Tarihin Aynası:Liwa İskenderun (Hatay) Sorunu

-Nidal Hawari-
Fransızlar, Hatayda’da Alevilik işi çıkardılar. Aleviler Türktür. Alevi aleve tapan demektir. Dillerinin arapça olması kökenlerini değiştirmez. Acaba bugün Suriyeliler hangi ırktandır?
K. Atatürk (1937)
(Hatay sorunu ve Türk-Fransız Siyasal İlişkileri, İsmail Soysal, emekli büyük elçi belleten no: 193, S.93)
Resmi tarih tezleri, Türkiye’nin tüm halkları ve coğrafyası açısından, eleştirel yaklaştığımızda ciddiye alınacak bir tarfı olmadığını her satırında okumamız mümkündür. Liwa İskenderun’nun MÖ. Ve sonrasının tarih delhizlerinde kaybolup konuyu dağıtmak yerine, sorunu aydınlığa kavuşturacak somut veriler üzerinde durmak daha da anlamlı olacağını düşünüyorum.
1930’lu Yıllarda Liwa İskenderunda Uruba Hareketi, Zeki El Arsuzi önderliğinde tüm fraklı etnik ve dinleri, Fransız işgaline karşı bir çatıda toplayabildi. Harketin asıl adı Ulusal İş Cemiyeti’ydi. En önemli Kadrolarında MYK Üyesi , Hukuçu ve Tarihçi Mehmet Ali Zarka’yı tanıma ve tarihsel süreci birinci elden uzun yıllar dinleme şansım oldu. Bu konuda 3 cilt yazan Zarka vefatından sonra, dönemin önemli isimlerinden Sosyalist Birlik Partisinin kurucusu ve önderi Faiz İsmail ve büyük şair, yazar Süleyman İsa gibi diğer değerli birinci nesil kadrolarını da kaybettik. Zeki El Arsuzi’den 6 ciltlik ideolojik miras, daha önce belirttiğim gibi Zarkadan Liwa sorununa odaklanmış büyük üç cild ve S. İsadan yüze yakın edebi eser ve Faiz İsmail’den onlarca politik, tarihi ve analiz kitap insanlığa miras bıraktılar. O ilk neslin tümünü ve çalışmlarını buraya sığdırmam mümkün değildir. Bunları yazmamın nedeni resmi ideolojiye karşı aslında ciddi bir mirasın olduğunu ifade etmekti. Liwa Halkı dilini kaybedince bu mirasın Turkiyede yaşayan halka aktarılması ne yazık ki mümkün olmadı.
M.Zarkadan birinci elden soruna tanık olmama rağmen bu makalede bağımsız üçüncü taraftan yine hemşerimiz olan, kardeş halktan Ermeni kökenli Alişan Bayramyan’ın çok değerli konuya ilişkin akademik çalışmasından notlar aktarmya çalşacağım.
1. Dünya savaşı sonrası bölgemiz Sykes- Picotte anlaşması(1916) çerçevesinde İngilğiz ve Fransızlar tarafından bölüşüldü. Başta İngilizler Liwa İskenderuna gelsede kısa süre sonra bölgyi anlaşma gereği Fransızlara bıraktılar. Fransızlar, Suriye’nin tüm coğrafyasını Antakyadan, Mersine kadar işgal ettiler. Fransız İşgaline karşı ilk direnişi Nusayri Alevi Şeyhi (dede) Salih El Ali başlatır. İsyan askeri ve çok şiddetli baskınlar, köy yakmalar şeklinde Fransız Ordusu tarafından uzun sürede ve ek ordu birlikleri getirerek bastırıldı. Direnişin kırılması mücadeleyi durdurmadı, Dürziler ve sonra tüm Suriye halkına yayıldı.
Antakya’da, Fransa’nın Serbon üniverisitesinde eğitim gören ve Fransız Devriminden etkilenen Zeki El Arsuzi , İşgale karşı ulusal mücadele başlatır. Çıkartıkları Uruba Gazetesi adından dolayı Urubacılar olarakta adlandırıldılar. Hareket, Zarka’nın kendi dilinden bana aktardığı kadarıyla Hatayda bulunan Çerkezler dışındaki tüm etnik ve dinsel grupları kapsadı.
Liwa tarihi açısından benim açımdan önemli bir isim olan Alişan Bayramian’ın 1992’de kitabını tercüme ettim ve 93’te Antakya Halk Evinde ilk alternatif tarih seminerini verdim. İskenderunlu hemşerimiz olan Bayramian’ın, Erivan Üniverisitesinin düzenlediği Zazalar ve Aleviler konferansında, Nusayri Alevilerini temsilen davetli olarak katıldığım organizasyonda, Bayramian’ın akibetini soruşturdum. Konfreans döneminde Amerikada yaşadığını öğrendim.
Sovyetler’de Akedemik çalışma olarak yazdığı kitaptan notlarla devam ediyim. İlerde bu halkın kendi evlatlarından gerçek tarihi aktarmaya devam ederim.
Alişan Bayramian, Ermeniceden tercüme eden Dr. Alexander Keşişyan, Arapçadan Türkçye çeviri N. Hawari:
25 Nisan 1920 San Remo Konferansı’nda Suriye ve Lübnan, Fransa’nın mandalığına verildi. Suriye ve Lübnan’ın sömürge valisi, Liva’nın özerk yönetime tabi olmasını 27 Aralık 1918’de Fransa’nın savaş bakanlığının kararı olduğunu açıklamıştır. Keza 9 Mart 1921 Londra Türkiye -Fransa anlaşmanın yapıldığı gün Türkiye, Fransa’dan, bölgenin çok etnili yapısından kaynaklı özel bir idari yapının oluşturulması talebinde bulunduğunu ifade etmiştir. 8 Ağustos 1921’de sömürge valisinin emriyle anlaşma fiilen yürürlüğe girmiştir. 20 Ekim Türkiye-Fransa Anlaşması´nda alınan kararlar: Anlaşmanın 7. bendine göre, Sancak’ta yeni düzen çalışmalarına başlanacak Türklerin olduğu bütün alanlarda kültürlerini yaşatma ve geliştirme için bütün kolaylıklar sağlanacak bölgenin resmi dili Türkçe olarak kabul edilecekti(5). Anlaşmanın diğer bölümlerinde Türklerin yaşadığı alanlarda Türk okullarının açılmasını ve bu bölgelere Türk memurlarının tayini istenmiştir (6) .
Fransız sömürgeciliği, burjuva devriminin tüm siyasal ve sosyal kazanımlarına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu’ndan arta kalan gerek Sancak gerek Suriye bölgesindeki etnik, mezhepsel, ulusal, dini ve feodal yapının içinde yoğun çalışmalar yaparak Arap ulusunu, Alevi, Sünni, Rum Ortodoks, Rum Katolik, Maruni Ortodoks, Keldani ve Protestan olarak parçalamıştır.
Fransız – Türk işbirliğine dayanarak dayatılan nufus oranları şu şekilde:
Sancakta, Türk azınlığı bölge nüfusunun % 20’sini oluşturuyordu. Daha sonra Türk egemenleri bu sayıya Türkmenleri ve diğer azınlıklardan Türkleştirdikleri kişileri katmışlardır. Böylece bölgede (Türk Milli Birliği) oluşturuldu. Türk devleti bu millete özel hukuk ve imtiyaz sağlamıştır. Keza Ermeni halkını Ortodoks, Katolik, Latin, ve Protestan olarak, Araplar gibi parçalayıp küçülterek suni bir şekilde Türklerin en büyük azınlık olma yolunu açmışlardır. Bölgede bu şartlar altında tümüyle yanlı ve İnsan haklarının sınırsız bir şekilde ihlaliyle seçime gidilerek Suriye bütünlüğü göz ardı edilmiştir.
Türkler bu ayrılıkçı yanlı politikalarını çeşitli yöntemlerle ortaya koymuşlardır.1936 Resmi nüfus kayıtları bölgedeki etnik yapılara göre dağılımı şu şekilde gösterilmektedir.(7)
Etnik grup kişi yüzdelik
1. Türkler 85,212 %37
2. Arap Alevi 62,620 %27
3. Arap Sünni 22,461 % 10
4. Ermeni 27,857 % 13
5. Rum Ortodoks
Hıristiyan ve diğer 21,474 %9,5
mezhepler
6. Kürtler 4,891
% 2,5
7. Çerkezler 0,954
Bu tablodan anlaşılıyor ki, çoğunluk olan Arap ve Ermeni halkının nüfusu, bölgedeki siyasi rolleri ve etkinlikleri kasıtlı bir şekilde küçültülerek Türk azınlığının en büyük etnik grup olarak göstermeye çalışılmıştır. Araplar ulus olarak sömürgecilerin (Fransa’nın) itiraflarına göre bölgedeki nüfusu 118 bin kişidir. Nüfusun tümü Arapça konuşmaktadır (8). Bölgedeki nüfusun konuşulan dillere göre nüfus dağılımı ise şöyledir(9).
Dil Grubu yüzdelik
Arapça konuşanlar %47,7
Türkçe konuşanlar % 37
Ermenice konuşanlar %13,37
Diğer dilleri Konuşanlar %2,66
Livada Türkmenlerin yaşam alanları Suriye’nin kuzey bölgelerine kadar uzanıyordu(12). Fransız tarihçisi Paul Jaquot şöyle yazıyor: Şunu zorunlu olarak belirtmemiz gerekir ki Türkmenler uzun dönem Toros ve Amanos’ta Kürt ve Ermenilerle iç içe yaşamalarından dolayı etkin bir (ırksal) değişime uğramışlardır(13). Fransız yazarı Veou, Türkmenleri Türkçe konuşanlar olarak tanımlar. Çünkü orda (livada) Araplardan (14) Türkmenlerden, Çerkezlerden, Kürtlerden önemli bir kesim Türkçe konuşuyorlardı. Ve orda 20 bin Türkmen ve Ermeni Türkçe’yi konuşmaktadır(15). Suriye kaynaklarına göre Livada bulunan Osmanlı Türklerinin genel bölge nüfusuna oranı sömürge idaresinin gösterdiği %36’lık oran yerine %23’ü geçmeğeceyi şeklindedir.(16)
Livada mutlak çoğunluk (%80) ve Türklerin önemli kısmı Suriye’nin birliği içinde diğer etnik gruplarla kardeşlik ve dayanışma içinde beraber yaşama eğilimi taşıyordu. Liva halkı bunu 1936-1938 sürecinde pratikte ifade etmiştir (36). Büyük tüccarlar, feodal beyler ve hükümet memurlarının duygularının yönelimleri Ankara yönündeydi.
Doğal olarak Siyasi ilişkiler ve mezhepler, bölgedeki siyasi çevrelerin dokusu ve çalışmaları üzerinde açık bir etki oluşturuyordu. Milletler Cemiyeti komitesi, Liva üzerinde bulunan siyasi oluşumları(37) şöyle belirtmiştir: Usbatu ul-Amal al- Kavmi (ulusal iş cemiyeti), Al- Cabha Al- Kavmiyye (Ulusal Cephe), Halkevi, Hizb ül- al Şui al – Süri Firka Al- Liwa (Suriye kominist partisi – Liva Grubu), Cemiyya al- Liwa (Liva Cemiyeti), Ermeni Hınçak Sosyalist partisi, Ermeni Liberal Ramkafor Partisi, bütün bu parti ve siyasi cemiyetler, tutucu Türkler dışında hepsi Liwa’nın bağımsızlığını ve Türkiye’ye ilhakını reddediyorlardı (38).
Ulusal İş Cemiyeti, başta Alevileri, mutedil Sünnileri ve Hıristiyan Arapları kapsıyordu. Liwa kitleleri üzerinde etkin bir nüfuza sahipti.Başta İskenderun, Samandağ ve Arapların olduğu tüm alanlarda uzantıları vardı. Bu cemiyetin mücadelesine (1930-1936 dönemini) Paris Sorbon Üniversitesi mezunu, büyük direnişçi Zeki al- Arsuzi önderlik etmiştir. Uruba gazetesi de 1936-1938 döneminde düzenli yayınlanmış ve bu gazete cemiyet çalışmalarının dili olmuştur. Gazete hamasi bir şekilde Suriye’nin tam bağımsızlığını destekliyor ve Liwa’nın Suriye’ye katılmasını talep ediyordu. Bu verilen mücadelenin temel hedefiydi.
Cemiyetin önderliği (39) içerisinde ortak hedefler için yan yana çalışan farklı milliyetlerden unsurlar vardı. Önder kadroda, Arap Müslümanlardan(Alevi) Zeki Al Arsuzi, Zahhur, Zarka ve Fevzi, Rum Ortodokslardan, Nahla, Vard, Edip Edip; Ermenilerden, Dr. Kigard Matusyandı (40). Cemiyet, diğer yurtsever gruplarla birlikte zor günlerde ve Türkiye komplolarına karşı dayanışma ve ittifak içindeydi (41).
Vatan kitlesi (Al Kütle Al Vataniye) ise 1930’lu yıllarda Suriye’nin kurtuluş mücadelesini yürütmüştü. Taban olarak Suriye’nin büyük burjuvazisini ve feodalleri temsil ediyordu. Fakat partinin Liva sakinleri içinde Usba’dan çok daha az tabana sahipti. Usba’nın Liwa Arapları içinde geniş tabana sahipti. Bölgedeki Arapların %80’ninin taleplerini temsil ediyordu. Çoğu yerde Usba’nın programsal çalışmaları Al Kitla Al Vataniya’dan, Halep ve Şam’dan farklılık gösteriyordu.
Liva Birleşik Cephesi ( Cepha İtthad Al Liwai) 1937’de Türk olmayan etnik grupları temsilen oluşturulmuştu. Cephe bölgede Milletler Cemiyeti’nin 27 Mayıs (42) 1937’de oluşturduğu yeni statüyü kabul etmiştir. Daha sonra bölge özel siyasi idareye (Entite Distincte) (ayrı varlık) tabi olmuştur. Bu oluşum belirli şartlar altında Suriye sınırları dahilindeydi. Usba, tüm Araplar, Ermeni ve bazı Türklerle 1937-1938 döneminde cereyan eden sayımlar döneminde gerici Türklere karşı tek cephede Liva’nın Araplığı için birlik oluşturdular.
Ermeni örgütleri, Liva’nın tüm bölgelerinde örgütlenmişti. Hınçak Sosyalist Partisi Liwa’nın birçok bölgesinde; Antakya, İskenderun, Kesap ve Musa dağında (44) örgüt kolları oluşturmuştu. Devrimci Taşnak ve Liberal Ramkafor ilerleyen iki dönemde birçok gencin katılımıyla önemli gelişme sağladılar. Özellikle (1915-1923) katliamlarından sonra daha da gelişmişlerdir. Ermeni partilerin siyasi amaçları ve programları, Suriye’nin bağımsızlığı, Fransız mandasından kurtuluşunu ve Liva’nın Suriye birliğini temel alıyordu. Bu amaçla Halep 1936’da Suriye Ermeni Halk Cephesi oluşturuldu. Yaklaşık olarak örgütlenmesini Liwa’nın tüm (45) alanlarında oluşturdu. Yine bu onurlu görevi Ermeni Umumi Hayriyye Cemiyeti de üstlenmiştir. Keza günümüze kadar tüm dünyada örgütlülüğü olan onun gençlik ve spor örgütlenmeleri de aynı desteği vermiştir. Tüm Arap ve yabancı kaynaklar, basın ve siyasiler Ermeni örgütlerin ve heyetlerin Araplara karşı olumlu görüşlerini kanıtlamaktadır. İngiliz tarihçisi Lonegrigg şöyle yazıyor; Ermeni -Arap ilişkileri geçmişteki Emeni- Türk ilişkilerinden çok daha metindi (47).
Liwa’da Türk sakinleri arsında aşırı Kemalist milliyetçiler olmasına rağmen, Liwa’nın Suriye sınırları arasında olmasını isteyen Türkler de vardı. Aslına bakılırsa Türklerin çoğunluğu bu politik çizgiye (48) meyilliydi. Fakat bu çoğunluk,Türk kitlesi içerisinde kesin sonuç alacak ve Türk önderlerini etkileyecek bir yapıya sahip değildi. Aynı zamanda Türk milliyetçileri, gizli kanun dışı örgütleri 1920’den beri illegal örgütlenmişlerdi. Türk gençlik spor kulübü (derneği), 1930’da İtalyan işbirlikçileri (50) ve Almanlar tarafından finanse ediliyordu. Dernek içerik ve faaliyet olarak faşist bir yapılanmaydı. 1936’da Antakya’da Halkevi cemiyeti kuruldu. Cemiyet Liva’da halkı terörize eden Türk cemiyetlerinin başını çekiyordu (51). Halkevi cemiyeti (Hatay halkını savunma gizli cemiyeti) Liva’nın İskenderun, Lusirum, Ordu, Imk ve birçok bölgelerinde şubelerini açmıştır (52). Halkevi cemiyeti, manda yönetimi tarafından 1936-1938 yılları arasında yapılan sayımlarda Türklerin çıkarlarını temsil eden meşru bir cemiyet olarak kabul edilmiştir (53).
Kıbrıs’ta 1974’te olduğu gibi, Türk milliyetçileri sürekli bir şekilde Liva’nın Suriye’den kopartılıp Türkiye’ye bağlanmasını istiyorlardı. İyi örgütlenen Türkler bu amaç için her türlü komploya baş vuruyorlardı. Liva’nın içinden ve dışardan destek alıyorlardı.
Legal alanda cumhuriyetçi, halkçı olan Halk partisi, şovenist – ırkçı söylemiyle Türkleri ve tecrübesiz gençlerin kalplerini fethetti. Fransız egemenliğinden faydalanamayan Türk kesimi kendini bu ırkçı saflarda buldu. Fransızlar bunlara açık destek vermiyorlardı. Fakat Liva’da ki faaliyetlerine göz yumuyorlardı (54). Böylece Türkiye Türklerinden yüzlercesi farklı bahanelerle (55) Liva’ya yerleştiler. Bunlar işbirlikçi gericilerin saflarını desteklediler. Veou bunun üzerine şunu der; İşgal idaresi bu gelişmelere karşı bir inisiyatif geliştirmedi. Aksine meşru kapılar açarak bu akımlara zemin yarattı. Böylece bu gelişmeleri işgal güçleri başlatmış olmuyor mu? (56). Aynı zamanada Yeni Gün gazetesi Anakara değil; İtalya tarafından finanse ediliyordu.
Türkçe basılan kitapların çoğu ırkçılık içeriyordu. Tüm Türkçe gazeteler büyük sayıda hiç bir engelle karşılaşmadan (57) Liwa’nın tüm bölgelerine gönderilip Türklere ve diğerlerine dağıtılıyordu. Aynı zamanda Türk radyoları, kahvelerde, parklarda, toplantılarda ve tüm alanlarda Ermenilere ve Suriye’ye karşı kışkırtıcı yayınlar yapıyorlardı. Bu keskin ve yıkıcı silaha karşı, Fransa’nın işgal idaresi, yasaklama veya sınırlama gibi hiç bir yaptırım yapmamıştır. Türkiye ırkçıları, Liwa’nın Türk toprağı olduğu, üzerinde Türk çoğunluğun yaşadığı, Ermenilerin, Fransız ve Arapların Türklere zulmettiği iddialarıyla kitleleri Liva’nın anavatan Türkiye’yenin kucağına alınması gerektiğini inandırmaya çalışıyorlardı. Irkçıların bu çalışmaları komşu ülkelerin iç işlerine açıktan karışma anlamına geliyordu. Ankara, fitne ve provokasyon yaratan bu çalışmaları destekliyordu. Çünkü Ankara, Fransa’yla 1921’de imzaladığı antlaşmadan önce Liwa’da bölgesel ve siyasal hak talep ediyordu (59).
Liwa sorunu, Antep valisinin (Atatürk’ün temsilcisi) 27 Nisan 1934’te Fransızların izniyle Antakya ziyaretiyle somut bir şekilde çıkış yapmış oldu. Türk milliyetçileri, Antep valisini fatih olarak karşıladılar. Büyük gösteriler düzenleyip Atatürk’ün bölgedeki Türkleri kurtarması çağrılarında bulundular (60). Bu gösterileri büyük kargaşalar takip etti. 1935-1936 sürecinde defalarca silahlı çatışmalar yaşandı. Aynı zamanda T.B.M.M vekilleri, hamasi bir şekilde Liwa’nın Türkiye’ye katılmasını talep ediyorlardı (61).
Ankara, Eylül’ün başları 1936’da Liwa sorununun, uluslararsılaştırılmasının zamanı geldiğini görerek Fransızlarla, Ortak Savunma ve Yardımlaşma antlaşması imzaladı.
Liwa İskenderun’un Ayrı Varlık adı altında özel statü verilmesi, MC’tinin bölgede yaptığı nufus sayımının nasıl engellendiğini, iddia edilen Refarandumun yapılmadığını, kurulan düzmece Hatay Parlamentosuna tayin yapıldığını aktarmaya çalışacağım.
Kaynak: ( Bayramyanın Sovyet dönemi,Akademik çalışmasından)
(5) League Of Nations. (Question of Alexandrette) official Documents. N° C — 103, M — 56 Final Regulations for The First Elections in the Sanjak of Alexandretta, Geneva, 1938.
(6) Societe Des Nations. Archives, Recueil Des Traite’s, Geneve, 1940 —1941.
(7) Les Activites De La Socie’te’ Des Nations, Section D’ Information Geneve, 1936 — 1938.
(8) Societe Des Nations, Re’sume’ Mensuel Des Travaux, VOL. XVI Octobre, 1936, Geneve.
(9) League Of Nation, Report on the Work of the League, Official N° — A — 6 Geneva, 1937.
(10) League Of Nations. Permanent Mandates’ Commission’s 1937 Report.
(11) Documents — Petition Rejected, official. Feb — 1939, Geneva.
(12) (First white Book, Second white Book on the Questions of Alexandretta and Antioch). Presented By The Turkish Government to
The League of Nations, Geneva — 1937.
(13) Societes Des Nations Sur La Situation En Syrie Et Au Liban Anne —1936 Paris – 1937.
Annee — 1937 Paris — 1938.
(14) (La Tribune Des Natios) Genova – 1937
Fransa
(15) (Recueil Des Actes Administratifs Du Haut – Commissariat De La Republique Francaise En Syrie – 1919).
(16) (La Passion De La Cilicie) Du veou Paul. Paris – 1954.
(17) (La Desastre d’Alexandrette) Du Veou paris – 1938.
(18) (Les Chretiens En peril Au Moussa Dagh) paris – 1939. Du veou paul.
(19) (L’Humanite) Fransız Gazetesi
(20) (Deux Anne’es Au Levant. Souvenirs De syrie Et Du Liban) paris – 1952 puaux Gabriel.
(21) (Revue politique Et parlementarie) paris – 1939.
(22) (Journal Officiel De La Repulique Francaise). paris – 1939.
(23) (Le Temps) Fransız Gazetesi
(24) Documents Diplomatiques Francais. 1932 – 1939) serie – 2, paris 1963- 1964.
(25) Bonnet Georges. (Defance De La paix) Tome Ier, De Washington Au Quai D’orsay, Geneve – 1946.
(26) (De Beyrouth A’Bordeaux. Histoire Et Souvenirs) Bourget. P. A. paris- 1046.
(27) (Terres D’Outre – Mer), paris – 1948. Cayla Leom.
(28) (L’Evolution De La Situation Economique En syrie De La 1935 A nos Jours. /The’se/. Challah Maamoun. Louvain – 1960.
(29) (Douanieres Avec Ses Voisins Arabes). These Geneve – 1958.
(30) (Relations De La France Et De La Syrie), paris – 1939. ce’ntre D’Etude De politique Etrange’re.
(31) (La Question Du Sanjak D’Alexandrette). Alep – 1941.
(32) (L’Europe nouvelle) paris – 1939.
(33) (Le Travail) Suriye gazetesi
(34) (Cahiers De L’orient contemporain). 1947 – 1948.
(35) (Syrie Terre Irrediente. Histoire Sectrete Du Teaite Franco – Syrien). paris – 1938.
(36) (L’ Asie Francaise) paris – 1937.
(37) La Fin Du Mandat Francais En (syrie), paris – 1938.
(38) (La France Mediterranne Et Africaine) paris – 1948.
(39) (L’Echo D’Alexandrette) – 1937.
(40) (La verite sur La syrie) paris — 1929. S. point.
(41) (La syrie sous Le Regime Du Mandat), These. Toulous — 1954.
(42) (La Nullite De La politique Internationale Des Grandes Damocracies 1919 — 1939), paris — 1948. Giraud, Emile.
(43) (D’ Angora A’ Lausane, paris — 1924) Gontaut Biroon El L. Reverand.
(44) (La Question D’Alexa ndrette Dans La Cadre Du Mandat syrien) These Gronoble — 1940. Jabry Irfan.
(45) (Antioche, Centre De Tourisme) I — re partie, Beyrouth — 1931. Jaquot Colonel paul.
(46) (La Question De La Cessation Du Mandat En syrie) paris 1937, Kuzbari Nader.
(47 ) ( Deux Missions En Moyen Orient) General Catroux paris — 1956.
(48) (Recueil Des Actes Diplomatiques En Vigeur Dans Les Etats Du Levant Sous Mandat Francais) Beyrouth — 1935.
(49) (Rapport A La S. D. N. Sur La Situation En Syrie Et Au Liban Anne – 1937) paris — 1938. Republique Francaise, Ministre Des Affairs Etrangers.
(50) Journal Officiel De La Societe Des Nations. Geneve — 1937.
(51) (Le Journal D’ Egypte) — 1961.
(52) R. A. U Direction Generale De L’Information — syrie. Bulletins —1958, Damas.
(53) Relations De La France Et De La Syrie. Documents, Deux Exposes De M. P. Vienot (Ancien Ministre) centre D’Etudes politiques paris — 1939.
(54) (La syrie Contemporaine) paris — 1930. Maestracci, Commandent Noel.
(55) (LA Turquie Devant La Guerre. Mission Au Ankara 1939 — 1940) Massigli — Rene, paris — 1964.
(56) (Les Enjeux politiques En Mediterrane) paris — 1939. Monroe.
(57) (La Verite sur La syrie) Saint — point. V. paris — 1929.
(58) (Affairs Etrangers) paris, Dec — 1936.
(59) (L’Illustration) paris, Feb — 1937.
(60) (Le Temps Mensuel) paris, Jan — 1936.
(61) (Le proche — Orient Chretien) Beyrouth, 1956 — 1961.
Nidal Hawari

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler