ANADOLU HALK AYAKLAMLARI VE DOĞRU TARİH BİLİNCİ
ANADOLU HALK AYAKLAMLARI VE DOĞRU TARİH BİLİNCİ
Baba İsahk’ın adını duydunuz mu? Ya Şeyh Bedreddin’i? Belki Nazım Hikmetin Şayh Bedreddin Destanını okumuşsunuzdur. Peki, Şah Kulu’nu, Nuru Ali Halife’yi, Şahy Celal’ı, Baba Zünnun’u, Kalender Çalabi’yi biliyor musunuz?
Herhalde çoğunuzun bu insanlarla ilgil fazla bir bilgisi yokturdur.
Niçin dersinz?
Hafızanız mı yetersiz? Yoksa okulda tarih dersini sevmez miydiniz?
Cevabı biz verelim.
Hafızanız çok iyide olsa, okulda tarih dersini sevmiş de olsanız bu insanları ve yaptıklarını bilemezsiniz. Çünkü okullarda okutulan tarih kitapları bu insanardan ya hiç söz etmez, ya da bunların eşkiya, bozguncu diye isimlendirir.
Niye mi?
Çünkü o kitaplar günümüzde de iktidarda bulunan sömürücü bir azınlığın çıkarlarını korumak için yazımıştır. Onun için gerçekleri olduğu gibi anlatmaz. Gerçeker çarpıtılır. Sömürcü zalimlerin işine geldiği gibi değiştirir.
Tarih kitaplarından neyi hatırlıyorsunuz? Hafızanızı bir yoklayın bakalım.
Örneğin İstanbul’u kim aldı?
Fatih Sultan Mehmet dediniz, değil mi? Hakısınız. Ders kitapları öyle yazar. Peki, derebeylerinin temsilcisi olan bu adam İstanbul’u tek başına mı aldı? O koskoca ordu kimerden meydana gelmişti? Her iki tarafta ölener kimdi? Paşlar mı, yoksa köylüler mi? Fatih Sultan Mehmet Osmanlı ülkesinde halka nasıl kan kusturuyordu? İşte bu soruların cevabı o kitaplarda yoktur. Sultan Süleyman’ın hangı sarayı ve camiyi ne zaman yaptırdığı yazılır, ama bunlara harcanan paraların kimleri sömürerek sağlandığı anlatılmaz.
Bu küçücük broşürde Anadolı halkının sömürüye karşı verdiği şanlı mücadelelerin tarihinden bazı sayfalar aktaracağız. Unutmamamız gereken nokta, Osmanlı İmparatoruğunun baskı ve sömürye dayanan bir devlet olduğu gerçeğidir. Ders kitapları, faşist yayınlar geçmişi ne kadar parlak göstermeye çalışırsa çalışsın, o günerde de sömürücüler ve sömürülenler vardı. Toprak ağaları, yani derebeyeri iktidardaydı. Padişahlar bu toprak ağalarının, derebeylerinin en büyüğü ve temsilcisiydi. Bu hakim sınıfın zenginliğinin kaynağı ise sömürü ve yağmaydı. Bir taraftan Anadolu halkı insafsız bir şekilde sömürülüyordu, diğer taraftan işgal edilen diyer ülkelerin varlıkları yağma ediliyordu. Onun için öreneğin Topkapı sarayını gezerken, kıymetli taşlara bakarken hayran kalmayın. O sarayda, o kıymetli eşyarda kaç yuksulun ahı olduğunu düşünün. Anadolu halk ayaklanmalarını hatırlayın. Sömürüye başkaldıran yüzbinerce yoksulun acısını içinizde hissedin. O acı mazlumların bugünkü mücadelesinde gücümüze güç katsın.
Sömürü Olan Yerde Başkaldırıar da Olur!
Ezilenler başlarını kaldırırlar. Hesap sorarlar. Veya sormaya çalışırlar. Bu zamanlarda sömürücü sınıfların temsilcieri, ” düzeni yıkmaya çalışıyorlar, bozguncular, eşkiyalar” diye yaygarayı basar.
Sömürücüler, sömürülenlerin uysal olmasın ister. Bunu sağlamanın iki yolu vardır. Önce kitlelere bu düzenin değişemeyeceği, değiştirilemeyeceği, geçmişte böyle olduğu, gelecekte de böyle kalacağı öğretilir. Kaderin böyle yazıldığı kafalara sokulur. Diğer taraftan da bu masallara kanmayanlar karşı işddet kullanılır.
Osmanlı sömürücüeri her ikisine de başvurdular. Müslümanlığın kader inancı sömürüyü gizlemede kullanıldı. Yoksulluğu yücelten ve tanrı önünde makbul olduğunu savunan tarıkatlar güçlendirildi. Mezhep ayrılıklarıyla emekçi halk bölündü. Düzene karşı çıkanar ise ortadan kaldırıdı.
Ama öyle anlar gelir ki, biçak kemiğe dayanır. Kitleler artık masallara da inanmaz olur. Topumsal huzursuzluk artar. Yeşil otlak iyice kurur. Yanıp tutuşmak için bir kıvılcım bekler. Yoksulluğun kader olmadığını, sömürü olmayınca yoksulluğun da olmayacağını kavrayan bazı yiğitler kitlelerin düzene karşı olan muhalefetini örgütlerler. Sömürcü zaimler karşı bayrak açılır. Bir bakarsınız bir Baba İshak onbinleri harekete geçiri, bir Şayh Bedreddin kıvılcımı bir bozkırı tutuşturur.
Bu kıvılcımlar çeşitli görünümlerde olabiir. Bir bakarsınız ayakta çarık elde asa bir derviştir. Gece gündüz, yaz kış dolaşıp fikirlerin yayar. Bir bakarsınız Şayh Bedireddin gibi bir hukuk alimidir. Bir bakarsınız Kalender Çelebi gibi köylü bir Alevi Pirdir. Ama çoğundaki ortak özellik, sömürüsüz bir dünyanın özlemidir. Ezilen ve sömürülen yoksul kitleleri bu amaçlar doğrultusunda eyleme çekerler. Kimsenin kimseyi sömürmediği, tarlanın beraberce ekilip, tarlaların ürünlerinin beraberce tüketileceği bir toplumu hayal ederler. Yoksulluk tanrı emri değildir, yoksulluğun nedeni sömürücülerdir, ağalardır, beyerdir derler.
Bu kıvılcımların büyük bir çoğunluğu dini bir görünümdedir. Düzene karşı çıkışların inançsal esaslara bağlarlar. Kitlelerin eğitim düzeyinin çok düşük, biimin geri olduğu bu dömnemde başkaldırların bu görünümde olması kaçınılmazdır.
Bu insanar yenilmeye de mahkümdular. O çağlarda sadece yoksul köylülere sınıfsız bir toplum kurulmazdı. Düşman güçlüydü. Üretim teknolojisi geriydi. Derebeylik düzeni yıkıırken yerine zorunu olarak kapitalizm yerleşecekti. Yani sömürülen sınıfların haklı başkaldırılarının başarısı için şartlar yeterince ogunlaşmamıştı.
Ama bu yiğit innsanlar yılmadıar. Ayaklandıar.Ayaklandırdılar. Ordularının başlarında yiğitçe vuruştular. Hem politik önder, hem de askeri önder oldular. Çoğu öldürldü. Hem de fikirlerinden vazgeçirebilmek umuduyla işkence edile edile.
( Anadolu Halk Ayaklamları Broşürü)
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler