‘Sözleşmenin tartışılması bile kadınların hayatını tehlikeye sokuyor’

Özlem Temena
‘AKP, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi kendi halkına anlatamazken, Avrupa’ya, BM’ye nasıl anlatacak?’
Kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmezken, bir yandan da kadına yönelik şiddetin önlenmesini ve kadının korunmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’den çekilmeye ilişkin tartışma sürüyor.
AKP’nin önemli isimlerindne Numan Kurtulmuş’un ‘İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması yanlıştı’ sözleri, konunun AKP MYK’sına taşınması, hükümete yakın medya organlarının ve kimi yazarların konuyu ısrarla işlemesi tartışmayı büyütürken, kadın örgütlerinin mücadelesi de devam ediyor.
Tükenmez Haber‘e konuşan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Canan Güllü, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmasının ‘AKP’nin oy kaybettiği bir döneme’ denk geldiğinin altını çiziyor. İstanbul Sözleşmesi’nin ‘kaldırılması’ tartışmasının bile kadınların can güvenliğini tehlikeye soktuğunu dile getiren Güllü, “Bu tartışma bir an önce kapanmalı” diyor. Konunun uluslararası boyutuna da dikkat çeken Güllü, “AKP, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi kendi halkına anlatamazken, Avrupa’ya, BM’ye nasıl anlatacak” diye soruyor.
‘AKPSÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMEYİ DÜNYAYA NASIL AÇIKLAYACAK?’
– AKP’nin uluslararası anlamda en önemli başarılarından birisi olarak kabul edilen İstanbul Sözleşmesini şimdi tartışmaya açması nasıl sonuçlar doğurabilir?
Hükümet aslında bu tartışmalarla tabir yerindeyse kendi ayağına kurşun sıkıyor. İçinde bulunduğumuz zaman diliminin en yaygın ve kanayan yarası kadına şiddet ve çocuk istismarıyken, tüm mevzular bitmiş, sorunlar halledilmiş gibi İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmanın başka bir mantığı olamaz.
Dışişlerine atatan memurlar, milletvekili postunu çıkardıktan sonra büyükelçi olanlarla yönetilen bir siyasi mecraya bakanlıkta sadece kariyeri için bulunan bir yetkili olsaydı, kimse bugün bu konuyu tartışmaya açmazdı.
AKP henüz sözleşmenin ilk imzacısı ve kendi ülkesindeki bir şehir adıyla anılıyor olmasına rağmen sözleşmeden çekilmeyi kendi halkına anlatamazken, Avrupa’ya yada BM’ye nasıl anlatacak? ‘Benim ülkemde şiddet vahşet sınırlarını da aştı ama tarikatlar ‘kaldır’ dediği için ben bu sözleşmeyi tartışmaya açıyorum’ diyemeyeceği gibi bunun açıklamasını da başka türlü ifade edemeyecek.
Sözleşmeden çekilmek dış politikada ‘insan hakları açısından güven kaybı’ olurken iç politikada da kafa karışıklığını büyütüyor. Ama iyi tarafından bakarsak da bu tartışma kamuoyunda bilinmeyen ve uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’nin bilinirliliğini artırıyor.
‘KADIN DÜŞMANLARINI GÖRÜNÜR KILDI’
– Numan Kurtulmuş, ‘İstanbul Sözleşmesi’ni defaatle okumuş birisi olarak söylüyorum. İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamak gerçekten yanlıştı’ ifadesini kullandı. Hükümet neden büyük başarılarından birisi olarak gösterilen İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmek istiyor?
Ben bu söylemin Numan beyin kendisine ait fikri olduğunu düşünüyorum ve AKP içinde ikiye ayrılan görüşlerden birinin fırsatçılığı olarak değerlendiriyorum. 18 yıldır iktidarda olan AKP’nin kendisinden ayrılan kişilerin oluşturduğu siyasi partiler nedeniyle oy kaybının olduğu bir süreçte iktidardan koltuk kapma siyasi fikirlerine zemin yaratma, daha da fazlası iktidara sahip olma adına atılmış bir adım olarak değerlendirdim.
Bu süreç içinde zaman zaman kadın kazanımları konusunda iktidar birilerinin ağzıyla bazı söylemler geliştirerek kadın hareketinin tepkisini ölçen söylemler geliştirdi ve sonrasında konuyu kapattı.Ama bu mevzu parti içindeki çatlağı ortaya çıkarması açısından da pusuda bekleyen kadın düşmanlarının görünür olmasına sebep olması açısından da direk AKP’nin tamamının bir fikri olarak görmedim.
Numan beye gelince, ben olsam ‘böyle bir sözleşmenin kaldırılıp kaldırılmayacağını önce Dışişleri Bakanlığı’na’ sorardım. Ancak yukarıda da söylediğim gibi iyi analiz ve yorum yapabilecek kimselerin olmayışı nedeniyle, Numan beyin İstanbul Sözleşmesi’nin parlamento kabulüyle geldiğinden habersiz olduğunu gösteriyor.
Tüm bu gelişmelere baktığınızda hükümetin başı sıfatıyla Sayın Cumhurbaşkanının ‘halka sorarız cümlesi’yle konuyu gündeme almaya değer görmediğini düşünüyorum. Hele de Pınar Gültekin’in vahşice öldürüldüğü şu günlerde bu konunun konuşulmayacağının herkes farkında.
AKP MYK’sında İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanların kendilerini ‘dindar’ sözleşmeyi savunanları ise ‘dinsizlikle’ suçlayan argümanları tartışmayı tehlikeli sulara kaydırdı.
‘BU SÖZLEŞMEYİ GÜNDEME TAŞIYANLAR ÇAĞ DIŞI FİKİRLERİNİ ORTAYA KOYUYOR’
Gerçekten de AİHM’in ülkemizi tazminata mahkûm eden Nahide Opuz kararından sonra tüm çevrelerin ortak emeği ile imzaya açılmış, onur ve gurur duyularak parlamentosunda bir çekimser oyla oy birliği ile imzalanmış, onaylanmış bu sözleşmeyi gündeme taşıyanlar, kendi çağdışı fikirlerini ve insanların yaşam haklarına saygıları olmayan düşüncelerini ortaya koymaktadırlar.
‘MAHKEMELERDE VERİLEN KORUMA KARARLARI AZALDI’
– İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışması gündemdeyken de birçok kadın öldürüldü. Bu sözleşme kaldırılırsa kadınlar ne kaybeder?
Sözleşmenin ‘kaldırılması’ tartışmaları bile şu an kadınların can güvenliğini daha da tehlikeye sokuyor. Bakın hepimiz son dönemlerde kadın cinayetleri, taciz, tecavüzler, çocuk istismarında artışın farkındayız. Bu rakamlar artık ‘görünür oldu’ filan değil. Bu artışın nedeni tüm ayrıntısı düşünülmüş İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmamasından kaynaklanmakta iken kaldırıldığında artık güveneceğiniz bir hukuki sisteminiz işlemeyecektir.
Son iki yıldır bu sözleşme için kara propaganda yapanlar sayesinde mahkemelerde koruma kararları süresinde azalma oldu. Eskiden 6 ay olan uzaklaştırma süreleri neredeyse 10 güne indi.
Bu durum hem zihniyetin değişmesini engelliyor hem de şiddet konusunda kadınları kaderlerine mahkûm ediyor. Dolayısıyla bu tür konuşmaların artık kapanması lazım.
‘AYŞE TUBA’YI KORUMAYANLARA SORUŞTURMA AÇILMASI GEREKİRDİ’
– Argetus Araştırma tarafından İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak yapılan ankette, katılımcıların çoğunun ‘konu hakkında fikir sahibi olmadığı’ sonucu ortaya çıktı. Bu araştırma sonuçlarına bakarak; 2011 yılında imzalanmasına rağmen, İstanbul Sözleşmesi’nin anlatılmasında ve tanıtılmasında eksiklikler yaşandı mı?
Tabi ki, düşünün Yargıtay’da görevli hukukçu arkadaşlar var bunu bilmeyen… Yani içeride, iç hukuktan üstün bu sözleşmeyi bilmeyen hukukçular, uygulamadaki kolluk ve yargılamadaki hakim, savcı konuyu bilmiyorken vatandaşın bilmemesi normal. Tabi bu bilinmeyenlere karşı normal diyorum.
Oysa ki İstanbul Sözleşmesi, her kuruma görev verirken medyaya da görev vermiş ve ‘her ay ulusal kanallarda sözleşmenin tanıtımı ve bilgilendirmesi gerekir’ demiş. Bu hiç yapılmadı.
Mesela Eskişehir’de 23 kere kolluğa ve yargıya giden Ayşe Tuba Arslan hakkında koruma kararını uygulamayanlara sözleşmeyi gereğince soruşturma açılması gerekirdi ancak açılmadı. İşte bu nedenle toplum ve uygulayıcı kamu kurumlarının eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekirdi.
SÖZLEŞMEYE KARŞI ÇIKANLARIN ARGÜMANLARI TEMELSİZ
İstanbul Sözleşmesi’ne karşı kara propaganda yapanların 3 argümanı var. ‘Nafaka kaldırılsın’ birisi. Oysa ki içinde nafaka ile ilgili madde yok.
‘Aileyi dağıtıyor sözleşmeyi istemiyoruz’ diyorlar. Adı ‘aile içindeki şiddeti önlemek ve ailenin huzurla yaşamasını sağlamak’ olan bir sözleşme nasıl aileyi dağıtır ki?
Bir diğeri ise ‘farklı cinsel yönelimleri arttırıyor’ diyorlar. Lut kavminden beri varlıkları bilinen eşcinselliği kelimeler değil kromozomlar var eder ve bu konuda sözleşme içinde sadece ‘cinsel yönelimi ne olursa olsun’ ifadesi yer alır.
Biz 3 yıldır sahada bu sözleşmeyi anlatıyor ve önlemeye yönelik maddelerin hayata geçmesi, mağdura desteğin hızlıca verilmesini sağlıyoruz. Bugünden sonra daha anlaşılır bir dille anlatmaya devam edeceğiz. Bu nedenle bu araştırmayı çok önemli buluyorum.
‘BAKIN O ZAMAN KADIN CİNAYETLERİ NASIL TARİH OLUYOR’
Daha yeni yapılan bir araştırmada da AKP taraftarının da bu anlaşmaya dair yüzde 48.5’nin bilgisi olmadığını ortaya koydu. O zaman önce öğretelim sonra mekanizmalarını uygulayalım ve ona uygun kadın politikaları ile sözleşmeyi destekleyelim. Bakın o zaman kadın cinayeti nasıl tarih olur.
– Aslında bu sonuç hükümetin ‘halk İstanbul Sözleşmesi’ni istemiyor’ söylemiyle çelişmiyor mu?
Sayın Cumhurbaşkanı topu taca attı o söylemle. En kısa cevapla yanıtlamış olayım. Yukarıda da söylediğim üzere Cumhurbaşkanlığı ve Aile Bakanlığı gibi kurumlar İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından yana değil. Çünkü sahanın verilerine hakim olarak işin nasıl zıvanadan çıktığını ve bu söylemlerin şiddeti nasıl beslediğine tanıklıkları var.

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler