Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbe ( 2 )

 Sadık Erenler / Araştırmacı – Yazar  -S.Erenler@web.de

12 Mart 1971 askeri muhtırasına kadar  devletin kolladığı sağcıların katlettiği solcu öğrenci sayısı 20 idi. Muhtıradan sonra yine azan onlar oldu. Solcu ve sosyal demokrat bildikleri herkese saldırır oldular. Okulları basıyorlar, yurtlara saldırıyorlardı. Önceleri sopalarla saldırıya geçen faşistler şiddeti daha da artırarak bıçakla ve silahla saldırır oldular. İstanbul Yüksek Öğrenim Kültür Derneği (İYÖKD)  yönetim kurulu üyesi Şahin Aydın 19 Aralık 1974’te öldürüldü. Faşistlerin saldırıları durmak bilmiyordu. 1975’in 21 Ocak’ında Veli Yıldırım Ankara’da öldürüldü.

1975 yılının Ocak ayı başlarında  sağcılar Afyon Kocatepe Üniversitesinden iki solcu öğrenciyi kaçırarak işkence yaptılar. İşkence yapanlar tutuklandı ama iki hafta sonra serbest bırakıldılar.

MC hükümetinin içinde yer alan MHP’nin komando adı verilen ülkücü militanları İstanbul’da Vatan Mühendislik Okulu  öğrencisi olan Kerim Yaman’ı 23 Ocak 1975 günü okuduğu okulda kantin boykotu adı altında başlayan masum görünümlü bir boykot hareketinden sonra okuldan çıkıp evine giderken üzerine ateş açılarak öldürüldü. Kerim Yaman olay sırasında silahsızdı. Ve o tarih 12 Eylül 1980 yılına kadar sürecek olan sağ-sol olaylarının miladı olarak tarihe geçti. Masum bir gencin bir hiç uğruna katledilmesi kamuoyu tarafından nefretle karşılandı. Sanki yakın gelecek çok büyük olaylara gebeymiş gibi bu cinayet halk tarafından  nefretle kınanıp büyük bir protesto yapılmasına neden oldu “Kerimler Ölmez” diye haykırılarak.

Kerim Yaman’ın cenazesi gece Çapa Tıp Fakultesi’nin morgundan İYÖKD öğrencileri tarafından kaçırılarak bir evde saklandı. Devrimci gençler sabaha karşı İstanbul Üniversitesi merkez binasını işgal ettiler. İstanbul’daki üniversite ve yüksek  okullarda boykot ilan edildi. Çıkan olaylar nedeniyle İstanbul Üniversitesi süresiz olarak kapatıldı.

24 Ocak günü İstanbul’un dört bir yanından İstanbul Üniiversitesi’ne gelen onbinlerce devrimci öğrenci okulun bahçesinde ateşler yakarak beklemeye başlamışlardı. Öğrencilere anfilerde seminerler veriliyor ve bir katafalka yerleştirilmiş Kerim Yaman’ın tabutu başında saygı duruşu yapılıyordu. Yürüyüşe başlanıldığında  devrimci öğrencilerin sayısı elli bine ulaşmıştı ve kortejin ucu Sirkeci’ye vardığında merkez binadan hala kortejler çıkmaya devam ediyordu. “Kerimler ölmez” sloganıyla yürüyen onbinler yapılan törenden sonra Kerim Yaman’ın cenazesini  doğum yeri olan Manisa-Akhisar’a gönderdiler. Kerim Yaman baba ocağı Akhisar’da onbeşbin kişinin katılımıyla toprağa verildi.

Cinayetin ardından Başbakan Sadi Irmak: “Suçlular mutlaka ortaya çıkarılacak, kanunun pençesine verilecek” derken, İstanbul Valisi Namık Kemal Şentürk de, “Katiller tesbit edildi” diyecekti. Soruşturmayı yönetenler, 32 kişinin göz altına alındığını, silah kullanan komandoların saptandığını ve arandığını açıklayacaklardı. Sonra da hiç bir şey olmayacaktı…

Türkiye’nin yeniden çatışmalı bir döneme girmesinin önünü açan Süleyman Demirel, Kerim Yaman’ın sağcılarca katledilmesinin ardından şu açıklamayı yapmıştı: “Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz.”

Ülkeyi karanlığa götürecek işaret ne yazık ki verilmişti. Halk tepki göstermesine rağmen zaman içinde sol düşüncenin bir kaybı gibi gösterilerek muhafazakar ve milliyetçi düşüncenin propagandasına yenik düşüldü ve kısa bir sürede önemini yitirip unutuldu.  Ve en kötüsü de yeni bir milad yaşanmaya başlandı. Kerim Yaman’ın da katili bulunamamıştı. Yani o da kim vurduya gitmişti.

   12 Eylül 1980 yılında yapılan askeri darbeye giden dönemde ülkede neler yaşanmışşa bir göz atıp okuyucunun belleğini yeniden tazelemek için gelişen  öneme değer olayların kısa bir kronolojisini sunmak istedim.

13 Şubat 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Rauf Denktaş Devlet Başkanı oldu.

15 Şubat’ta Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği’nin Türkiye çapında düzenlediği faşizmi ve pahalılığı protesto mitinginde olaylar çıktı. Bir kişi öldü, 35 kişi yaralandı.

16 Şubat’ta  Malatya’da olaylar çıktı, CHP il merkezi tahrip edildi, 29 kişi yaralandı, 22 kişi gözaltına alındı.

23 Şubat’ta kendilerine komandolar adını veren eylemciler Erzincan CHP il merkezine saldırdı, iş yerleri tahrip edildi, 1 kişi öldü, 40 kişi yaralandı. Ülkü Ocağı’na üye 10 kişi gözaltına alındı.

19 Mart 1975 yılında CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit kendisine verilen  hükümeti kurma görevini kabul etmedi. Görev bu kez Süleyman Demirel’e verildi.

31 Mart’ta Süleyman Demirel önüne çıkan bu  fırsatı kaçırmak istemeyip diğer sağ partilerle bir araya gelip  tarihte Milliyetçi Cephe olarak anılacak hükümeti kurdu. Bu hükümette Başbakan yardımcıları olarak MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş ve CGP Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu görev aldılar. 12 Nisan’da Milliyeçi Cephe hükümeti TBMM’de güvenoyu aldı.

3 Mayıs’ta Türkiye İşçi Partisi (TİP) yeniden kuruldu ve genel başkanlığına Behice Boran getirildi.

23 Haziran’da CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit Gerede’de konuşma yaparken saldırıya uğradı, silahlar atıldı.

4 Eylül’de bir seçim konuşması yapmaya giden Bülent Ecevit ve kafilesi Elazığ’da komandoların saldırısına uğradı.

6 Eylül’de Lice ve Diyarbakır köylerinde deprem oldu, 3 bin ölü, 7 bin ev yılıldı.

12 Ekim’de Senato yenileme ile 6 ilde yapılan milletvekili ara seçimlerinde sol partilerin oyları yüzde 37’den 44’e çıkarken, sağ partilerin oyları yüzde 63’ten yüzde 55’e düştü.

22 Ekim’de Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil, elçiliği basan 3 Ermeni tarafından odasında tabancayla vurularak öldürüldü.

24 Ekim’de Türkiye’nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez otomobille elçiliğe dönerken makineli tüfekle tarandı. Erez ve şöförü Talip Yener yaşamını yitirdi.

26 Ekim’de yapılan genel nüfus sayımında Türkiye’nin nüfusu 40.197.669 kişi çıktı.

23 Kasım’da Milliyetçi Cephe işbaşına geldiğinden beri ülkede 21 gencin öldürüldüğü açıklandı.

26 Aralık’ta Konya-Seydişehir’de Sovyet kredisi ile yapılan Alüminyum fabrıkasının açılışından sonra sağcılar TİP ilçe merkezini tahrip etti. CHP ve TÖB-DER binaları saldırıya uğradı.

   1976 yılı da  önceki yıldan daha olumlu geçmeyeceğe benziyordu. Milliyetçi Cephe hükümeti ülkede teröre destek veriyor, sol kesim sürekli baskı altında bırakılıyordu.

1 Mayıs 1976 yılında  Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) büyük bir mitingle 1 Mayıs’ı İşçi Bayramı olarak kutladı.

22 Mayıs’ta TÖB-DER’in 17 şubesi  hükümetten gelen bir emirle valilerce süresiz olarak kapatıldı.

28 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, yurt dışında komando kampları olduğu bilinen MHP’ye yurt dışı örgütlerini kapatmasını bildirdi.

22 Temmuz’da Başbakan Demirel’in, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi ile  yaptığı  ilginç bir söyleşisi yayınlanmıştı.

Demirel: “Bugün sağ tedhişçi  diye bir şey yoktur. Türkiye’de sol tedhişçi vardır. Sağ tedhişçi yoktur. Adam öldüren yoktur yani.”

   İpekçi:Adam öldüren yok mudur?”

   Demirel: “Efendim, karşılıklı çatışmalar oluyor. Onlar ayrı mesele. Ama gidip ev basıp adam kaçıran, adam öldüren yoktur.”

   İpekçi: “Sınıf basıp adam öldüren?..”

   Demirel: “Mekteplerde bir takım çatışmalar var. Ama benim dediğim şey, mekteplerin dışında bütün hareketleri, Türkiye’deki bütün tedirginlikleri meydana getiren sol tedhişçilerdir.”

İpekçi: “Okul dışında adam öldürme olaylarında sağ?..”

   Demirel: “Hiç bir tane yoktur.” 

   İpekçi: “Hiç yoktur diyorsunuz…”

   Demirel: “Evet…

   Halbuki o günlerde sokaklarda kan izinden geçilmiyordu.  MHP kamplarında yarı askeri eğitim görüp yakın döğüş sporlarını öğrenen komando adı verilen gruplar sokaklarda tedhiş yaratmaktan geri durmuyorlardı. MHP Genel Başkanı Türkeş dahi sağ  tedhişçinin varlığını inkar etmeyip şöyle diyordu: “Milliyetçi

gençler güvenlik kuvvetlerine yardımcı oluyorlar.”

   Milliyeçi Cephe’nin başlıca sloganı  “Komünizmle mücadeleydi. Hükümet kurulduğundan hemen sonra sokak eylemleri yayılmaya başlamıştı. İtalyan faşisti Mussolini’nin “kara gömleklileri” ya da  Alman Faşisti Hitler’in SS, SA kıtalarını taklit eden görüntüler sokaklarda sahnelenir olmuştu. İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerde üniversite, yüksek okul işgallerine hız verilmişti. Solculara okullara giriş yaaklanmıştı. Bazı semtlerde sokak başları tutularak “kurtarılmış bölgeler” oluşturdular. Sokaklarda kimlik yoklaması yaparak komünistleri avlamaya başladılar. Kimin komünist, kimin milliyetçi olduğunu anlamak için insanları “başbuğ” veya din üzerine sorular sorarak sınavdan geçiriyorlardı. Sınavda başarısız olanlar işkencelerden geçiriliyorlar, ölesiye dövülüyorlardı. Ayrıca insanların elindeki gazetelere bakarak hangi düşünceden olduğunu da anlıyorlardı ve insanlar aldıkları gazetelerin hangisi olduğu anlaşılmasın diye gazete başlığını içe doğru katlıyorlardı.  Otobüslerde, dolmuşlarda elinde gazete olanın gazetesini zorla alıp hangi gazete olduğuna bakıyorlardı. Demokrat gazeteye sahip olanlar içinde bulundukları arabalardan indirilerek bayılıncaya değin dövülerek  cezalandırılıyorlardı.

Ve devlet dut yemiş bülbül örneği sessizdi. Zaten başbakan yardımcısı olan Türkeş, “gençler, emniyetin güvenlik kuvvetlerine yardımcı oluyorlar, “diyerek  sağ teröristlerin en büyük hamisi olduğunu ayan beyan ortaya koyuyordu.

Türkeş: “Üniversitelere hakim olan Ankara’ya da hakim olur” buyruğunu vermiş ve anında üniversiteler basılmaya başlanmıştı. Üniversite kapıları solcu gençlere kapatılmıştı. Silahla dolaşan komandolar üniversitelerde rastladıkları solcu gençlerin üstüne namlularını doğrultuyorlardı. Bıçakla, sopalarla ve zincirlerle solcu öğrencileri üniversiteden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. MHP başkanının emriyle hareket eden komandolar komünizimle mücadele adı altında sokakları, fabrıkaları ve okulları savaş alanına çevirmişlerdi. Sağcı gençler terörü  sokaklarda yaşatırken sağcı hükümet de kendine düşeni yapıp solcu olarak bilinen memurlar ve öğretmenler sürgüne gönderiliyorlar, işten el çektiriliyorlar veya kıyılıyorlardı.

27 Temmuz’da CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e, Newyork’ta Kıbrıslı bir Rum tarafından başarısız bir suikast girişiminde bulunuldu.

11 Agustos’ta Filistinli iki gerilla (Muhammed Reşid ve Mehdi Muhammed), Yeşilköy Havaalanı’nda İsrail uçağına binen İsraillilere ateş açtı, 4 kişi öldü, 20 kişi yaralandı.Filistinliler tutuklandı.

18 Agustos’ta DİSK, Milliyetçi Cephe iktidarını anayasal yollardan düşürmek için “Genel Yas” ilan etti. DGM’lere karşı pasif direniş başladı Aliağa Rafinerisi’nde üretim durdu. Savcılar direnişçi işçi ve sendikalar için soruşturma açtı. Ereğli Demir Çelik İşletmeleri’nde de direniş başladı.

21 Agustos’ta DİSK yöneticileri için tutuklama kararı verildi.

4 Eylül’de Elazığ’da sağ-sol çatışması çıktı, 6 saatte 12 kişi öldü. CHP binası basıldı.

1 Ekim’de Milliyetçi Cephe iktidarının MSP’li İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk, Ankara Belediye Başkanı CHP’li  Vedat Dalokay’ı görevden aldı. Dalokay, Danıştay’a başvurdu. Ankara Valiliği, TÖB-Der’i siyasetle uğraştığı için kapattı.

7 Ekim’de Danıştay, İçişleri Bakanı’nın Dalokay’ı görevden alma, Valiliğin TÖB-DER’i kapatma kararlarını iptal etti.

14 Kasım’da İstanbul Üniversitesi süresiz olarak tatil edildi. Uluslararasu Af Örgütü, Türkiye’de siyasi tutuklulara işkence yapıldığını bildirdi.

24 Kasım’da Van’ın Muradiye ve Çaldıran ilçelerinde deprem oldu, 3840 kişi yaşamını yitirdi.

30 Kasım’da CHP’nin 23. Kurultayı’nda Bülent Ecevit Genel Başkanlığa yeniden seçildi. Partinin Sosyalist Enternasyonal’e üye olması kabul edildi.

DEVAM EDECEK

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir