Kendine Özgün Alevilik Bakış Açısıyla; YAS- I MATEM, KERBELA
-Nadir Sayın-
Kendine özgün Alevilikte, Kerbela vakası özellikle sembolik bir özellik taşımaktadır. İmam Hüseyin’in zamanındaki süreçte egemen güç olan Yezit’e karşı biat etmeyişi ve dik duruşu biz Aleviler için “Kerbela Vakasına” ilişkin en önem taşıyan boyuttur.
Kerbela aynı zamanda ezilenler ve maĝdurlar açısından acının, direncin, haksızlığa başkaldırının, cesaretin ve sevginin de sembolü olmuştur.
Özellikle İslam ve Şii çerçevesinde ele alınan ve günümüze deĝin süregelen Kerbela vakasından süreç içinde gerek asimilasyon ve gerekse aynı coğrafyada yaşayan Aleviler’in etkilenmeleri noktasında Kerbela acısı ağıtlara dönüşmüştür. Deyiş ve derlemelerle bağlanmamızın tellerinden nefeslere dökülmüştür.
İmâm Hüseyn attan düştü
Kâfir gelüb kanın içti
Atı Medîne’ye kaçtı
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Bir su verin ma’sum cana
Yezîd içti kana kana
Fatma ana yana yana
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Kerbelâ’da biter yonca
Boyu uzun beli ince
ŞAH HATAYİ’m kasârınca
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
(KAYNAK: Sadeddin Nüzhet Ergun,Şah İsmaili Safevi Hayatı-Deyişleri,1946,sf.110)
Şii ve Alevi toplumlara mal edilen Kerbela kurgusuna ait Muharrem, aşure, matem, ve bereket uygulamaları evrenseldir” Türkiye ve İslam coğrafyası boyutlarından baktığımızda Kerbela çoğunlukla tarih, mitoloji ve İslam inancı çerçevesinde ele alındığı görülmektedir. “Antropolojik bir çözümlemede “Kerbela Katliamı” ve Hüseyin mitinin orijinine doĝru indikçe Kerbela’dan önceki Kerbela’larla, Hüseyin’den önceki Hüseyin’lerle karşılaşılmaktadır*
Alevilik Kerbela ve Hüseyin’i soy ve inanç devamı olduğu için değil, tersine Kerbela’da kendilerine yapılan tarihsel baskının bir izdüşümünü buldukları, Hüseyin’de kendi direnişinin bir sembolünü gördükleri için temel kült haline getirmişlerdir. Hüseyin’in, kendilerine baskı uygulayanların peygamberinin torunu olması ise, baskı uygulayanlara karşı kendilerine kalkan işlevi görmüş, manevi dayanak olarak paha biçilmez önemi ise, Hüseyin’in diĝer katledilmiş figürlerden çok daha büyük önem kazanmasını sağlamıştır. Yoksa Hüseyin’in “Alevi İnancının” şekillenmesine katkısı Hallac-ı Mansur, Nesimi, Baba İshak, Pir Sultan Abdal, ve benzeri değerlerle kıyaslanamaz. Bu bağlamda Hüseyin’in peygamberin torunu olmasına karşılık, peygamberin izleyicilerinin kendilerine sistematik bir baskı içinde olmaları ve tabii Hüseyin’in direnişi onu Ali’den sonraki en önemli sembole, Kerbela Matemini de en temel külte (özellikle İslam coğrafyasında) dönüştürmüştür.**
Günümüze baktığımızda da tüm evrenimizde eĝemenlerce hâlâ pek çok Kerbela vakaları ve ezenler tarafından ezilenler, savaşlarla, baskılarla onların nihayetinde biata götüren Allah ya da “God” adına imana, ritüellere yönlendirmeler örneğin, sosyal patlamaların önüne (bir nebze) geçilmektedir. Bu inanç anlayışı, sosyal-kültürel, sınıfsal, siyasal, sanatsal, bilim ve teknoloji, tıbbi ve uzay ve benzeri bilimlerine kadar yaşamın kendi günlük gerçeğinden soyutlanmış olarak eğmen güçler; saltanat, saraydan, krallıktan, dinin baskın olduğu ve dikta rejimlerden adeta toplumlara dinici inanışı afyon gibi halklarına aşılamalarından nemalanmaktadır. Bir inançı yaşamın gerçeğinden soyutlayarak devamlı (pek çok boyutlarıyla tarihin bilinmezlikleri dahilinde de) tarihi süreçlerle meşgul etmek, “gönül gözünden” mantık ve akıl değerlerini süzgecinden geçiren bir Alevi olmuş insanının değerlerine tamamen zıt ve terstir.
Bir bireyin ya da oluşum, örgüt veya tek bir kurumsallaşmışlıĝın tüm bu baskıları engellemesi olanaksızdır. Kendine özgün Aleviliğin ve evrendeki mağdurlar, yasaklı kültürler yakasından baktığımızda burada her bireyin kendi yaşam gerçeğinin bilincine varması/vardırılması dünyadaki bu “insanlığa haksızlık” olan döngünün ancak sonunu getirebilecektir.
Buradaki bilinçlenme, toplumsal ve toplumlar arası insani güçle her alanda insani gereksinimleri eşitçe üretmeye, bölüşmeye yönelik direnme güdüsüne aşk ile baĝlı olmak, zalimliği ve zalimleri bitirme davası ve eylemlerini geliştirmesi, ezen ile ezilen döngüsünün çarklarını ancak kırarak, insanlığın dünyadaki adaletini sağlamaya odaklanmak olmalıdır.
Bu bağlamda Kerbela’ya benzer olaylar sosyal-kültürel, tarıma baĝlı ekonomik yaşamın gerçekliğinde ritüel ve doğa-insan ve inanç ilişkisi alanlarında ele alınması ve bunların yaşanarak uygulanması, bireyin körü körüne ya da asimilasyon, manipülasyonla değil, tamamen kendi rızalığına bağlı olabilir. İşte burada da özellikle “Alevi öĝretisi” ve gönül yoluyla “Alevi olmak” kaçınılmaz önem taşımaktadır.
İnsanın kendi varındaki bu anlayış yukarıda vurgulanan yaşadığı çevre, toplum, ülkede ezen-ezilen döngüsünün bilinciyle inançsal, ritüel değerleri kendi varlığında sosyal ve düşünen, düşündüğünü bilen ve bunu (insanı gereksinimleri için insanlık değerleriyle) eyleme dökmede hem onun vicdanen ‘”varlığına” olan sorumluluĝu taşımasına edilgenliği ve hem de eyleminin bir anahtardır. “İnsanı kamiliĝe” giden Yol buradan da geçer.
Yası Matem’ de (Muharrem Ayı) gönülleri birlediğimiz bir araya gelip (asıl olan gönüllerde de bir araya gelmemizdir) muhabbetlerin derinliği ve konuları özellikle “nefsini arındırma ve kendini yoklama” gönülleri birlemektir.
Alevilikteki “oruç kavramında” asıl olan da budur ve oruç nefsi arındırmayla bağlantılıdır.
Heleki, oruç tutuyorum sanısıyla su içmemek, Kendine Özgün Alevilikte esasında beden içindeki cana zulüm etmek olarak değerlendirilir. Su ki, Alevi inancında 4 ana asır elementen biridir ve bedenin vazgeçilemez temel gereksinimidir.
Lokmaların hem öğretisel ve hem rızalık olarak eşitçe alındığı, paylaşıldığı, özellikle ihtiyacı olanlara; örneğin yaşlı, hasta, geliri dar olanlara, gençlerin eğitimene yapılması ve ulaştırılması, bireylerin bizlikte buluşarak katkının sunulması, enginliğin gereğidir
Bu sene 20.08.2020 tarihinde Yası-ı Matem başlamaktadır ve 01.09.2020 günü Aşure çorbasıyla tamamlanır.
Hakk gökte değildir yerdedir yerde
1.
Hüseyin așkına Hakk’a yarıștır
Ağlama erenler yiğit duruștur
Yezid’in kulları üç beș kuruștur
Hakk gökte değildir yerdedir yerde
2.
Dönmüș devran döner kiniyle dalar
Sermayesi kansa doymaz belalar
Sadece ağlarsan çok Kerbela’lar
Hakk gökte değildir serdedir serde
3.
Yașa matemini dönüștür cana
Var edendir vardan doğası ana
Așkınla erenler uğruna yana
Hakk gökte değildir yerdedir yerde
4.
Alevi dilindir Yunus esince
Sevgidir divanı ince mi ince
Doğrulur Enel Hakk teni değince
Hakk gökte değildir yerdedir yerde
5.
Gezegen içinde dünyadır döner
Bizde dönen döner Semaha döner
Helâl hakk’a döner Güneșe döner
Hakk gökte değildir yerdedir yerde
6.
Haydi artık doğrul da kalk ayağa
Ne kılıç olsun ne bașında ağa
Yezid’e tek yumruk gerektir çağa
Hakk gökte değildir serdedir serde
7.
Ne susuz solup ne kanatlanıp uç
Aç kalmak değildir tutulan oruç
Onu dayatansa bağnaz bir güç
Hakk gökte değildir yerdedir yerde
8.
Zalime baș eğmez boyunu anla
Halkınla Pirinle “Bağlama” canla
Hüseyn’i sembol gördüğün anda
Hakk gökte değildir serdedir serde
9.
Hoșgörü gö(n)lünse sevgi sermektir
Rızalık ekinden buğday vermektir
Unu yoğurursan maya ermektir
Hakk gökte değildir yerdedir yerde
10
Uyanmak haktır çağın direniș
Yediden yetmișe asrına iniș
Yetișeceksen sen kendinle yetiș
Hakk gökte değildir serdedir serde
11.
Sırlanan sırlanır nefes içinde
Boy’n eğmez zalime tini içinde
Alevi’n durușun ana içinde
Hakk gökte değildir yerdedir yerde
12.
On iki hatında ritüel olur
Ham olan süzülür demini bulur
Enek Hakk katında Pirce durulur
Hakk gökte değildir serdedir serde
13.
Așure doğuștur ne çok ne de az
Oniki çeșidi yukardan yağmaz
Varlardan olmayan bizde bulunmaz
Hakk gökte değildir serdedir serde
Derleme: Pirce (Nadir Sayın)
*Kerbela’nın Antropolojik Çözümü kitabından, Hasan Harmancı, sosyal antropolog araştırmacı yazar
** Köklerini Arayan İnanç ALEVİLİK kitabından, İbrahim Ergin, sosyolog, araştırmacı yazar.
Kaynakça:
– Kerbela’nın Antropolojik Çözümü, Hasan Harmancı,
– Köklerini Arayan İnanç ALEVİLİK, İbrahim Erĝin,
– Cemlerde ve Yol Muhabbetlerinden sunum, lokma ve nefeslerden aldıĝım (Alevi toplumun tanıdıĝı pek çok Pirlerim, Âşık ve Erenler)
Aşk-ı muhabbetlerimle.
Dip not. “Özgün Alevi inancından bakış açısıyla YAS-MATEM, KERBELA” adlı kimi Alevi Haber Ağlarında daha dün itibariyle kaleme aldığım ve İbrahim Ergin canım “Köklerini Arayan İnanç Alevilik” kitabınından alıntılarımı da kaynakça olarak belirttiğim bölüm Erdoğan Aydın’dan olan alıntı sayfalarına denk gelmiştir. Bunu hemen sıcak sıcağa o yazımın çıkan Haber ağlarına ileterek kaynakçaya ayrıca Erdoğan Aydın’ ın ilgili kitabından olduğu iletilmiştir.
Aşk ile.
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler