DERGAHDAKİ DUT AĞACI
- Ali Sönmez
Bilindiği gibi Anadolu toprakları Dünya’nın en verimil topraklarından biridir.Aslında Mezepotomya toprakları dememiz daha doğru olur,içerisinde o kadar çok kültür’ü ,düşünceyi felsefe ve inancı yeşertip yaşatmış’ki dönemin egemen güçleri,feodal toprak ağalar,sanayileşmeyle birlikte emperyalistler ve uşakları,ortadoğu coğrafyasında dini ve etnik yapıları kaşıyarak her dönem başarıya ulaşmışlardır.Buna en güzel örnek,Köy Enstitülerinin temeli Atatürk’ün son Milli Eğitim Bakanı
Saffet Arıkan (10.6.1935-28.12.1938) döneminde atıldı. İsmail Hakkı Tonguç’u Saffet Arıkan göreve getirmişti. Önce bazı deneme ve girişimlerden ve ara düzenlemelerden sonra 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu, Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde 17 Nisan 1940’da çıkartıldı. Kısaca, Köy Enstitüleri bir Devrimdi.Köy Enstitülerinde okuyan öğrencilerin’de birlikte karar hakkları vardı.
1947’de ilk kız öğrenciler ayrıştırıldı, erkekli kızlı okumaları sakıncalı bulundu,daha sonra,bir çok kitap sakıncalı bulunup devre dışı bırakıldı,ve 09.1947 yılında tamamıyla kapatıldı.Menderes döneminde ise yasayla bu pekiştirilip Doğudaki oyları devşirebilmek için iki yüzün üzerinde köy sahibi olan Kinyas Kartal’ın Menderes ile pazarlığı sonucu ocak 1954’de Köy Enstitüleri tamamıyla kapatıldı.Doğuda Kinyas ağa Batıda Menderes ağa. Bu soru Kinyas Kartala sorulduğunda bu toplum benim emrimden çıkmaz ben ne dersem onu yapar,insan bindiği eşeğin kendisinden akıllı olmasını istermi,bu bölgede en tahsilli benim diye cevap vermiştir.Belki bizim toplumumuzun neden geri bırakıldığına ve bırakılmak istendiğine dair küçük bir örnek vermek istedim,peki bu anlatıklarımın DUT ile ne alakası var diyeceksiniz?
Bilindiği gibi Anadolunun bir çok yerinde dergahlar ve yatırlar vardır,yatırlar genellikle dağların tepelerinde olur bunun özel bir sebebi vardır,dergahlar ise düzlük köy,kasaba gibi yerlerde olur.Her bir dergahın içerisinde’de mutlaka bir dut ağacı olur,dut ağacı olmasının sebebi tıbi olarak dut,şeker hastalığına,iltahaba, bronşit’te,kabızlığa,tansiyona,karaciğer rahatsızlıklarına ve daha bir çok rahatsızlığa iyi geldiği bilinmektedir.
Tıbi yanının ötesinde birde Alevi öğretisi içerisinde mistik yanı vardır,İnsan nefs-i kirlendimi,o kirli nefs-i temizlemek yine insana,İnsanın kendi gayretine düşer.Bunu kendisi başarmak zorundadır,aynen bir bebeğin yerde düşe; kalka yürümeyi öğrenebilmesi gibi. Mürşitler dut’u örnek gösterir,dut lekesi önceleri kimyasallar olmadığı dönemde çıkmaz’ imiş.Dut lekesini yine kendinden olan,dut yaprakları macun haline getirildiğinde o lekeyi çıkarırmış.
Bunun için’de her bir Dergah’ta mutlaka bir tane dut ağacı olurmuş ve bu nesilden nesile iletilmiş çünkü bilimden; bilgiden uzak kalınmamış,bundan dolayı mürşitler insan nefsini temizlemesi gerektiğini dut örneğini vererek anlatırlarmış,bu gün dergahlar köy enstitüleri gibi neden yok edildiğini onların başlarına özelikle Çaldıran savaşından sonra,neden minareler dikilip,ümmetçi ,biat’çı bir toplum yetiştirilmek istendiğini ve bunun bugün’de hale devam ettiğini nerden nereye geldiğimize en güzel örnektir.
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler