu olup, politik, sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel güvenliği başarmanın da ön koşuludur. Demokratik, ileri bir toplum için kadınların güçlendirilmeleri, etkinlik alanlarında eşit fırsat ve olanaklardan faydalanabiliyor olmaları büyük ve kesinlikle vazgeçilmez bir önem taşımaktadır. Biz aleviler, kadın ve erkeğin bir bütünün iki eşit yarısı olduğuna inanan bir inanç dünyasından geliyoruz. Cinsiyetler arası adaleti içinde barındıran bir yol anlayışı, yeryüzünü birlikte ve hep birlikte imar edeceğine inanan ve söyleyen bir inançdır Alevilik. Biz alevi kadınları ise bunun için çabalıyoruz ve çalışıyoruz. Kadının eşitliğine inanan bir inancın gerekliliğini yerine getirmek içindir bizim mücadelemiz, bizim kavgamız. Biz aleviler dünyadan kopuk yaşamıyoruz. 72 milleti aynı nazarda görmemizi Alevilik buyuruyor. Dünyadaki kadınların küresel problemleri, kadınların eşit şartlar altında olmadığını, hayatın neredeyse her alanında mağdur oldukları insanlığın utancıdır, yaşadığımız dünyanın realitesidir. Clara Zetkin’in 27 Ağustos 1910’da Kopenhag kentinde 2. Uluslararası enternasyonalist kongresinde Dünya Emekçi Kadınlar gününün getirilmesi için mücadele konuşmasının ardından tam 110 sene geçti. Bugün şu noktada dünya emekçi kadınları buluşuyor. Evet, biz kadınlar varız! Evet dünyanın yarısı biziz, evet, eşit şartlar altında olmayanlarda biziz. Yaşasın Dünya Emekçi Kadınların mücadelesi, yaşasın 8. Mart.”

Okunan metnin ardından BAT-Cemevi Yönetim Kurulu üyesi olan Müzisyen Pınar Özgül ile İmam Özgül sahne alarak Zazaki ve Türkçe ezgiler seslendirdi. Verilen dinleti ve kısa bir aranın ardından panel bölümüne geçildi. Konuşmacı olarak davet edilen Sendikacı, Kadın Hakları Aktivisti Yazar Yaşar Seyman yaptığı konuşmada önemli başlıklara değindi.

Seyman’ın konuşmasından başlıklar şöyle:

“8 Mart’ın ortaya çıkmasına neden olan New York’taki dokumacı kadınların eylemlerin iki nedeni vardı. Bir; eşit işe eşit ücret, ikicisi de; eşit işe ücret. Şimdi yıl 2020, aynı talepler şimdi de geçerli değil mi? Yani Dünya’da çok fazla bir şey değişmemiş. Elbette, Clara Zetkin ve Rosa Lüxemburg gibi kadınlara çok fazla gönül borcumuz var. Onlar gönül meclisimizin kadınları. Ama onlar bize dediler ki: ‘Biz size kadınlar günü ve bir mücadele günü armağan ediyoruz ve bugünü bu mücadeleyi daha ötelere taşıyın’ dediler.

‘Yasal haklar yokken Alevilikte kadın vardı’

Şimdi, Türkiye’de ki kadın haklarına da bakmak lazım. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı Fransa’da 1944’de, İtalya’da 1945’de, Yunanistan 1952’de veriliyor, Belçika’da 1960’t veriliyor, İsviçre’de 1971’de veriliyor ama Türkiye’de 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı veriliyor. Bu verilen haklar tepeden verilen haklar değil, kadınların mücadelesi ile birlikte alınan haklardır. Peki şimdi günümüzde verilen bu haklar ve yasalarda sorun yok zihniyette asıl sorun var. Biz inanç örgütündeyiz. Az önce yöneticiler ne dedi; ‘Daha dünyada kota yokken, kırklar meydanında kadınlar vardı’ diye. 13 Yüzyıl’da Hace Bektaş-ı Veli ‘Kadınları okutunuz’ diyor canlar. Kadıncık Ana yol arkadaşı kendisinin. Ve ona ‘Kadıncık Ana senin eşin mi?’ dediklerinde Hünkâr; ‘eşitim’ diyor. Ta 13. Yüzyılda diyor bunu. Kadıncık Ana’yı biz Dünyaya Bektaşiliği tanıtan kişi olarak biliyoruz ve Ahi Evren’in yoldaşı da Bacıyan-ı Rum teşkilatının örgütlenmesinde yer alarak kadınların sosyal ve ticaret hayatında örgütlenmesinde yer alıyor. Bunları bilmemiz gerekiyor. Bunlar Kadınların mücadele tarihinden önemli kesitlerdir. Benim içinde önemli bir başka önemli yol önderi Pir Sultan Abdal ise şöyle diyor; ‘Ey Benim selvi çınarım, yüreğime ateş düştü yanarım, kıblem sensin yüzüm sana dönerim, mihrabımdır kaşlarının arası.’ Kadını mihrabı olarak gören bir inanç. İşte bu inancın önderleri kadınların hak ettiği yere gelmesi ve mücadelesinde destek vermeye devam etmeliler.

Peki şimdi bugüne gelelim. Eğer bir konu ile ilgili ‘Bir gün’ varsa sorun var demektir. 8 Mart günü varsa, çevre günü varsa ve birçok konu için günler varsa sorun var demektir. Sorun varsa çözümde olacak. Bu sorunları işte meslek örgütleri ile, inanç örgütleri ve diğer örgütlü kadın kurumlarıyla ile birlikte çözmek gerekli. Önümüzdeki 10 yıl içinde en çok konuşacağımız iki başlık ön plana çıkacak. Birincisi kadın cinayetleri. Diğeri ise göç konusu. Hergün 5 kadın katlediliyor. Bütün bu cinayetler politik cinayetlerdir. ” Bugün Türkiye’de kriz var. Eğer hukuk devleti olsak, basın özgür olduğunda kriz sona erer. Sosyal hukuk devleti olup örgütlenmelerin ve özgürlüklerin önünü açarsanız bu sorunlar çözülür.”

Haber: BAT-Cemevi Basın Ofisi
Fotoğraflar: Ulaş Yunus Tosun

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir