Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

ALEVİ HAREKETİ KORUNARAK GELİŞMEK ZORUNDADIR

Hüseyin Akpınar-
Anadolu Aleviliği’nin, inançsal örğütlenme ve toplumsal güç olma çabaları, daha başlangıcında, devlet dini ve eğemen inanç olan sünniliğin, sünniliği araç olarak kullanan devletin, saldırılarıyla ve katliamlarıyla karşılaştı. Selçukluların, Babai Hareketi’ni, yabancı ordular desteği ile, zorla bastırması ve sonrasında katliamlar uygulaması, bunun kanıtıdır.
Osmanlı devleti, kendi kuruluş aşamasından sonra, belli bir istikrara kavuşunca, iç azınlıklara ve bu arada Kızılbaşlar’a ve Bektaşiler’e, sünni şeriatcı asimilasyonu dayattı. Yöntem olarak, daha etkili olması için, Kızılbaş ve Bektaşi önderlerini asimilasyona örnek olarak alet etmek istiyorlardı. Sünniliği, şeriatı ve asimilasyonu reddeden Kızılbaş ve Baktaşi inanç önderleri, baskılara, işkencelere ve idamlara, maruz kalıyorlardı. Osmanlı devleti, çeşitli bahaneler ve provakasyonlar yaratarak, Kızılbaş ve Bektaşiler’e yönelik, kitlesel katliamlarda gerçekleştiriyordu.
Baskı ve katliamlara karşı direnen halk, devlete karşı isyancı olarak gösteriliyor ve böylece Osmanlı devleti, yaptığı katliamları sözde meşrulaştırıyordu. Osmanlı devleti, sünni çoğunluğu yanına aldığı için, devletin silahlı gücünü istediği gibi kullanabildiği için, uluslararası ilişkileri kendi elinde topladığı için, vb. nedenlerle, elbette güçlü bir konuma sahipti. Gücün verdiği şımarıklık ve azgınlıkla acımasız davranıyordu.
Kızılbaş ve Bektaşiler’in, güçlü Devlet karşısında, kandilerini korunma ve savunma imkanları, oldukca sınırlıydı. Bazanda, kendi kopuk ve yanlış örgütlenme anlayış ve biçimlerinden dolayı, ne savunma nede korunma gerktiği gibi mümkün olmuyordu. Bu yüzden, bir kaç İnanç Önderi öldürülünce, hareket büyük ölçüde dağılıyordu. Anadolu Alevileri’nin tarihi, aktif dönemlerin hemen arkasından gelen, uzun sessizlik dönemleriyle dikkat çekmektedir.
Cumhuriyet dönemindede Anadolu Alevileri için durum fazla değişmedi. Gerçi vatanlaşlıkları kabul edildi ama eşit yurttaş olarak kabul edilmediler. Sünnilik devlet dini konumuna getirilirken Alevilik yasaklandı. Alevi önderleri Cumhuriyet mahkemelerindede yargılandılar.
1980 faşist askeri yötetiminden buyana, Anadolu Alevilerine karşı, özel bir yok etme politikası uygulanmaya çalışılıyor. Bir yandan örgütlü Aleviler, fiziki olarak tehdit edilirken, diğer yandan, Anadolu Aleviliği, öğreti olarak, içi boşaltılmaya, değersizleştirilip yok edilmeye çalışılıyor. Hem Aleviler ve hemde Alevilik tehdit altında.
Ne yapmalı?
Ne yapmalı sorusunun cevapı, Aleviler’in bu günkü somut durumunun ve türk-islam faşizminin Alevilere karşı yürüttüğü politikaların, kısa ve öz bir şekilde özetlenmesinin içinde saklıdır. Bundan dolayı önce somut durumu kısaca özetleyelim.
Devletin tavrı: 1980 Askeri yönetimle başlatılan, ama AKP iktidarıyla yoğunlaştırılan, Alevi karşıtı politikalar kesintisiz devam ediyor. Alevi örgütlenmesini boğmak için Madımak katliamı yapıldı. Önce ‘Cemevleri’ne müsade verilmedi sonra ‘Cami-Cemevi’ adı altında içi boşaltılmaya çalışıldı. Alevi kurumları dışlanarak sözde ‘Alevi Çalıştayları’ yapıldı. Alevilik özerine sözde yazılı kaynak üretmek adına diyanet denetimli Kitaplar yayınlandı. Alevi mahalleleri ve evleri işaretlenerek korku verildi. Alevi köylerine Camiler yapılıyor ve İmam atanıyor,. Alevi Derğahları’na el konuluyor. Alevi çocukları zorunlu Sünni-İslam din derslerine tabi tutuluyor. Alevi kurumlarının üst düzey yöneticileri, çeşitli bahaneler uydurularak, mahkemelere çıkarılıp mahkumiyetle tehdit ediliyorlar, vb. Görüldüğü gibi devletin Alevilere karşı yıpratma ve yok etme politikaları sürekli ve çok yönlü olarak devam etmektedir.
Alevi toplumunun durumu: Anadolu Alevileri’nin bir kesimi, bunca zor koşullara rağmen, hem Türkiye’de ve hemde Yurt dışında, örgütlenmeye ve örgütlü yapısını sürdürmeye çalışıyorlar. Patik olarakta, Anadolu Alaviliği’ni yaşama ve yaşatma adına oldukca olumlu ve fedakar faaliyetler yürütüyorlar. Faaliyetleri yüzünden devletin ve gerici çevrelerin saldırı hefefi haline geliyorler.
Alevilerin dağınık ve parça parça örgütlenmeleri, Ocak ve Tarikat biçimi ayrı ayrı örgütlenmeler, bu örgütlenmeler arasındaki ilişki kopukluğu ve olaylar karşısında birlikte ortak tavırlar alınamayışı, Alevi toplumunun direnme, korunma ve gelişme gücünü küçültüyor. Halbuki, örgütlenmede mümkün olduğu kadar bütünleşme, kurumlar arsı sistematik ilişki ve koordinasyon, gelişen konulara ve saldırılara karşı ortak düşünce ve tavır geliştirme, Alevi toplumunu güçlü kılacak en temel etkendir. Böyle bir işleve sahip canlı bir koordinasyonun kurulması için kerkes her konuda aynıdüşünmek zorunda deil. Genel olarak, Alevilere ve Aleviliğe karşı geliştirilen davranış biçimlerine karşı, duyarlı ve pratik işlev yeteneğine sahip bir koordinasyon gerekli.
Alevi toplumunun örgütlenme durumundaki bu dağınıklık ve aralarındaki ilişki kopukluğu, Devlet’in, Alevi toplumuyla oynamsına, bir kurumunu diğer bir kuruma karşı kullanmasına, Alevilik adına yıkıcı faaliyetlere girmesine neden olabiliyor. Halbuki temel ilkeler etrafında bütünleşerek, kurumlar arasında sürekli bir iletişim kurularak, gelişmeler karşısında zaman kaybetmeden ortak tavır ve davranışlar geliştirerek, sahte yaklaşımları birlikte ve anında deşifre ederek, devletin yıkıcı müdahalesinin önüne geçilebilir. Sesi ve sözü duyulan, böyle bir Alevi yapılanmasının varlığı, devleti ve gerici devlet güçlerini, Aleviler’e karşı başıboş ve yıkıcı keyfi davranışlardan caydırabilir.
Geçmişte Alevi önderleri, toplumdan koparılarak, teker teker, idam sehbalarına götürüldüler. Öğretisine ve yoluna bağlı olan Alevi İnanç önderleri, doğru dürüst savunma dahi yapamadan, acımadan öldürüldüler. Onlar aslında ölmek değil, uzun yaşamak istiyorlardı. Bu nedenle, gönümüzdede Devlet, Alevilerin üst düzey kurum yöneticilerini alıp karakolla, tutuklamakla, çeitli cezalara çarptırmakla tehdit ediyor. Devlet, Alevilere karşı korku saçıyor.
Alevi toplumu, başta kurum yöneticileri olmakla beraber, hiç bir ferdini, zalimin karşısında yaşnız bırakmamalı. Dayanışma içerisinde olmalı ve güçlü tepkiler göstermeli. Verilen tepkilerin kitleselleştirilmesi için bilinçli bir çaba sarfetmeli. Bu davranış biçiminin, devletin keyfi davranışlarını deşifre ederek zorlaştıracağından dolayı, Aleviler için koruyucu bir etkiside olacaktır.
Anadolu Aleviliği’nin, uzun yıllar bilginin dışında tutulması, farklı nedenlere dayanan dış gelişmelerden etkilenmesi, öğretinin daralmasına ve şekilcileşmesine neden olmuştur. Önemli çelişkilerin ve belirsizliklerin yada yetkin olmayan bireylerce yaratılan uydurmaların varlığı, Alevi öğretisini zayıflatmaktadır. Öğreti zayıfladıkca, ikna ve inandırıcılığı kaybeder, inandırıcılığını karbeden bir öğreti ise etrafında insanların örgütlenmesini sağlayamaz. Bu nedenle, İnsan merkezli Alevi Öğretisi’nin çzğımızın ihtiyaç ve isteklerine göre, geel hatlarıyla ve yetkin bir şekilde yazıya dökülmesi gerekir.
Bu gün, Anadolu Alevileri dünyanın en ileri ülkelerinde önemli ölçülerde bilimsel kaynaklar ile bütünleşme potansiyeline sahiptir. Parça parça olan bilgi birikimlerinin, birleştirilerek güçlü bir Alevi bilgi kurumunun yaratılması, uluslararası seviyede dikkate alınacak ciddi düşünceler üretmesi, Devletin diyanetine ürettirdiği sözde Aleviliği boşa çıkaracaktır. İnsanı ve yaşamı inancının merkezine koyan Alevi öğretisi, güncelleşerek gelişip güçlendikce, Aleviliğe ve Alevilere dışarıdan yönlendirilen Asimilasyon çabalarına karşı, kendisini koruyarak geliştirecektir.
Anadolu Alevileri örgütlenmesinde, önamli sayıda İnsan, yönetici kurumlarda görev yapmaktadır. Her yönetici kadronun kendi elinden geldiği kadar çalıştığını, çok yönlü fedakarlıklar yaparak, genelde gönüllü olarak çalıştıklarını biliyoruz. Pratik faaliyetlerin yoğunluğu, her yöneticinin zamanını faaliyetler içinharcadığını, takip edebiliyoruz. Bu demek oluyorki, yönetici kadroların, Alevi kaynaklarını okumaya, kendilerini gereği gibi göncel kaynaklarla eğitmeye, fazla zamanları olmuyor. Söylemek istediğimiz şeyi tekrar edecek olursak, Alevi kurum yöneticilerinin, özellikle İnanç Kurulu yöneticilerinin, olabildiğince ciddi ve bilimsel bir ‘Alevi Eğitim Sisteminden’ geçmeleri gerekmektedir.
Her şeyin en iyisini kurum yöneticileri bilir basit düz anlayışdan arınmamız gerekiyor. Bilimsel düşünce üretmek, ‘Alevi Eşitim Sistemi’ oluşturmak ve sürdürebilmek, yöneticilik işi değil, bilimsel çalışma sistemiyle bütünleşmiş, bu alanda yetenekli ve deneyimli kadroların işidir. Burada hiç bir yöneticiyi küçümseme anlayışı kesinlikle yok. Sadece işin gerekleri konusunda düşüncelerimizi açık ve inandığımız gibi belitmeye çalışıyoruz. Bize göre, bu yazdıklarımız, gönömüzün gerekleri.
Alevi toplumunun ve kurumlarının, her koşul altında, kendilerini koruyarak geliştirmelerine, katkı sunmak niyetiyle ve
Aşk ile

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir