Veli Bolulu Yazdı: Nurhak Sana Güneş Doğmaz
31 Mayıs günü , Adıyaman Lisesi 1. sınıf öğrencisi Mehmet, ablası ile birlikte kaldığı eve öğle yemeği için gelir, tarhana çorbası ve turşu vardır yemekte. Mehmet, Rus yapımı lambalı Nikolavesta marka radyoyu açar, öğle ajansları geçmektedir. Nurhak dağlarında, İnekli köyü civarında üç gencin Jandarma ile girdiği çatışmada ölü ele geçirildiğini duyurmaktadır ajans haberleri. Bu üç genç, Kürecik’ te bulunan Amerikan Radar Üssünü basmayı kafalarına koymuş, üç üniversitelidir. Sinan CEMGİL, Kadir MANGA ve Alparslan ÖZDOĞAN Mehmet’ in boğazında düğümlenir lokmalar. Sinan CEMGİL’ i ODTÜ’ deki öğrenci eylemlerinden tanımakta ve o da ODTÜ’de okumak istemektedir. Mehmet’ in boğazına lokmaların düğümlendiği saatlerde, bu gençleri Jandarmaya ihbar eden ve bununla gurur duyan İnekli köyünün muhtarı , evinde keyifle yemeğini yemektedir. Mehmet, Ankara’ ya bir başka üniversiteyi kazanarak okumak için geldiğinde, Felsefe hocası ona Hasan HüseyinKorkmazgil’in bir şiir kitabını armağan eder. Mehmet oradaki bir şiiri okur ve o yılları hatırlar. Şiir şöyledir :
”Dört bir yana haber salsam / Öldü desem inanır mı ?
Dağlar bana geri verin , Kadir’imi, Sinan’ımı
”
Mehmet, üniversite yıllarında harçlıklarından artırarak aldığı bağlaması ile bu şiiri yapılan anonim ezgiyi çalıp söylerken, aklı ve yüreği, üç numara traşlı, yamalı pantolonlu lise yıllarında kalır. Sinan CEMGİL ile ilgili anıların bazılarına üniversite yıllarında okuduğu kitaplarda da rastlayacaktır. Bir kitapta şunları okur Mehmet :
Oğlu Sinan’ın cenazesini teslim aldıktan sonra baba Adnan Cemgil, etrafında toplanan köylülere döner ve :
– Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Kendim öğretmenim. Ekonomik durumum oldukça iyidir. Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. En iyi okullarda okuttum. Ülkenin en güzide üniversitesi olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde okuyordu. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Bu sonuç olmasa yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı bir hayat yaşayacaktı. Fakat o sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum.”
Köylüler sadece başlarını öne eğerler.
Sinan’ın annesi Nazife Cemgil, çevresini saran kadınlara Sinanlar’ı şöyle anlatır.
” Bu oğlum Sinan… Bunlar da onun arkadaşları (Kadir ve Alpaslan), kardeşleri…. Onlar dabenim oğlum… Bu çocuklar, bu ülkeyi, halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. Her biri birer dehaydı. Her biri üstün zekalı birer güzel insandı. Dileselerdi, düzenin adamları olsalardı, şimdi burada cansız yatmazlardı. Birer milyoner olurlardı. Ama onlar, halkı, sizleri sevdiler. Sizin sorunlarınızı omuzladılar. Size yalan söylüyorlar. Onlar eşkiya değildi.
Denizli’nin Bünyan ilçesindeki Yazıcıoğlu ailesinin duvarında asılı duran yapraklı takvimin , 31 Mayıs 1971 tarihini gösteren yaprağı halen koparılmamış olarak duvarda asılı durmaktadır. Çünkü, damatları Sinan Cemgil, o gün Nurhak dağlarında ölmüştür.
Burası, sadece Adıyaman ‘ da bulunan bir yeryüzü şekli ve coğrafi bir kavram değildir. Nurhak , 40 yıl önce, ülkesi adına sorumluluk hisseden , tam bağımsız bir ülke isteyen , insan yürekli gençlerinin peşi sıra , cadı avına çıkan bir zihniyetin , insansızlığın , kalleşliğin , muhbirci köylülerle yaptığı çakal bir işbirliğidir.
… ve iki gözüm, burası, 71 sıcağında, canım Nurhak dağında…
Vecihi Bolulu
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler