Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

ÖZGÜR KAPLAN YAZDI: ALEVİ KİMLİĞİNİ SAVUNMAK…

Alevi örgütlülüğündeki her başarısızlık, sadece o an değişik olumsuzluklar yaratmakla kalmıyor, başarısızlığın nedenleri, kaynağı tespit edip kararlılıkla üzerine gidilmediği taktirde bu olumsuzluklar geleceğe taşınıyor. Üzerine gidilmeyen olumsuzluk bir süre sonra doğal bir parça olarak kabul edilmeye hoş görülmeye başlanıyor.
O olumsuzluklar kimlik haline gelmeye başlamıştır artık. Aslında bu bir tahribattır ve geri dönüşü çok zordur. Öyle derin felsefi ve bilimsel araştırmalar yapmaya da gerek yoktur, çevremize bu gözle baktığımızda kimlerin nasıl bir olumsuzluğu, kirlenmeyi kimlik haline getirdiğini çok açık görebiliriz.
Kimileri açısından Alevilik; Başka ideolojilerin faaliyet alanıdır. Siyasetlere insan devşirme zeminleridir.
Kimileri açısından Alevilik; Siyasi partilerle yapmak istediği pazarlıklar için çok kullanışlı bir kalkandır.
Kimileri açısından Alevilik; Örgütleri, nüfusları ve duyguları rahatlıkla sömürülerek emeklilik sonrası kartvizit yapılacak zeminlerdir.
Böylesi bir kirlenme yapısal kimliklerinin önemli bir parçası olmuştur. Bu kirlenmenin yarattığı kişilik, öyle bir hal alır ki, tüm referansını Sünni/Yezidi inançtan alan bu düzen içinde bile kendine yer bulma çabasını gayet doğal görür, hatta bunu hakkı olarak görür. Bunlar açısında güce tapmak siyasi kimliklerinin en belirleyici özelliklerindendir.
Ne var ki kimliklerinin temel ögesini oluşturan bu türden kirlenmeler, her türlü direniş ve destanlarla dolu tarihsel köklerimizden kopuk olarak bu gün ‘’Alevilik’’ etiketi altında bir araya gelebilmekte, tarihimiz ve örgütlülüğümüz adına konuşma cüretini, hakkını kendilerinde bulabilmektedir.
Özellikle yaklaşık son 70-80 yıldan bu yana, Dünyada ve ülkemizde köylerden kentlere doğru başlayan göç doğaldır ki biz Alevileri de hem olumlu hem de bir takım olumsuzluklarla etkilemiştir. Şehir hayatına alışmaya çalışırken, Aleviler, belki de tarihinde ilk defa bu kadar örgütsüz kalmıştı. Bu boşluğu dernek ve vakıflarla doldurmaya çalıştık. İşte tam da bu süreçte, kirlenmeyi, bizi köklerimizden koparmayı kimlik haline dönüştürenlerin önü açıldı ve içimizdeki varlıklarını hala sürdürmekteler.
Alevilik, tüm özelliklerinin yanı sıra, yaşamaya ve yaşatmaya, sınırsız ve sınıfsız Dünya inancına sahip olmaktır. Alevilik, her şeyden önce kendi tarihine, dava için canını vermiş şehitlerine, insanlara ve geleceğe karşı sorumluluk duyabilmektir.
Tarihine, geleceğine, şehitlerine ve Aleviliğe karşı bir sorumluluk hissetmeyenlerin kelimenin gerçek anlamıyla Alevi kimliğini koruma, geliştirme diye bir derdi yoktur olmamıştır. Ne tarihte ne de günümüzde olumlu bir misyon üstlenmeleri mümkün değildir.
Onların tek sorumlulukları kendilerine karşıdır. Her şeyleri kendileriyle kendi varlıklarıyla sınırlıdır. Onlar açısından kimlik sorunundan değil varlık sorunundan söz edilebilir. Keza böylelerinin tarihimizdeki ve gelecekteki adı, Hınzır Paşa olmuş ve öylede kalacaktır.
Tarihimize baktığımızda görüyoruz ki örneğin, Ne Hünkar Hacı Bektaş Veli, ne Pir Sultan Abdal, ne Şah Kalender ne de diğerleri, varlık sorununu güç sorunu görmemiş bunu temel bir sorun olarak önüne koymamıştır. Bütün yol ulularımızın temel sorunu kimlik sorunu olmuştur. Onlar tüm yaşamları boyunca insan olgunlaşmasını, kişiliğin gelişimini ve İnsan-ı Kamil olma hedefini anlatmıştır. Bu uğurda çok ağır koşullarda mücadele etmesini de bilmişlerdir. Bu bağlamda, bizim cennetimiz İnsan-ı Kamil mertebesine ulaşmak olmalıdır. Yani Alevi olmak bir yaşam anlayışını savunmak, kendi kurallarının çerçevesinde bunun mücadelesini sürdürmektir. Alevilik, dava adamı olabilmektir. Rıza şehri davasının neferi olmak ve bu sorumluluğu hissedebilmektir.
En az bin yıllık bir kuşatma altındayız. Evet biz bu savaşta zaferden çok yenilgi gördük, ama biz, Hacı Bektaş Velileri, Şah Kalanderleri, Pir Sultan Abdalları ve sayısız İnsan-ı Kamilleri yaratmayı da başarmış bir halkız.
Yüzlerce yıldan bu yana sayısız kez saldırıya uğradık. Özü itibarıyla bu saldırıların tüm kaynağı kendi varlığını bizim yok edilmemize endekslemiş tüm kişilik ve ideolojilerdir. Böylesi tarihsel bir konumlanmanın içimizdeki yansımaları mutlaka temizlenmelidir. Bir Alevi atasözünü hatırlamakta fayda var; Azalmaktan korkmayın bozulmaktan korkun….
Bu gün kendilerini var olma-yok olmaya indirgeyenleri, örgütü yönetme ve ben merkeziyetçilik adına, Alevilere yapılan saldırıları hafife alırken, içini boşaltarak örgütümüze yapılan saldırıları tek tek bireyler üzerinden ifade ederken görüyoruz. Kirlenme öylesine yalın öylesine berrak görülmekte ki, sanki bizim örgütümüz başka örgütlerin şubesi kadrolarımız ise o örgütlerin emir eriymişçesine talimatlar verme cüretini kendinde bulabiliyor. Aynı kişilik örgüte, yol önderlerimiz olan Dedelere ve değerlerimize küfredebiliyor. Evet bir kirlenme yaşanıyor ve giderek bu kirlilik Alevilik adına meşrulaştırılıyor. Bu kirlenmeye karşı mücadele edilmediği ve kaynaklarının üzerine gidilmediği sürece örgütümüzün önünü tıkamaya devam edecektir.
Sonuç, Kimliğimizin kirlenmesidir, Alevi örgütlerinin ve mücadelemizin dejenere edilmesidir. Davamız için canını vermiş şehitlerimizin anılarına kadar uzanacak bir kirlenme sürecidir.
Giderek bir kültürel çürümeye dönüşen ve bu süreci besleyen kişiliklerin tarihteki yerleri hep Yezidin ve Yavuzun yanı olmuştur.

Bunu unutmayın…

Özgür Kaplan
PSAKD MYK Üyesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir