YANAN SEMAH
Evlatlarını yitiren babalara
…
bir ak güvercinin yüreğindeydi
semah
ve bir Sivas kiliminin ilmeğinde
sarı alevler yanardı
çıplak ayaklar üzerinde
Sivas’lı nakışlarla
temmuz’un ikisine
dinledin mi sen de
ozanım
yanan sazlardan
döşlere yazılmış
artık dumanı tütmeyen
evlerin türküsünü
gördün mü sen de
Pir Sultan
ayaktayken
yıkık kerpiç duran
Sivas’lı babaları
ve yine semahtı
Sivas’ta yanan
dönerdi yeşil kuşakta etek
ve de sözdü
deyiş içinde gülbeng
önce semah yandı
körpecik kollarında gençlerin
sonra deyiş
ve daha sonra
ağıtla söz ve Sivas nakışları
yandılar
karıştılar bir uğultuyla
kavrulup da yüreği düşenlerin
dudak uçlarına
duyurmadılar mı henüz sana
canım sultan
iki temmuz doksan üç’te
nakışlar işlemiş kilimlerine
güneşleri de sarmış kollarına
o güzelim insanların
ve de ince bilekli
dalından yeni sürmüş filiz misali
Türkmen körpesi kızların
ateşte yanmış yüzlerine
babaların döktüğü yaşı
kurutulmuş çaylar
kimsesiz çeşmelerle
ve de yanan sazlarla
bir başka ağladılar babalar
Pir Sultan
temmuz’un ikisine
bülbülün sesinden
gülbeng bağladılar
ve bıraktılar tüm sularını
bir yamaçtan aşağı
suskun ırmaklarla
Sivas’ın bozkırına
sen de mi yandın
uzanan elim
kahpe korkusuyla
yirminci yüzyılda
bekledin mi sen de
ozanım
yedi saat hızır şenliğinde
tatarın zil sesini
temmuz’un ikisinde
ozanlarla Madımak
yazarlarla
bağlamayla Madımak
ve dudağın ucunda deyişle
ve de gülleriyle yarının
yanmayı bekledi yedi saat
bir tutam ateşte
yobazın elinde
ve gören gözüm
saz tutan elim
yıkık düştü
elimizde saz
dilimizde söz
temmuz’un ikisine
yıkık düştü pirim
semaha sarılmış yüzümüz
kahpe yobazın şenliğine
is kokar şimdilerde
darağacında
hırkan
1994, Alevilerin Sesi Dergisi, 1.’lik Ödülü
Merhaba genc şairim.Berlindeyim.tel.01766281 1097