Yol Cümleden Uludur! Bu yol Alevilerindir!

“YOL ERENLERİ” olmak için kuruluyoruz!
Alevilerin şimdiye kadar ki bütün tarihi, katliamlar ve direnişlerle doludur.
Sasani, Emevi, Abbasi, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devletleri, egemenliklerini sürdürdükleri
Anadolu –Mezopotamya-Horasan-Trakya coğrafyasında yaşayan Alevi toplumu üzerinde, sis-
tematik olarak toplu katliam yaptılar. Ya da, sinsi davranıp, özellikle seçtikleri Alevi mürşit, pir ve ermişleri katlettiler.
Aynı coğrafyada günümüzde egemenlik süren devletler de benzer politikaları sürdürüyorlar.
Ülkemizde yaşanan; Koçgiri, Dersim, Çorum, Malatya, Maraş, Sivas ve Gazi katliamları, işte yüz-
lerce yıldır sürüp gelen bu sistematik politikanın devamıdır.
Bu düşmanlık neden?
Peki, Aleviler, neden katlediliyor?
Neden asimilasyon politikalarıyla Alevilerin inançları yok edilmeye çalışılıyor?
Tarih boyunca farklı biçimlere bürünerek kendilerini var eden egemenler, neden Alevilere düşman oldular?
Bunca zulüm ve katliam neden?
Egemenler, Alevilerden neden korkuyor, neden bitmek bilmez bir hınçla sürekli saldırıyorlar?
Egemenlerin sömürü ve baskı düzenleri ile Aleviler neden anlaşamıyor?
Elbette, hiçbir şey boşuna ya da rastgele yaşanmadı. Egemenlerle Aleviler, birbirleriyle anlaşamı-
yorsa, kökleri tarihin derinliklerinde olan güçlü bir uzlaşmazlık içinde oldukları içindir.
Alevi toplumunun tarih içinde oluşmuş yapısı, baskı ve sömürüyle uyuşmuyor, egemenlerin
çıkarlarıyla zıt yönde hareket ediyor.
Aleviler, tarihsel kökleri olan komün toplumsallığından aldıkları özgürlükçü ve dayanışmacı bir
toplumsal yapı olarak var oldular.
Aleviler, kendi tarihlerinin ürettiği inanç değerleri gereği, daima, zulme, sömürüye ve haksızlı-
ğa başkaldırdılar.
İşte, egemen güçler, kendi sömürücü, anti demokratik, zulüm düzenlerini sürdürebilmek için
Alevilerin bu demokratik, özgürlükçü, isyancı değerlerinden nefret ediyor.
Egemenler, Alevileri ezilip yok edilecek bir düşman olarak görüyorlar.
Yeni Alevi katliamları planlanıyor!
ABD, Almanya/AB, Rusya ve Çin, kapitalizmin yaşadığı “Hegemonya Krizi” içinde inisiyatif
kazanmak ve öne çıkmak için birbirleriyle bin bir gerilim yaşarken; küresel hiyerarşinin bir alt ku-
şağında yer alan Türkiye gibi ülkeler de, oluşan boşluk alanlarda, kendi çaplarında inisiyatif kazan-
maya çalışıyor.
Türkiye, Ortadoğu’daki savaşta kendine aktif bir rol biçiyor ve savaş yoluyla bölgenin yerel he-
gemon devleti olmak istiyor.
Kendilerine “Yeni Osmanlıcılar” diyen hayalciler, Ortadoğu’yu işgal etmenin toplumsal meş-
ruiyetini üretebilmek için, tarihi kodlarına dönüyor, Alevileri ve Şiileri Ortadoğu’daki en büyük
düşman olarak görüyor.
Onlar, “Sizin Şah İsmailleriniz varsa, bizimde Yavuzlarımız var. ” diyorlar! Anlaşılan, o dönemlerdeki gibi Alevi katliamları planlıyorlar.
Katliamcı planlar, tarih boyunca defalarca katliama uğrayan Aleviler üzerinde gerçek ve hayati bir gerilim ekseni oluşturuyor.
Savaş, işgal ve katliam çağrıları gerçektir ve ciddiye alıyoruz!
AKP’nin yalanlarına, dolanlarına, asimilasyon politikalarına
kanmayacağız!
AKP hükümeti, 15 yıllık iktidarları boyunca Alevileri büyük bir asimilasyon ve tasfiye cendere-
sine aldı.
Açılım politikalarıyla Alevileri kandırarak, inançlarını asimile etmeye, Cami – Cem evi projesiyle
Alevilerin ibadet yerlerini Sünni inancına bağlamaya çalıştılar. Halen de aynı zorlamaları sürdürü-
yorlar.
Alevi yerleşim yerleri (Maraş/Terolar) çadır kentler kurularak dağıtılmak isteniyor.
Eğitim sistemindeki değişikliklerle, zorunlu din derslerinin sayısını çoğaltılıyor ve Alevi çocuk-
ları İmam Hatip Liselerine mahkûm ediliyor. Bu uygulama, Alevilere zorla Sünni inanç dayatma-
sıdır.
Eğitim politikalarının yürütülmesi Alevi düşmanı cemaatlere teslim ediliyor.
Cihat çağrılarıyla, çocuklarımız gerici din savaşçıları haline getirilmek isteniyor.
Laiklik, devlet ve toplum düşmanı olarak görülüyor, laik yaşam baskılanıyor, laik yurttaşlar aşağılanıyor.
Yeni bir Alevi Hareketinin doğum sancıları!
Savaşın, katliam planlarının, gerici eğitim politikalarının, asimilasyon girişimlerinin, neoliberal
yoksullaştırma politikalarının hedefi olan Aleviler de, var oluşlarını tehlikeye sokan bu saldırılara
karşı kendilerini savunacak ve Alevi değerlerini sahiplenecek bir Alevi hareketi ihtiyacı oluşuyor.
2013 Gezi isyanı, genel olarak bütün Türkiye’nin toplumsal ve siyasal yapısı açısından olduğu
kadar, özel olarak Alevi Hareketi açısından da yeni bir evreyi başlattı.
Aleviler, Gezi isyanına kitlesel katılımlarıyla, kapitalist sömürü düzenine, neoliberal yoksulluk
ve talan politikalarına, AKP iktidarının soygunculuğuna, adaletsizliğine ve yaşam alanlarına mü-
dahalesine isyan ettiler.
Gezi ayaklanması, bir yönüyle de, yok edilmeye çalışılan Alevi inancına sahip çıkmasının dire-
nişidir.
Gezi ayaklanması, Alevilerin sisteme tepkisinin özgürlükçü ve demokratik bir zeminde dile ge-
lişidir.
Savaşın, katliam tasarılarının, gerici eğitim politikalarının, asimilasyon kandırmacalarının, neo-
liberal yoksullaştırma ve talan politikalarının içindeki Aleviler, Gezi ayaklanmasında fiilen yeni bir
Alevi hareketinin temellerini atıp, ilk ivmesini verdi.
93 Ruhundan 2013 Gezi Ruhuna!
Bugünün Alevi hareketi, 12 Eylül 1980 sonrasında “Kentleşen Alevilik” toplumsal gerçekliğiiçinde oluştu.
Köyden-kırdan şehre göç eden Alevilerin, kent ortamının özel-modern koşullarında da kendiinançlarını sürdürmek ve ibadetlerini yerine getirebilmek arzuları, yeni koşullar içinde özel bir “Yolve Erkân” arayışını tetikledi. Bu arayış, adeta bir Alevilik Rönesans’ı yaşattı ve “bağımsız bir Alevi
hareketi” zemini oluştu.
80 sonrası Alevi hareketine rengini veren özel bir durum da, “93 Ruhu” oldu.
2 Temmuz 1993 Sivas katliamıyla sarsılan Alevi toplumu, ilk şoku atlattıktan sonra, kendi varlı-
ğına daha da sımsıkı sarıldı ve kendi varlıklarını öne çıkaran özel bir “Kopuş” yaşayarak, kitlesel,
bilinçli ve cesur bir “Alevi Hareketi” yarattı.
Dernekler, vakıflar ve Cem evlerinin her yerde örgütlenmesi ve “Ben Aleviyim!” demenin özgür-
lüğünü yaşamak bu dönemin en önemli kazançlarıdır.
O günlerden bugünlere, binlerce Anadolu-Mezopotamya Alevi’sinin mücadele kararlılığıyla gel-
dik.
Bugünlere 93 ruhuyla geldik.
Şimdi ama 2013 Gezi Ruhunu kuşanmanın zamanıdır!
2013 Gezi Ruhu yeni bir Alevi Hareketini işaret ediyor!
Baskılara, yoksulluğa, asimilasyona karşı olan Aleviler, Gezi ayaklanmasının en kitlesel gücünü
oluşturdu.
Aleviler, Gezi ayaklanmasına özgür, demokratik ve laik yaşam özlemiyle katıldılar.
Ayaklanmanın içinde oluşan ve toplumsal bir özgürleşme arzusuyla dolu olan Gezi ruhu, 7 Ha-
ziran 2015 seçimlerine de taşındı. 7 Haziran, düzen partilerinden kopuşma sürecine girildiğinin en
açık göstergesidir.
En son 16 Nisan Referandumunda Alevi toplumu içinde yüzde 90’larda seyreden “Hayır” oyları
da, bizlere yeni bir Alevi Hareketinin olanaklarını gösteriyor.
Yeni bir Alevi Hareketi yaratmalıyız!
Biliyoruz ki günümüze kadar Alevi hareketini taşıyan dernekler, vakıflar, giderek etkisini kaybe-
diyor ve Alevilere öncülük etmekte yetersiz kalıyor.
Evet, Alevi kurumlarını ( vakıf, dernek, Cemevleri, Dergâhlar) canlandırıp, büyütmek ve Alevi
toplumuyla bütünleştirmek önemli bir görevimiz. Ancak, mevcut kurumlar çerçevesinde örgütlen-
me yetersiz ve güçsüz kalıyor.
Şimdi tarih bizi yeni bir örgütlenme ve eylemlilik çizgisi oluşturmaya çağırıyor
Yeni dönemin özel ve ağırlaşmış zülüm ve asimilasyon politikalarına karşı durabilecek yeni bir
örgütlenme oluşturma zamanıdır.
Dernek, vakıf, dergâh örgütlenmelerimize sahip çıkan ama oralarda sıkışıp darlaşmayan; mahal-
lelere, sokaklara, köylere, işyerlerine, okullara, üniversitelere ulaşabilen bir örgütlenme ağı gereki-
yor. Madem var oluşumuza yönelik bir saldırganlıkla karşı karşıyayız, o halde var olduğumuz her
yerde omuz omuza vermeliyiz.
Kitlesel, meşru, demokratik ve direngen bir Alevi hareketi oluşturmak en acil görevimizdir.
Biz Kimiz?
Bizler Yol Erenleriyiz
Yola ikrar veren Alevi canlarız.
Rehberimiz Ali, Pirimiz Hacı Bektaş Veli’dir.
Selçuklu ’ya karşı direnen Baba İshak’ın, Osmanlı zulmüne isyan eden Şah Kalender Çelebi’nin
takipçileriyiz. Onların bilge, örgütçü ve savaşçı ruhunu kendimize örnek alıyoruz.
Fatma Ana’nın, Zarife Ana’nın, Elif Ana’nın bilgeliğini özümsemeye çalışıyoruz.
“Diz çökmedim ya, bu da size ders olsun” diyen Seyit Rıza’nın ve “Dönen dönsün ben dön-
mezem yolumdan” diyen Pir Sultan Abdal’ın direnişçiliği ve kararlılığıyla yolumuza bağlanıyoruz.
Onların kızları ve oğulları olarak, onlara layık olmaya çalışacağız.
Aleviliğin, kendisine yönelik katliamcı girişimlere karşı bir kamusal savunma yapısı olarak gö-
rüp içselleştirerek geliştirdiği özgürlükçü-demokratik laiklik anlayışını savunuyoruz.
Aleviliğin, kadınları ve erkekleri, “eşit canlar” gören eşitlikçi değerlerini sahipleniyoruz. Erkek
cinsinin kadın cinsi üzerinde kurduğu tahakkümü ret ediyor, inancımıza uygun olarak cinsler arasında eşitliği savunuyoruz.
Alevi inancındaki “Tanrı-Doğa-İnsan” bütünleşmesini, günümüzde canlı yaşamı tehlikeye düşürecek bir şiddete ulaşmış olan doğanın yıkımına karşı duruşun kaynağı olarak görüyoruz. Evrenin sonsuz akışı içinde varlığa geldiğimiz doğaya hiyerarşik bir üstünlük dayatmıyor, doğa ve
insanın birliğinin sevinci içinde yaşamayı savunuyoruz.
72 milleti bir nazarda gören ve doğal olarak milliyetçiliğe ya da ayrımcılığa karşı halkların kardeşliğini ve eşitliğini savunan Alevilik değerlerini, mücadelemizin yapı taşlarından birisi olaraksavunuyoruz.
Yola bağlılığımız ve kararlılığımızla diyoruz ki;
Günümüz politik ve toplumsal gerçekliği içinde Aleviler, “Varlık- Yokluk” cenderesinden geçiyor.
Alevilerin inançları, tahrip edilerek “müzelik bir inanca” dönüştürülmeye çalışılıyor.
Aleviler, Ortadoğu’da yaşanan savaş gerçekliği içinde gün be gün yeni bir katliamla maddi ola-
rak yok olmaya zorlanırken, asimilasyon politikalarıyla inanç ve ibadetleri aşındırılarak eritiliyor.
Tarihin en kapsamlı ve yaygın sömürü düzeni olan kapitalizm, toplumsal olan her şeye düşman-
lığı, piyasa merkezli işleyişi ve yaratıp güçlendirdiği tüketime odaklı bencil kişilikle, komünal ve
dayanışmacı Alevi toplumsallığının ana yapısını çözerek yok olmaya zorluyor. Her şeyi olduğu gibi
Aleviliği de kapsayıp kendisiyle uyumlu yapmaya çalışıyor.
Bu çözülme, her ne kadar yüzüne Alevi maskesi taksa da, Aleviliği kendi özgün inanç bağlamın-
dan koparıp asimile ederek egemenlerin istediği yapıya sokma çabası içine girerek, “içerden de”destekleniyor.
Yeni türden asimilasyona karşı bütün Alevilerde meşru bir tepki şekillendi. Ancak, bu meşru
tepki ne yazık ki kimi zaman uca sıçrıyor ve “Öze dönüş” denilerek Alevilik tarihsel gelişim bağla-
mından ve güncel-somut değerlerinden koparılıyor.
Saldırının ve zorlukların gücünü ve kapsamını görüyoruz ve bilincindeyiz!
Düşman; kapsamlı, sinsi ve ustaca yaklaşıyor.
Alevilerin ise hazırlıksız, örgütsüz ve kafa karışıklığı içinde olduğunu tespit ediyoruz.
Aleviler, tepki duyuyor, isyan ediyor, “Hayır” diyor, ama kararsız, ürkek ve kendiliğinden ha-
reket ediyor.
Egemen güçlerin saldırılarına karşı, günümüz koşullarına uygun örgütlenmeler yaratmalıyız.
Bilge ve direnişçi olmak!
Yol Erenleri, mevcut Alevi örgütlenmelerine karşı, alternatif bir örgütlenme değil. Onların için-
de ve onlarla birlikte mücadele edecektir. Var olanların varlığını meşru ve değerli görüyoruz. Ancak, yeni örgütlenme modelleri yaratma-
dıkça içinde sarsıldığımız yeni dönemi karşılayamayacağımız ve bize dayatılan zorlukları aşama yacağımız apaçık ortadadır.
Tarihsel kaynağımız olan “komün toplumsallığının” günümüze uzanan değerlerini ve yaşanan
uzun tarihsellik içinde edinilen halkçı özgürlükçü kimliği savunup yaşatan yeni bir Alevi Hareke-
tine kendi bulunduğumuz yerden elimizden geldiğince katkı sunmayı hedefliyoruz.
Şimdi artık
93 direnişçiliğini 2013’ün özgürlükçü atılımıyla bütünleştirip derinleştiren Alevi Örgütlenmele-
rini yaratmanın zamanıdır!
Kendi tarihselliğimizin ürettiği değerlerimizin üstünde yükselecek, bilge ve direnişçi bir Alevi
Hareketini hedeflemeliyiz.
Bağımsız, kendi inanç ve değerleri temellerinde, yol ve erkânına bağlı güçlü bir Alevi Hareketi yaratmalıyız.
Bilinçli ve derinden görüp anlamak, pratik ve yaratıcı davranmak gerekiyor.
Başka çare kalmadı!
Bizler, Yol Erenleri olarak;
Yolunda net, kararlı, bilge, direnişçi ve açık-meşru bir Alevi hareketi oluşturmayı görev biliyoruz.
İnanıyoruz, güveniyoruz, başaracağız!
Pirimiz Pir Sultan’ın desturuyla yola çıkıp, çağırıyoruz:
“Şimdi bizim aramıza
Yola boynun veren gelsin
Sevdasıyla kavgasıyla
Hakikati bilen gelsin”
Yol cümleden uludur!
Bu yol Alevilerindir ve biz Alevilerin Yol Erenleri olmaya çalışacağız!

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler