Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Devlet, Cemevleri Ve Belediyeler

-Mehmet Kabaday –
“Sahtekârlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir!”
George ORWELL.

Değerli Canlar; Alevi inancı (öğretisi) devamlı kendi değerleriyle kendini besleyen bir inançtır. Alevilik, asırlarca Semavî dinlere sahip İmparatorluklar ve gerekse devletler tarafından günümüze kadar hep devlet dışı (tehlikeli) bir inanç olarak kabul edilmiş ve kendine özgü olan değerlerine bağlı olduğundan dolayı nice katliam, kıyım, sürgün, yasak ve baskılara maruz kalmış bir inançtır. Bunca zulme, baskıya maruz kalmasına ve yasaklarla karşılaşmasına rağmen binlerce yılın birikimiyle kendini bu günlere taşıyabilmiştir. Kendini bu günlere taşırken de erke ve iktidara hiçbir zaman bulaşmamıştır.

Osmanlılar döneminde Aleviler hakkında fetvalar ve fermanlar çıkarıldığı ve Alevilerin çeşitli katliam, sürgün ve baskılara maruz kaldığı inkâr edilmez bir gerçekliktir. Peki, Cumhuriyet döneminde neler oldu? Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu, ardından Alevilik ve Alevi yol yasakladı, cem erkânları basıldı, pirleri tutuklandı. Asimilasyon bir devlet politikasına dönüştürüldü. Bu süreçle birlikte her dönem Alevilere, siz şuradan geldiniz, aslınız şudur, “böyle inanacaksınız, şurada ibadet yapacaksınız” denilerek, özü Alevilik olmayan bir inanç Alevilere tarif edildi. O günde bu güne o anlayış devam ediyor.

Aleviler,  1960’lı ve 1970’li yıllardan başlayarak, 1980’li yıllardan itibaren yani son 40 yılda büyük oranda şehirlere göç etmek zorunda kaldılar. Aleviler son 30-35 yıla kadarki zaman diliminde cem erkânlarını köylerindeki büyük evlerde gizlilik içinde yaptılar. Cem erkânı ve diğer tüm hizmetler de köyler de yapılıyordu. Alevilerin büyük oranda şehirlere göçüyle birlikte inanç (öğreti) boyutunda, hemen hemen her alanda sıkıntılar oluşmaya başladı. Bu sıkıntıların en başında Hakk’a yürüyen canların, Hakk’a yürüme erkânları oluşturuyordu. İnsanlar, Hakk’a yürüyen akrabalarını Camilere götürmek zorunda kalıyordu fakat inanç farklılıklarından dolayı bu mekânda büyük sıkıntılarla karşılaşıyorlardı.  O dönem en büyük sorun Camilerden kalkan cenazelerdi. Alevilerin bu mekânda istediği gibi Hakk’a uğurlama erkânı yapması imkânsızdı!

1993 yılının 2 Temmuz’unda zalimlerin zulmüne maruz kaldık ve Sivas Madımak Oteli katliamını yaşadık! Bu katliam sonrası Alevi toplumu hızlı bir şekilde dernekleşme (PSAKD) süreci içine girdi. Ta başından beri Alevilerin kendi özüne uygun, kendi değerleriyle yaşamasını istemeyen devlet, bu süreçte kendine göre bir “Alevilik” yaratmak ve Alevileri kontrol altında tutmak için bir Ankara bir diğeri de İstanbul merkezli olmak üzere iki adet Vakıf kurduruyordu. Yani devlet, yıllarca sürdürdüğü inkâr ve baskı politikalarıyla yapamadığını asimilasyon politikalarıyla yapmak istiyordu. Bu duruma kanıt olarak o ödem yaşanmış olan ve dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL ile İstanbul merkezli Vakfın kurucusu Prof. İzzettin DOĞAN arasında geçen konuşmayı Prof. İzzettin DOĞAN’ın kendi anlatımıyla sizlere aktaracağım:

“Ben Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi (Cem Vakfı’nı)’ni kurmadan önce devleti yöneten kesimle görüştüm. Yani 20-25 milyonluk bir kitleyi siz “başıboş” bırakamazsınız dedim. Görüyorum dedim! Türkiye çok karanlık noktalara doğru götürülüyor dedim. Onun için Alevilerin örgütlenmesi ve devlete entegre (bütünleşme) edilmesi çok hayati bir önem taşıyor dediğimde çok makul karşıladılar. Ve dediler ki, peki bunun hukuki yolu ne olabilir? Bir Vakıf kurmak şeklinde olabilir dedik! Peki, ben İstanbul’a geldim, Vakıf çalışmalarına başlarken bir davetiye aldım. Ankara /Çankaya’da bir arsa üzerinde, Hacı Bektaş Vakfı diye bir Vakıf kuruluyor. Ve temelini de Sayın Cumhurbaşkanı atacak diye. Bende davetliyim! Ben gittim dedim, Sayın Cumhurbaşkanı, eğer böyle bir Vakıf kuruluyorsa, bizimkine ne gerek var? Yani biz vaz geçelim, bizde gelip buna katılalım. Yok dedi, siz şeyinize devam edin. Neden? Bu dedi, devlet politikası dedi. Beni fazla sıkıştırma, beni aşar dedi. Bakın ilk defa söylüyorum, beni aşar dedi.” Karşılıklı yapılan bu konuşmada da anlaşıldığı üzere devlet, o dönem kurdurmuş olduğu “vakıflar kanalıyla Alevilere” Cemevi’de bizim, Cami’de bizim, namaz’da bizim, niyaz’da bizim diyerek ve dedirterek Alevileri kontrol altına almayı hedefliyor.

1990’lı yıllarda başlayan vakıflaşma ve dernekleşmeyle birlikte Aleviler, 2000’li yıllarda şehirlerde, Dönemin Cumhurbaşkanı’nın “beni aşar” dediği “şeyden” habersiz bir şekilde Cemevleri yapmaya başladılar. Bununla birlikte Aleviler, yaklaşık 30 yıldır, eksiğiyle fazlasıyla eşit yurttaşlık taleplerini dile getiriyor ve son 5 yıla kadar bütün bunları demokratik haklarını kullanarak mitinglerde, sokaklarda, her yerde mücadele ediyordu. Bir anda ne olduysa oldu, Alevi örgütlerinin yaptıkları mücadeleler, yaptıkları mitingler, yürüyüşler, protestolar ve hak arama yolları bir kenara bırakıldı. Belediyelerle ilişki kurulup, kapalı kapılar ardından Cemevleri yapma yarışına girildi. Evet, izlenen bu politikanın bir devlet politikası olduğu kesindi ve dönemin Cumhurbaşkanı’nın “beni aşar” dediği şey devreye sokulmuştu.

Günümüzde eşit yurttaşlık temelinde tanınmamış bir Alevilik, zorunlu din dersleriyle baskı altına alınıp asimile edilen Alevi çocukları gerçekliği var ilken. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları olmasına rağmen ve mevcut iktidar bu kararları uygulamamak için direnir iken. Bu çerçeve de yasal statüye kavuşmamış Cemevleri gerçekliği var iken, büyük çoğunluğu iktidara ait yerel yönetimler tarafından değişik adlar altında Cemevleri yapılıyor! Gördüklerimizden de anlaşılıyor ki; devlet, belediyeler eliyle kimi Alevi kurum başkanı ve yöneticileriyle işbirliği yaparak kendi istediği gibi bir “Alevilik” yaratmak ve “Alevileri kontrol” altında tutup,  “devlete entegre (bütünleşme) etmek” için, ülkenin çeşitli bölgelerinde Cemevleri yapmaktadır. Yıllardır izlenen ve uygulamaya konulan bu politika “Alevileri kendi inançlarında (öğretilerinden) koparmaktan” başka bir şey değildir. Bu durum son günlerde yaşanılan olaylarda da anlaşıldığı üzere iyice gün yüzüne çıkmıştır…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir