DAİŞ’in Türkiye elçisi: Ankara ve Antep’te anlaşmalar yaptık
HABER MERKEZİ – DAİŞ’in Türkiye elçisi olduğunu anlatan Abu Mansur al Magrebi, “Görevim DAİŞ’in Türk istihbaratıyla ilişkilerini yönetmekti. MİT’le çok sayıda yüz yüze toplantı yaptım. Toplantıların çoğu Türk askeri tesislerinde oldu. Özellikle Gaziantep’te, Ankara’da toplantılar yapıldı” diye konuştu.
DAİŞ’in Türkiye elçisi olduğunu belirten Abu Mansur al Magrebi, HSToday’den Anne Speckhard ve Ardian Shajkovci’ye MİT’le olan ilişkilerini anlattı. Fas’tan İstanbul’a oradan da Suriye’ye geçen elektrik mühendisi Abu Mansur, ilk görevi de Türkiye sınırındaki geçişleri denetlemek olduğunu söylüyor. “Görevim Suriye ile Türkiye arasındaki sınırı korumak ve yeni milisleri karşılamaktı. Tel Abyad, Halep, İdlib ve bu şehirlere ait tüm sınırlar benim gözetimim altındaydı. Türkiye’ye gelen yabancı mücahitleri karşılayan ajanları yönetim. Bu kişiler İstanbul’a gelen yabancı katılımcıların Suriye sınırındaki Gaziantep, Antakya, Şanlıurfa gibi şehirlere yolculuklarını organize eden, DAİŞ’ten para alan fakat ideolojik olarak taraf olmayan kimselerdi, tek amaçları para kazanmaktı. Türkiye’dekilerin çoğu DAİŞ’e biat eden ancak silahsız gruplardı” diyen al Magrebi, “Gelenlerin büyük çoğunluğu Kuzey Afrika’dandı, Avrupa’dan gelenlerin toplamı 4 bin civarında olmalı. Tunus’tan 13 bin, Fas’tan 4 bin kişi geldi. Libya’dan az katılım oldu çünkü orada bin kişilik farklı bir cephemiz vardı. Bu söylediklerim sadece 2015 yılına kadar olan rakamlar” bilgisin paylaştı.
“DAİŞ emiriydim” diye devam eden al Magrebi, yeni katılanlarla ilgili çok detaylı formlar doldurduklarını ve “Herkesi geçmişine ve eğitimine uygun pozisyonlara yerleştiriyorduk. Bir nevi insan kaynakları merkezi gibiydi” diye belirtti.
‘MİT’LE ÇOK SAYIDA TOPLANTI YAPTIM’
Yaralı DAİŞ üyelerinin Türkiye’de tedavi ettiklerini de anlatan al Magrebi, şöyle devam etti: “Türk istihbaratıyla DAİŞ emniyet güçleri arasında yaralanan milislerin sınırdan geçişi konusunda bazı anlaşmalar ve tolerans vardı. Türk istihbarat teşkilatı MİT’le çok sayıda yüz yüze toplantı yaptım.”
Türkiye adına toplantıya katılanların da sorulduğu al Magrebi, “Ekipler vardı. Bazıları MİT, bazıları ordudan, 3-5 farklı grubu temsil eden ekipler vardı. Toplantıların çoğu konuşulacak konuya göre ya Türk askeri tesislerinde ya da onlara ait ofislerde oldu. Bazı dönemler her hafta görüşüyorduk. Toplantıların çoğu sınıra yakın yerlerde, özellikle Gaziantep’te olurken, Ankara’da da toplantılar yapıldı” diye konuştu.
‘ANKARA’DA TOPLANTI ALDIK’
Ankara’da hükümet yetkilileriyle görüştüğünü de vurgulayan DAİŞ’in Türkiye elçisi al Magrebi, şunları ifade etti: “Sınırı rahatça geçiyordum, bana araç tahsis ediliyordu ve koruma eşliğinde gidiyorduk. Beraberimde iki üç kişi daha oluyordu ve ekibin lideri bendim.” Al Magrebi, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a bağlı bir istihbarat görevlisinin kendisine “Cumhurbaşkanı’nın kendisiyle bizzat görüşme istediğini” bildirdiğini ancak bu görüşmenin gerçekleşmediğini de söylüyor.
‘AKP HÜKÜMETİNDEN YÜKSEK MAKAMLARLA ANLAŞMALAR YAPTIK’
Al Magrebi, AKP hükümetin güvenlik işlerine bakan yüksek makamlardan yetkililerle anlaşmalar yaptıklarını ve “Ortak çıkar konusu çok önemliydi” diye belirtiyor. “Pazarlıklar kolay değildi ve çok uzun sürdü. Bazen çok zorlandık” diye devam eden al Magrebi, “Aramızda para alışverişi yoktu, sadece ortak çıkarlar vardı” dedi. Al Magrebi, şöyle devam ediyor: “Türkiye’nin çıkarı DAİŞ’in sınır bölgesini tutarak Kuzey Suriye’yi kontrol etmekti. Hatta tek istedikleri Kürtler üzerinde denetim de değildi, Kessab’dan Musul’a kadar tüm Kuzey Suriye’yi istiyorlardı.”
‘ERDOĞAN’IN HAYALİ OSMANLI’NIN TEKRAR KURULMASIYDI’
AKP hükümetinin düşüncelerini de paylaşan al Magrebi, “Bu Erdoğan’ın İslamcı ideolojisinin bir parçası. Tüm Kuzey Suriye’yi istediklerini ve gelecek için hedefleri olduğunu söylediler. Erdoğan’ın Kuzey Suriye’nin Osmanlı’ya ait olduğu yönündeki demeçlerinden bahsettik. Birinci Dünya Savaşı sonrasına kadar Halep ve Musul Türk Osmanlı İmparatorluğu’nun parçasıydı. Bu şehirlerin kaybedilmesine yol açan Sykes-Picot antlaşması yüz yıl boyunca geçerli. Toplantılarda Osmanlı İmparatorluğu’nun tekrar kurulması konuşuldu, Türkiye’nin vizyonu buydu” diye konuştu.
‘DAİŞ’TEN FAYDALANMAK İSTİYORLARDI’
Osmanlı hayalinin tüm yetkililer için söyleyemeyeceğini de belirten al Magrebi, şöyle konuştu: “NATO üyesi oldukları için NATO’yu kızdıracak hareketlerde bulunamazlar. Bu yüzden istediklerini doğrudan yapamıyorlar ancak Kürt birliğini yok etmek istedikleri için de DAİŞ’ten faydalanmak istiyorlardı. DAİŞ açısından da büyük faydası vardı çünkü Türkiye ile 300 kilometrelik açık bir sınırımız vardı ve her türlü yardımı alabileceğimiz bir kaynaktı.”
‘YARALILARIN TEDAVİSİ İÇİN ANLAŞMA YAPTIK’
AKP hükümetiyle sağlık anlaşması yaptıklarını da anlatan al Magrebi, devamla şöyle konuştu: “Yaralılarımızı Türk hastanelerine göndermek için anlaşma yaptık. Tedavi için gelenlerin pasaportlarına bakılmıyordu, kapılar tamamen açıktı. Ambulanslar hiçbir soru sorulmadan sınırdan geçebiliyordu. Önceden haber verirsek istediğimiz gibi sınırı geçiyorduk. Yaralının durumuna göre Türkiye’nin dört bir yanındaki özel hastanelere gönderildiler. Yardımcı olmak isteyen hem Suriyeli hem de Türk vatandaşı çok sayıda doktor vardı.”
‘GÜVENLİ BÖLGE KURMAMIZ İSTEDİNDİ’
“Toplantılarımız bir Suriye’de, bir Türkiye’de devam etti” diyen al Magrebi, 2016’da Ankara’ya çağrılarak birkaç hafta kalması istendiğini ve “Bu dönemde Türkiye Menbiç’e operasyon başlatmıştı, DAİŞ’ten kendini geri çekiyordu ve ben Ankara’da kalmaya gittim. Türkiye’nin de inişli çıkışlı dönemleri oldu. Aynı şekilde DAİŞ içinde de anlaşmazlıklar vardı. Menbiç’ten sonra Türkiye bizden Suriye ile Türkiye arasında bir güvenlik bölgesi kurmamızı defalarca istedi. 10 kilometrelik, Türkiye kontrolünde, hava sahası kapalı bir alan kurmak istediler” dedi.
‘ERDOĞAN AFGANİSTAN’DA SAVAŞTI’
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın İslamcı hedefleri dahilinde DAİŞ’le birlikte canla başla çalıştığını ileri süren al Magrebi, “Erdoğan’ın geçmişine bakarsanız, 83-87 yılları arasında Afganistan’da savaştığını görürsünüz. Bunları kafasından atamamış” diye kaydetti.
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler