NARIN HER TANESİ BÜTÜNLÜĜÜNÜ TAMAMLAYAN İÇİNDEKİ AHENKİ ve ZENGİNLİĜİDİR.
BİRİMİZİN VARLIĞI-YAZDIĞI, NEFESLEDİĞİ-NİYAZLADIĞI, DİĞERİMİZİN ZENGİNLİĞİ DEĞİL MİDİR?
O halde, NE OYUZ NE BUYUZ! BİZ ALEVİYİZ!
Önce bir nebze “KORONA’YA” DAİR…
Tüm dünyada, dünya halkları olarak olağan üstü bir “Korona” sürecinden geçiyoruz.
Gönül isterdi ki sağlıktan tıbba, bilimcilerimize, uzmanlarımıza, yazar-çizerlerimize kadar tüm değerlerimiz bu “olağan üstü boyuta değine! Gerçek o ki kendi nazarımda Kurumsal olarak Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ve Hollanda’dan HAKDER beraberinde, bünyesinde ki diğer tüm Federasyonlar, Yöntimleri, İnanç- Yol Erkan Kuruları, Bileşenleri, binlere varan ehil ve gönüllüleri ellerinden gelenin fazlasını yapma gayretindeler.
Bunlar ve diĝer tüm insanlık girişimleri, sağlığımızı korumadan, iyileşmeye ve en azından moral almamıza, umutlarımıza vesile ola, çareler suna ve meydanlar daha dola.
Meydanlar dola derken, maalesef o meydanları bırakın doldurmayı, 3 kişinin bir arada yürümeyecek önlemler alındı Hollanda’da.
TR’mizde ise birden 24 saat dışarı çıkma yasaĝı kondu! Bunların sonuçlarını; neyin ne için neden yapıldıklarını ve insanlıĝa, halka ne getirip-götürdüklerini mutlaka insanlık görecektir.
Meydanlar dola derken, “sosyal medya/ telekonferans”, dijital medya gibi meydanlarından, vurgu yapmak istemiştim.
İşte bakın hiç olmazsa (kapitalistlerin) nihayetinde insandan insana iletişim için de üretilen sosyal medyayı bu giden zor sürçte biraz da “BİZ KULLANALIM”.Kendimizi KULLANDIRMAYALIM!
Diyeceĝim ama, aman dikkat! Avrupa’da deĝilde endişemiz TR’de! Bakmışınız süper ve hızlı önlem alanlar sosyal medya, whatsApp’ları da ivedi zula altına alabilirler.
Ne diyelim sosyal medyayı da bize TR’de ki can ve dostlarla iletişimlerimizi kısmayı Hakk bizden saklaya.
Ancak var oldukça hiç olmazsa sosyal medya işlevini özünü insanlığın gerektiği ve insana yaraşır, faydalı boyuta çekelim, paylaşımları o yönlerde yapmak zor olmasa gerek.
Eĝer insanlığın gerçek hizmetine sunabilirsek/ kullanabilirsek bu sosyal medyayı inanın bana saltanatların, ağababaların, vahşi kapitalistlerin, toplumuna baskı/yasaktan başka ve haber alma özgürlüğünü baltalama ötesine gidemeyen dikta rejimlerin YALAKA BASININA da TAŞ ÇIKARTACAĜIMIZA inanıyorum. Dikta ve kapalı rejimlerin işte bir kafalarını takdıkları, kıskandıkları boyutta burada yatıyor olsa gerek.
Çünkü insanlığımızın sevgiye, şefkate, birlik ve bizliğe, kardeşlik, dayanışma ve barışa zamanının en gereksinimli sürecinden geçmekteyiz!
Halkları kutuplaştıran, silah yarışı ve her pahasına oy olmaya yönelmişler öyle sahiplenme güdülerini coşkusuna kapılmışlar ki, “korona’ yı da başımıza bela eden de resmen onlar. Onlar ki daĝı-taşı, topraĝı, vatanı, bayraĝı- ırkı-dine, hatta saĝlık sektörlerine sahiplenerek, soliderliĝi, eşit paylaşıma, kardeşliĝe, saĝlıklı yaşama, insan gibi tedaviye, barışa düşmanlar.
Oysa toplumların morale, umuda, net ve açık bilgilendirmeye ve bu geçen olağan üstü boyuta belki kimsesizliğine desteğe ihtiyacı var…Bu ihtiyaca cevap vermeyip üstelik halkı kaosa salanlar bilinsin ki “korona krizin de” dahi halkı/insanlıĝın çıkarına, kolama-korumaya bariz verileriyle yönetemeyenler evet, “Korona Krizi”, sizin de rejimlerinizin son süreci olmasını insanlardan/halklardan ve Haktan niyaz ederiz.
Bu vurgularımdan sonra müsaadenizle konumuza geçmek istiyorum.
NE OYUZ NE BUYUZ! BİZ ALEVİYİZ!“ Bu bir söylemdir. Ancak 21. Yüz yıla damga vuran ve daha da vuracak bir söylemdir.
- yüz yıla damga vuracaĝındaki önemin tarihine düşeceĝi teyidi ise ancak ve ancak O söylemin EYLEMİDİR, UYGULAMADA bariz olarak yaşanması, vücut bulmasıdır.
Başta batın- i sinden, zahirine, biliminden-ilimine, Alevi analarından/dedelerine, yani pirlerine, mürşitlerine, rehberlerine, kanaat önderlerinden âşıklarına, zakirlerine, sosyolog/antropologlarından alan araştırması yapan yazarlarına, yazarlarından kitaplarına, taliplerine, taliplerinden toplumuna, cemlerinden muhabbetlerine, adalelerinden durduĝu darlara, lokmalarından bülüşümlerine, cemali güzelliklerinden kamil- i insanlıklarına, gülbenlerinden öĝretilerine ve birde “el ele el Hakk’a dan, KURUMSALLIĞINA ve onlardaki her katmalarında önemli olan, “Biz Ne Oyuz, Ne De Buyuz! Biz Aleviyiz’in..: “EYLEMİDİR”. Eyleminde görünenindir, görüneninde yansıyanıdır, yansıyanında içeriĝi, içeriĝinde bütünlüĝü, bütünlüĝünde çeşitliliĝi, çeşitliliĝinin mozakliliĝi, mozakliliĝinin kolektifliĝidir.
Şimdi siz talip olarak tutar toplumun huzurunda, toplumunuzu taşlarsanız, kusura bakmayın, siz daha batın- i öĝretinizi ve Yol’da pişmeye giderliĝinizin gereĝini taşıyor olabilir misiniz? Çünkü kendinizi o toplumda olduğunuz söyleyip ve o toplumu taşlamak, esasında kendinizi taslamaktır! O halde sadede gelin; gelin kendinizi nasıl aynaladıĝınızı, yokladıĝınızı, ne arasanız kendinizde aradığınızı topluma gösterin ki toplum da sizden bir nebze feyiz kapsın!
Siz bir Cem Evisiniz, bir Alevi Kültür Merkezi ya da bir derneksiniz ve eĝer Serçeşmeyi bulanık sulamaya çalışırsanız kaynaĝından bir gözdesini kurutursunuz.
Siz bir ocaksınız, DERGAHIMIZLA, KURUMSALLIKLA, Alevi Federasyonlar ve Konfederasyonlar ile sağlam bir balans ve (bağımlılık değil) baĝlılık yaratamazsanız. Size insan kaynaĝı Yol’a aşkla turab olmaları saĝlayan gözelerinizi başkalarına kapattırır ya da kaptırırsınız veya da suyunuzu, himmetinizi boş olana salarsınız.
Siz bir Pirsiniz, alan araştırması yazarlarımıza, sosyologlarımıza, antropologlarımıza, eĝitmenlere, kitaplara bakmaz, okumazsanız (daha da pişilmeye, işlevinizi topluma aktarmaya) yazılmazsanız, nefessiz, değersiz, sözsüz, postsuz kalırsınız.
Siz bir yazarsınız, pirlerinize, mürşitlerinize, rehberlerinize “gönül gözünüzle” eĝilmez, dinlemezsiniz, niyaz etmezseniz kaleminizi gün gelir terk edersiniz, kitaplarınızı kendi raflarınıza dizersiniz.
Siz bir “Doĝa”bilimcisi ya da doktorsunuz, Aleviliĝi ondan ayırırsanız aĝaçsız kalırsınız, nefes alamazsınız. Siz bir Alevi olarak aĝacı kutsmazsanız, kökünüzden o dalınıza tomurcuĝa ve ondan açacak yapraĝı, meyvayı çürütürsünüz.
Siz bir sevgiyi aşka batırırsanız, gül bitersiniz. Gazel demlerseniz bülbül olur ya da ana/pir postundan gülbenk okursunuz.
Siz tohum ekerseniz, başak biçersiniz. Ne ekerseniz onu biçersiniz.
Yol’a hepimiz talipleriz, Yazarım, Felsefecim, Pirim, Mürşidim gelin sizin varınızı, diĝerinizi yermeye, haddini bildirmeye, dışlamaya deĝilde, onun varlığını zenginliĝimize kendi varımıza sebep olarak yoralım! “Yol Cümleden Uludur” ve “Yol bir Sürek Bin Bir” içeriği bu bakış açısının merkezinde deĝil mi? Bunun zamanımızda en somut verisi uygulanması ise; yansıtılması, hissedilip, görülmesindedir bence.
Onun varlıĝının dahi bir ganimet olduĝunu, bütünlüĝünüzün NAR içinde ki bir TANESİ olduĝunu yüreĝinizin en dip köşesine yerleştirirsek, Xızırımız bilirsek, Hakk’ın katında defterine kayıt etmesine yönünümüzü güneşe, ışıĝa, yele, ateşe, su, topraĝa renkerimize, âşıklarımıza,deĝerlerimize, Pirimiz H. Bektaş Veliye gönül gözümüzle yönelirsek, Evrende pervane olup aşkına Semah döneriz.
Tam ve saf bir eşitliĝin varlıĝının batın- isinin hissedildiĝi, hisssedilenin tutum-davaranışlarda görünen özdeşleştiği, her şeyi “insanlık-doĝa normalarına vicdanını baza alan ve ihtiyaçlara göre üretilen, ürettiĝini eşitçe tüketen, bir dünya ülkesi düşünün: O ise RIZA KENTİ. “İkrarın ve rızalıkların” ve “yarin yanağından gayrisinin” bölüşümün adalet olduğu, adalet daĝıttıĝı, biz olabilen bireyin orada tam özgür olduĝu bir toplum o toplum. -Ki, aşk ile yönelmişseniz o kamil- i insanlığa ve ona da Yol’a turab olmuşluk aşkı demişsek; geresi biraz da teferruat değil mi?
Tabii istisnaları oraya yerine koyup, saymadık bu vurgulanan bütünlük içinde. Sapasağlam yüreği, gönül gözü kanalları var iken, kanatları olan güvercin donuna girmeyi, özgürlüğe uçmaya hali kalmamışı, bütünlüĝünde özgünlüĝünü, nefesini bilmeyen/ bilmek istemeyip kendini her esen rüzgarlara göre dönmeye vermişleri ya da bencillik egosuna kapılmışlar kesinlikle kaideyi bir milim bozamayacaklardır.
“Varlığımız Birliğine”, her birimizden değerimize olan insan- değeri, -kaynaklı, paylaşımcı ve bizlik zenginliğine aşk ola!
Sevgilerim,
Aşk- ı muhabbetlerimle..
Nadir Sayın
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler