Alevi Haber Ağı

Alevi Haber Ağı Web Sitesi

Sümeyra Çakır unutulmadı

Kısa ömrünün son 10 yılı „12 Eylül“ kuşatmasının baskısına, ayrılığa direnişle geçen unutulmaz sanatçı Sümeyra anısına ‘Bir akşam’ etkinliği düzenlendi
FRANKFURT

Unutulmaz, kadife sesli sanatçı Sümeyra Çakır, 44 yaşında 29 yıl önce aramızdan ayrılmıştı. Dünya İnsan Hakları Günü’nde Das internatinale Theater salonunda düzenlenen  ‚Sümeyra anısına bir akşam‘ etkinliğinde konuşan eşi Hasan Çakır, Bunun anısı var. 1988’de İnsan Hakları Günü. Sümeyra, ülkemizdeki insan hakları ihlallerinin acısıyla basladığı ve yarım kalan bir türkü divançesi. “Türkülerle İnsan Hakları“. İnsan haklarını türkü yapmış bir toplum hiç bir şekilde geriye gitmeyecektir. Sümeyra, türküleriyle insan haklarını savunuyordu. Biz Sümeyra‘nın türkülerini söylemeye devam ediyoruz. Topraklarını, insanlarını bu kadar seven insanlar oldukça bizim toplumumuz hiçbir şekilde geriye gitmeyecektir. Sümeyra, türkülerle bu yolda yürüyen bir insandı. Biz o türkülerle, o yolda devam ediyoruz“ dedi.  Tülay Yongacı ile Derya Şahin‘in sunduğ etkinlikte Erhan Eren sahne aldı.

Çok büyük anlam ifade ediyor

Erhan Eren, Anadolu‘nun farklı yörelerine ait muhteşem türküleri seslendirirken kendine hayran bıraktı. Sümeyra dostları zaman zaman türkülere eşlik etti. İki yıllık müzik eğitimi aldığını kaydeden Erhan Eren Sümeyra ve Ruhi Su ile şunları söyledi:  „Bize öğretilen şuydu. Müzik bir bilimdir. Aynı zamanda duyguların ifadesidir. Müzik, en basit anlatımla budur. Ama herkes sanatçı olamaz. Sümeyra ve Ruhi Su ayrılmaz ikili. Sümeyra işini çok titizlikle yapan, araştıran, defalarca ses üzerinde çalışan, eğitimleriyle yetinmeyen, Türkiye‘nin sosyolojisini türkülerle çizen bir insan. Bazı insanlar mesleğinde çok iyi, kişisel verileri doğru olayabiliyor. Tanıyınca hayal kırıklığına uğradığınız sanatçılar olabiliyor. Sümeyra, Ruhi Su işi güzel, kendi güzel, sözü güzel insanlardı. Her anlamda duruşuyla, söyleşiyle rol model oldular. Özellikle günümüzde çok büyük değer ifade ediyorlar. Tekniğin bugünkü kadar iyi olmadığı, araştırma, geliştirme imkanlarının çok çok kısıtlı olduğu bir dönemde iyi işler yapmışlardı. Üstelik Ruhi Su sürekli gözetim altındaydı ve her yere gidemiyordu. Tutuklandı, yıllarca hapis yattı. Sümeyra da sürgünde yaşamak durumunda kalmıştı. Bu koşullara rağmen yılmayıp türkülerimizin zenginliğini ortaya çıkarmaları, çok büyük anlam ifade ediyor.“

Babasının Sümeyra sevgisiyle adını verdiği Sümeyra Kaya  da uzaklardan gelerek etkinliğe katıldı. Genç Sümeyra’nın da Sümeyra Çakır gibi mimarlık eğitimi alması ilginç bir tesadüf olarak algılandı. Genç Sümeyra Hasan Çakır ile

Sümeyra Çakır kimdir?

Sümeyra 25 Mayıs 1946’da Edirne’de doğdu. çocukluk ve ilk okul yıllarını Ankara’da, orta ve yüksek öğrenim yıllarını Istanbul’da geçirdi.

Annem, babam müzisyen değildi,ama müzikseverdi ve güzel sesliydi. Evimizde her zaman şarkı söylenirdi. Annemin kabul günlerinde ben de söylerdim. Komşular isterdi. işte şarkı söylemeye böyle başladım…11 yaşındayken konservatuara gitmeyi ve kemancı olmayı istiyordum. Keman beni büyülemişti. Olmadı, ama o sıralar annem bana bir mandolin armağan etti. Ben de hevesimi mandolinden aldım… Liseyi bitidikten sonra konservatuara gitmeyi tekrar denedim,ama yine olmadı.Babam doktor olmamı istiyordu. Ben mimarlık öğrenimine başladım.”

Mimar Sümeyra 70‘li yılların başında Ruhi Su ile tanıştı. Bu tanışma onun müzik hayatında bir dönüm noktası oldu.

Üniversitede ikinci sömesterdeyken müzik öğrenimi yapmaya kesin karar verdim. Istanbul Belediye Konservatuarı’nın akşam bölümüne girdim.Orada şan (ses) ve klasik Avrupa müziği öğrenimine başladım. Bu öğrenim sırasında halk müziğine de gittikçe artan bir ilgi duyuyordum. Bu ilgi artışında o zamanki işçi ve gençlik hareketi ve Ruhi Su’nun o sıralarda üniversitede verdiği konserler büyük bir rol oynadı. Ruhi Su halk türkülerini çok başka bir tarzda söylüyordu. Bu soyleyiş beni çok etkiledi. Türkülerin öz güzelliğini onu dinleyince farkettim…1971’de Ruhi Su ile tanıştım.

Bir ayrım noktasındaydım yine; hangi mesleği yapacağıma karar vermek zorundaydım. Müzik benim için vazgeçilmez bir aşktı. Mimarlığı bıraktım…

Ruhi Su ile birlikte Dostlar Tiyatrosu’nda vereceğimiz konserlerin hazırlığına başladık. 1975’te Dostlar Tiyatrosu ile beraber Dostlar Korosu’nu kurduk…”

Ruhi Su, Sümeyra ve Dostlar Korosu’nun yaptığı konserler: Pir Sultan Abdal, Köroğlu ve Türküler; ve türkü albümleri: EL KAPILARI ve SABAHIN SAHİBİ VAR büyük bir ilgiyle karşılandı.

1977’de yazdığı bir yazıda, İstanbul Devlet Konservatuarı öğretim üyesi Filiz Ali bu konserleri bir “müzik olayı” olarak göstermişti:

Sırası gelmişken,Sümeyra Çakır’ın sözünü etmek gerek. Bu kadife sesli, ölçülü ve ince beğenisiyle saygı uyandıran sanatçı,epeydir Ruhi Su ile birlikte çalışıyor ve konserler veriyor. Şarkıcılıkta ve türkücülükte bayağılığın geçer akçe olduğuğu günlerde Ruhi Su ile Sümeyra Çakır‘ı ve Dostlar Korosu’nu dinlemek ne büyük bir mutluluk. Bu atılım yalnız İstanbul dinleyicisi için değil, bütün yurt için kaçırılmaması gereken bir MÜZIK OLAYI .Ruhi Su’nun,Sümeyra Çakır ve Dostlar korosu ile gerçekleştirdiği bu çok olumlu başlangıcın uzun ömürlü olması ülkemizin halk müziği geleceği bakımından çok önemli.” 1977, Cumhuriyet Gazetesi

Bu „müzik olayı“ ne yazık ki çeşitli nedenlerle uzun sürmedi; 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Sümeyra yurtdışında kaldı, Ruhi Su ise 20 Eylül 1985 tarihinde hayata gözlerini kapadı…

Yıl 1980… mevsim sonbahar… Berlin… Batıdan doğuya uzayıp giden, düz gri sokaklar,hava kapalı ve yağmurlu ve Sümeyra suskun. Belin’de veya Almanya’da yaşamayı düşünmemişti hiç. Sürgün hazırlksız yakalamıştı onu. Dilini bilmediği bir ülkede idi ve içinde bulunduğu çevredeki ilişkiler güven verici değildi.

80‘li yıllar,Sümeyra’nın kısa ömrünün son 10 yılı „12 Eylül“ kuşatmasının baskısına, ayrılığa, sayrılığa, sözde dostların yalan dolanına direnişle geçti. Bu direnişte o türkülere sarıldı. Hayal kırıklıgına uǧramıştı. Yalnızca türküler onu avutuyordu.

Bu dönemde çok sayıda konser yaptı. Konserleri türkü albümleri izledi: Kadınlarımzn Yüzleri, Allı Turnam, Gülün Elinden, Vardar Ovası, Acayipleşti Havalar, Serçelerin Süvarisi, Anı… Sydney’de Helsinki’de, Atina’da Londra’da, Paris’te her gittiği her yerde, insanlığın barış ve özgürlük şarkılarını türküleriyle çoğalttı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir