SURİYELİ KARDEŞİMİZDEN MEKTUP VAR
Kardeş Türk halkı,
Ben ülkemdeki savaştan kaçıp ülkenize sığınan dört milyon Suriyeliden biriyim. Sizlere bu mektubu, son günlerde üstümüzde oynanan oyunlara dikkat çekmek ve halkıma edilen hakaretlere cevap vermek için yazıyorum. lütfen sıkılsanız da sonuna kadar okuyun.
Kardeş Türk halkı,
Daha düne kadar biizim de sizler gibi kendi topraklarımız vardı. bizim de işimiz gücümüz, ekilen biçilen toprağımız, hayvanlarımız, evlerimiz, okullarımız, umutlarımız vardı. Bizim de sizler gibi, düğünlerimiz, halaylarımız, cenazelerimiz, acılarımız vardı. Biz de yaşıyorduk, biz de vergi veriyorduk, biz de misafirliğe gidiyorduk, bankalardan kredi çekiyorduk, pazarlardan alışveriş yapıyorduk, biz de eğleniyorduk ve biz de hüzünleniyorduk. Biz de sizler gibi ’’Bizim ülkemize bir şey olmaz, bunu da atlarız’ diyorduk. Emperyalist ülkelerin doğurup, besleyip, palazlandırıp, sonra da silahlandırıp üstümüze saldığı işid belası, alevlendirilen mezhep çatışmaları ve sürekli kaşınan yaraların kanamaya başlamasıyla, birden kendimizi ölümün, vahşetin, kanın, silahların ve nefretin içinde bulduk. Herkes herkesi boğazlamaya başladı ve en kötüsü bunu neden yaptığını gerçek anlamıyla bilen kimse yoktu. Ve bizler, sizin de dediğiniz gibi, kendi ülkemizden ’’korkaklar’’ gibi kaçtık. ’’Korkmak’’ insani bir duyguydu ve biz insandık.
Kardeş Türk halkı,
Ülkemdeki savaşta taraf olanlar var. Ülkeyi, ülkenin yönetimini ele geçirmek isteyenler var, mevcut yönetimi korumak için canlarını ortaya koyanlar var. Dışarıdan ülkemize müdahale edenler var, topraklarımızı işgal edenler var. Bir de bu savaşın ortasında kalıp ne yapacaklarını bilemeyenler var. Yani biz, “korkaklar”, “uyuz” ve “it kopuk takımı” varız. Ve bizim içimizde
kendi canlardından çok çocuklarının canlarından korkanlar var. ’’Bu benim savaşım değil’’ diyenler var. Bizim içimizde yıllardır bu anı beklemiş ve “fırsat bu fırsat” diyen çıkarcılar var, Hazıra konmayı, çaılşmadan gününü gün etmeyi hayal edenler var, Hırsızlar, katiller, sapıklar, işçiler, işverenler, akademisyenler var. Bizim içimizde aptallar var asosyaller, politikacılar, askerler var. Çocuklar, ev kadınları, yaşlılar, fahişeler, pezevenkler, ibneler, manyaklar var. Bizim içimizde namuslular, onurlular, çalışkanlar, akıllılar, şairler, ressamlar var. İşid yanlıları var, hükümet yanlıları var, yansızlar var, dilenciler var, üçkağıtçılar var.
Yani kardeşlerim, şimdi şu anda, sizin ülkenizde var olan o sıfatların hepsi bizde de var. Yani kardeşlerim, bizleri sınırlarınızdan içeri kabul ederken sıfatlarımıza göre almadınız, bizi seçmediniz, ’’Kötüler giremez’’ demediniz. Doğru bizimle beraber‚ ’’uyuz’’lar da ’’ ’’sapık’’lar da, “tembeller” de topraklarınıza girdi. Çok zor şartlar altındayken bile, çocuk yapmaktan başka bir şey düşünmeyenler de bizlerle beraber geldi. Siz nasıl hepiniz aynı değilseniz biz de hepimiz aynı değiliz.
Kardeş Türk halkı,
Ben ve benim gibiler, sadece canımızı kurtarmak için sizin ülkenize geldik. 1980li yıllarda sizin ülkenizde yaşam alanı bulamadıkları, katledildikleri, işkence gördükleri, hayatları ellerinden alındıkları ve baskı gördükleri için başka ülkelere sığınan sosyalistlerinizi düşünün. Ya da, özellikle 1990lı yıllarda, ülkenizde can güvenlikleri bulunmayan, bok yedirilen, tecavüze uğrayan, ormanları yakılan, evleri talan edilen, köyleri boşaltılan, çocukları katledilen ve yaşamları, dilleri, kültürleri, yok sayılan kürtlerin Avrupa’ya kaçmalarını düşünün. Biz de onlar gibi yaptık ve size sığındık. Bize hakaret etmeden önce, bir nefes alın ve kendi ülkenizde yaşadıklarınıza/yaşattıklarınıza bir bakın.
Kardeş Türk halkı,
Biz kimseden vatandaşlık istemedik.
Kimseden oturduğumuz yerden para talep etmedik. Edenler zaten kendi ülkelerinde de çalışmayan, başkalarının sırtından geçinenlerdir. Suriye’nin dilencisi burada da dilenci, Suriye’nin sapığı burada da sapık, Suriye’nin onurlu insanı burada da onurlu, Suriye’nin emekçisi burada da emekçi. Orada kim ne idiyse burada da o.
Biz kimseden sınavsız üniversiteye gitme talebinde bulunmadık.
Kimseye makarna, kömür ve çeyrek altına oyumuzu satarız demedik.
Birileri bizi sizin önünüze yem olarak atıyor. İşlerine geliyor “Müslüman müslümanı korumalı” diyorlar, İşlerine gelmiyor “hadi yallah başka ülkeye gidin” diyorlar.
Bize ettiğiniz hakaretin ve küfrün onda biri kadar bunları yapanları neden eleştirmiyorsunuz?
Neden “Bizim Suriye’de ne işimiz var?” diye sormuyorsunuz?
Neden “herkes otursun masaya, iyilikle güzellikle sorunlar halledilsin. Yeter.” demiyorsunuz?
Neden bu densizliğin, pervasızlığın, vurdumduymazlığın hesabını soramıyor musunuz?
Politikacılarınız yok mu sizin?
Muhalefet partileriniz ne işe yarar?
Biizi kovduğunuz zaman her şey düzelecek mi sanıyorsunuz?Bence sizler o içinizde biriktirdiğiniz ’’insan yerine konulmama’’ öfkesini boşaltacak bir alan buldunuz ve o alanda bizi rezil rüsva ederek mutlu olacağınıza inanıyorsunuz. Gerçekten mutlu olur musunuz?
Kardeş Türk halkı,
Sizin işlerinizi ellerinizden alıp ’’ucuz emek’’ diye bize verenler sizin insanlarınız değil mi?
Oturduğunuz evleri boşaltıp, suriyeli üç beş aileye aynı anda kiraya veirp on misli para kazananlar sizin insanlarınız değil mi?
Oy hesabı yapıp bize vatandaşlık vereceklerini ilan edenler sizin insanlarınız değil mi?
Biz sadece belki bir gün daha fazla nefes alabiliriz diye sizin ülkenize geldik. Sağ olun çok içten ve yürekten bizi karşıladınız. fakat şimdi kaşıkla verdiğinizi kepçeyle çıkarıyorsunuz. Etmeyin. Biz “ülkemize geri gitmeyiz” demedik. “Sittin sene burada kalacağız” da demedik. Bakın, gidiyoruz artık. Kimimiz ülkeye, kimimiz başka bir sürgüne, kimimiz de ölüme. Bakın gidiyoruz işte. Biz “Uyuz ve iİt kopuk Suriyeliler” sınır boylarında, dikenli tellerin ardında, denizlerin ortasında, öle öle gidiyoruz. Sizin gözünüzde korkağız, ülkemize sahip çıkamadık, çocuklarımızı koruyamadık. Sakın siz bizim yaşadıklarımızı yaşamayın. Bir gün sizin de ülkenizde aynı durum yaşanmasın ve sizler de bizim gibi başka ülkelerin uyuzları ve it kopukları olmayın.
Sizler bizim kardeşlerimizsiniz. Sizi çok rahatsiz ettik biliyorum ama biz düştük. N’olur bize vurmayın.
Vurmayın bize…
Selametle…
Suriyeli bir kardeşiniz.””
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler