Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Alevilerin yanı direnenlerin yanı olmak zorundadır!

  • Metin Kaçmaz / Araştırmacı Yazar

Aleviler Avrupa’da örgütlenmeye, haklarını almaya, yaşadıkları toplumda siyasi iktidarlar tarafından saygı görmeye, tanınmaya başladığında devlet destekli gerici saldırıların başladığını görmekteyiz. Alevi örgütlenmesine karşı geliştirilen saldırılar yeni başlayan degil geçmişte de aylarca süren daha ağır saldırılarla karşılaştı Avrupa Alevi örgütlenmesi…

1996 yılında Müngersdorf stadyumunda yapılan 2. Alevi Kültür Festivalii sonrası Türk bayragının asılmaması ve Almanya Büyükelçisi Volkan Vural’ın davet edilmemesini gerekçe göstererek Hürriyet Gazetesinde Ertugrul Karakullukçu denilen kuklanın başlattığı, içimizdeki kınalı kekliklerinde onun degirmenine su taşıdığı ve aylarca süren saldırıyı da yaşadı Avrupa

Alevi örgütlenmesi…

23 Kasım 2000 yılında yine aynı şahsiyetin, Jet pa, Yimpaşa para aktarılıyor, Mozaik Şirketinde yolsuzluk, AABF internet sitesinde Ermeni soykırımı iddiası gibi gerçek dışı iddialarla aylarca süren saldırılarla karşılaştı Avrupa Alevi örgütlenmesi…

Bugün Alevilere saldırının tetikçiliğini yapan karşı devrimci, düzenlerin adamı Dogu Perinçek’in yüzde sıfırlık partisinin içimize sızan uzantılarının saldırıları o dönem de Atatürk resmi ve Bayrak asma gibi pravokasyanlarla karşılaştı bu örgütlenme…

Bütün bunlara karşı Avrupa Alevi örgütlenmesi tüm kadrolarıyla birlik içerisinde dimdik ayakta kalarak gereken cevabı vermiş, hukuki mücadelesini de kazanarak bu saldırıları püskürtmesini bilmiştir.

Alevilerin birlik içerisinde gerçekleştirdiği bu direnci sayesinde saldırıların kuklası Alevi düşmanı Ertugrul Karakullukçu çalıştıgı Hürriyet Gazetesinden kovulmuş yerine atanan Nejat Çeçen ve Ali Gülen AABF’yi ziyaret ederek özür dilemişlerdir…

Yapılan saldırıları bir bri yazmak mümkün ama bu kadarı yeter bence… Avrupada örgütlenen Aleviler ne zaman haklarını almaya, yaşadıkları toplumda saygı görmeye başlamışlarsa o zaman mevcut iktidarların ve onların tetikçileri olan omurgasızların saldırları ile karşılaşmışlardır…

30 yılı aşkın süre içerisinde yaşadıkları ülke belediyeleri ve hükümetiyle geliştirdikleri ilişkiler, yürüttükleri diplomasiyle haklarını almaya başlayınca bu girişimler, kazanımlar mevcut AKP- MHP iktidarını çıldırtmaya yetmiştir…

Yaşadıgımız topraklarda yasal olarak tanınmayan, ibadet yerleri cümbüş evi olarak mevcut iktidar tarafından hor görülen, saldırılara uğrayan, camilerin ibadet yeri olarak adres gösterilen, Alevi çocukları zorla ögretilen gerici islam dersleri, Alevi köylerine zorla yaptırılan camilerle asimilasyon son sürat devam ettirilirken örgütlenen Aleviler haklarını gurbet elde almaya, tanınmaya, inançlarını özgürce yaşamaya başlamışlardır.

2002 yılnda başlatılan Alevilik Dersleri, Avrupa’da 260’a ulaşan dernekleriyle büyük bir Alevi ailesinin yaratılması, Avrupa da yakılan örgütlenme ışığının Türkiye ve dünyanın her yerine ulaşması, Kürsü hakkı, Eyaletlerle yapılan anlaşmalarla önemli hakların kazanılması, Yol TV, v.b. önemli kazanımlar mecvcut iktidarı kızdırmaya yetmiştir…

AABK’nın 100 binlerle alanlara çıkarak yaptığı protesto yürüyüşlerinin ses getirmesi, Tayyip Erdogan’ın takipçisi olarak gittiği her yerde protesto gösterilerinin yapılması, Bochum’da ödül

verilmesinin engellenmesi, Gezide direnen gençlerimizin, Türkiye’de mevcut iktidarlar tarafından yapılan her türlü insan hakları ihlallerinin karşısında durulması yanında olması, ezilen halkların sesi olarak haykırması mevcut iktidarın yüreğinde onarılmaz yaralar açmıştır…

En son saldırı da AABF’nin yıllar önce yaptığı başvurusu, yürüttüğü diplomatik ilişkiler sonucunda diger inanç gruplarının sahip olduğu tüm haklara sahip olduğu, kamu kurumları kadar saygınlığa ulaştığı, kamu ve sosyal hizmetler hakkı ile bunları gerçekleştirecek hukuksal güvencelere kavuşması, vergi muafiyeti gibi bir çok ayrıcalıkları elde etmesi mevcut AKP-MHP iktidarı ve onların yalakası Dogu Perinçek ve içimizden çıkan kınalı keklikleri kızdırmaya yetti…

Mevcut yapısıyla hiçbir kurum ve siyasi partinin arka bahçesi olmayan Alevi örgütlenmesi elbette ki kurtuluşunun tek başına olmayacagının bilinciyle var olan devrimci, demokrat, kürt halkının temsilcisi güçlerle ortak mücadele etmiştir etmeye de devam edecektir…

Bu birliktelik ortak talepler temelinde yürütülen çalışmalardır ama hiçbir zaman Alevilerin bağımsız çizgisini yok etmemiştir. Bu anlayışla yıllardır yaptıkları çalışmalar bulundukları ülke yönetimleri tarafından takdirle karşılanan, saygı gören bir anlayışı karalamaya yönelik propagandalara başvurmak bilinen bir Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Doğu Perinçek saldırganlıgının, korkusunun dışa vurumudur…

Aleviler vardır ve örgütlenmesiyle, mücadelesiyle, yaptığı diplomatik çalışmalarıyla haklarını alacaklar almaya da devam edeceklerdir. Coşkun akan suyun akışını hiçbir set durduramaz misali saldırılar ne kadar yoğun olursa olsun Aleviler var olmaya, kendi kutsal inançlarınıngereğini yerine getirmeye devam edeceklerdir…

Onların bizlere biçtiği İslam elbisesi bu bedene dar gelir, uyuşmaz. O elbise Alevilere uysaydıpirlerimiz, yol önderlerimiz giyer acımasız bedelleri ödemezlerdi…

Alevilerin biat etmeyen, baş egmeyen, retçi tavrı karşısında Alevi yöneticileri olan Hüseyin Mat, Özgür Öz, Veli Aydın, Hıdır Temel’in hedefe konulması iktidarın korkularının dışa vurumudur… Onursal başkanımız Turgut Öker’e yönelik açılan davalar, bir davadan yeni yeni suçlar üreterek yargılamaya çalışmaları sıkışmışlıklarının, Alevi hareketinden, yöneticilerinden korkularının yansımasıdır…

Bu saldırılar muhalefet partilerine, örgütlenmelerine, devrimcilere, demokratlara, aydınlara yapılacağı gibi bunun bir parçası olan Alevi örgütlenmesine, yöneticilerine karşı da artarak devam edecektir. Bu saatten sonra bize ne tavrı, bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı bize has olmayan, gerçek dışı bir anlayıştır…

Hüseyni duruş sadece Kerbela anmalarında aklımıza gelen bir duruş olmamak zorundadır. Yarın yanagından gayrı herşeyimiz ortak diyen Şeyh Bedrettinin, derisi yüzülen Nesimi’nin, dara çekilen Mansurun, biz de bu yayladan şaha gideriz diyen Pir Sultanın, ben sizin yalanlarınızla baş edemedim bu bana dert oldu, ben de sizin önünüzde diz çökmüyorum bu da size dert olsun diyen Seyit Rıza’nın, biz korkumuzu Kerbela’da bıraktık diyen Hüseyinlerin,ölümü gülerek kucaklayan önderlerin, pirlerin, Alevilerin tavrı olmaz…

Varsın onların gerici, yobaz, çıkarcı, insanı yok sayan dini anlayışları, İslamları onların olsun. Bize insanı merkezine koyan, sevgiyi din, yolu yol eyleyen, zalime ve onun zulmüne boyun eğmeyen, haklıdan yana, mazlumun savunucusu, sessizlerin sesi olan kendine özgü bu güzelimAlevilik inancı yeter.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir