DOSTLUK
-Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Hürrem Ulusoy-
Dostluklar nefes gibidir, sevgi ile ortak kılındı mı “ölü”yü dâhi diriltir. Yok etmek de var etmek de bizim elimizdedir: Demimiz varsa, vardan var ederiz; kendimizden uzaktakini dâhi yakın kılarız. Ancak gamımız var ise; kendimizden yok ederiz, en yakınımızdakini dâhi kendimizden uzak kılarız.
Senlik, benlik havasına kapılıp düşmanlık beslemek, kırıp dökmek, eksik noksan aramak, kusur görmek, dedikodu yapmak, söz taşımak, etrafına kulak kabartmak, sorun üretmek, sıkıntı yaratmak, pişmiş aşa su katmak, gönül kırmak, yoluna gidene çelme takmak vb. hâl ve hareketler kurt ile birlikte sürüye dalıp, çobana baş sağlığı dileme ya da tilki ile birlikte kümese girip, sahibine üzüntülerini bildirmekten farksız hareketler değildir.
Peki; “bu tür tutum ve davranışlar insanı mutlu kılar mı ya da yaşanılan hayat anlamlı hale getirir mi?” Sorusunun yanıtı geçici olarak ‘evet’tir ama kalıcı olarak kesinlikle ‘hayır’dır. Dostluğa, iyi niyetin saflığına, sevgiye, duygudaşlığa, erdeme ve bilgeliğe dayalı bir çaba bütün bu tatsızlıkların panzehrini içinde barındırır. Her iki durum da bizatihi insanın kendisinde mevcuttur fakat hangi tarafın yani düşmanlığın mı yoksa dostluğun mu ağır bastığına kanaat getirmek ilk etapta zor görünse de; düşmanlık içeren tutumları görmek çok daha kolay gelir insana. Burada düşmanlık derken bir meydan muharebesi, cana can, dişe diş, kana kan vb. bir anlam çıkarmamak gerekir.
En basit haliyle; dostluk bir muhabbet ve sevgi meclisi iken, düşmanlık bir dedikodu üretme ‘meclisi’dir. İlki gönüllere dem olur; ikincisi insana gam yükü olur. Dem olursa sazlar coşar, kadehler pas tutar, varsa müşküller çözülür, gönüller birlenir; gam yükü olursa kin ve nefret ekilir, düşmanlıklar beslenir ve ikircikli davranışlar üzerinden ikilikler üretilir.
Düşmanlık, hasımlık, ikilik üretmek kolaydır ancak dostluk ve dostane bağlar kurmak, duygudaşlık üzerine kurulu olan gönülleri yapmak en zor olanıdır. Örneğin; bir oturuşta makam, mevki, soy – sop bağları, düşmanlıkları, tatsızlıkları, ne kadar paramız olduğunu, mal ve mülkümüzden, kavga ve kopardığımız gürültüden, dedikodudan hayli söz edebilir fakat kalkarken sadakat, erdem, samimiyet ve bilgelik üzerine kurulu olan dostlarımızdan söz etmek neredeyse imkânsız olur. Çünkü hem sayıları çok azdır hem de dostlukları devam ettirebilmek çok zordur. Devam ettirilmesi; can-ı gönülden emek, özveri ve fedakârlık ve sağlam bir karakter ister. Kezâ bu durum dostluk ile sevginin ortaklığına benzer: İyiliği severek yaparsın ve sonra sözünü etmezsin, yardımına gönülden koşarsın ve yüzüne vurmazsın, dar gününde yanında olursun ve karşılık beklemezsin, iyi gününde büyük bir mutlulukla dostunun yanında yer alırsın ve sevincini neşeye katarsın.
Dostlar arasında, “kuş bir dala konar bir daha ya konar ya konmaz” misali; toplumsal hayatta çeşitli nedenlerle zaman zaman buluşma; görüşme isteği ve taleplerle olur. Dostluğu sevgi ile ortak edip, gelen bir istek veya talebi karşılarken hiçbir zaman karşılık beklenmez, talep eden tarafı zan altında bırakılmaz ve mihnet duygusunu oluşturacak bir hava yaratılmaz. Eşiğe gelen geri çevrilmez düsturu ile bunu bir ödev ve görev duygusu ile yerine getirir ve artı bundan herhangi bir beklentiye de girmemeliyiz.
Dost ise; elbet derdine derman olunan eşiğe demi ile dönecektir. Dostluklarda beklenti, hayal ve temenni içine girildi mi ayrılıklarda düşmanlık, kırgınlık, dargınlık ve küskünlük çok daha fazla olur. Ayrılıklar da sevdaya dahildir çünkü “ayrılanlar hâlâ sevgilidir” misâli kurulan dostluklar da böyledir. Ayrılıklara, yol ayırımına gidilse dâhi; dostluklar ölmez. Yoksa neden ‘dostun bir tek gülü yaralar’ ki bizleri!
Dostlar – düşmanlıklar gam yüküdür, gönüllere girdi mi kaldırılması en ağır yük olur ve insanı umutları ile birlikte yok eder.
Dostluklar nefes gibidir, sevgi ile ortak kılındı mı “ölü”yü dâhi diriltir. Yok etmek de var etmek de bizim elimizdedir: Demimiz varsa, vardan var ederiz; kendimizden uzaktakini dâhi yakın kılarız. Ancak gamımız var ise; kendimizden yok ederiz, en yakınımızdakini dâhi kendimizden uzak kılarız.
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler