ANKARA – HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’e getirilen dokunulmazlık dosyalarına ilişkin “Bir parçası değiliz ama bizim üzerimizden Millet İttifakı’nı parçalamaya çalışan bir iktidar tutumu olduğu çok açık. Millet İttifakı’nın parçası olan partilerin bu durumun fakrında olması ve buna yönelik siyaset ve taktik geliştirmeleri önemlidir” dedi.
Meclis’e gelen bin 336 dokunulmazlık fezlekesi arasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri hakkında hazırlanan fezleke sayısı 955. Aralarında “Kobanê soruşturması” kapsamında hakkında fezleke hazırlanan isimlerin de olduğu HDP’li milletvekili hakkında en son düzenlenen 28 fezleke, Meclis Adalet Komisyonu’na sunuldu.
Meclis’te bir grup gazeteci ile bir araya gelen HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, komisyona sunulan fezlekeler, Garê operasyonunu, cezaevlerinde devam eden açlık grevleri gibi birçok konuda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
HDP milletvekillerine gelen fezleke sayısı nedir?
Fezlekelere bakıldığında hepsi yapılmış olan konuşmalar. Vekillerimizin diyelim halk toplantılarında yaptığı konuşmalar. Meclis Başkanı yasama olduğu için yasama ilgili konuşacak ama yargı ile ilgili de iki cümle söylemesi iyi olabilirdi. Çünkü bu fezlekelerin neredeyse tamamı yapılmış olan konuşmalarla ilgili, halk toplantılarında, parti toplantılarında yapılmış konuşmalarla ilgili ve herhangi bir etkinlik filan söz konusu değil. Meclis Başkanının aslında şunu sorması lazım, ‘Milletvekilleri konuşma yapmayacak da ne yapacak?’ Yasama faaliyetinde ya da halkla buluşmalarında konuşmayacak da ne yapacak. Bazı fezlekeler de susmakla ilgili. Mesela bir vekilimiz orada konuşurken, diğer milletvekilimiz ona itiraz etmediği için fezleke düzenlenmiş. Konuşsanız fezleke geliyor, sussanız o zaman da fezleke geliyor. Olay aslında yargı açısından bakıldığında tuhaf durumla karşı karşıyayız, yargı denenemez buna.
Burada savcılar, HDP hakkında ne kadar fazla fezleke hazırlamış olan savcı varsa onun terfisi o kadar hızlı oluyor. HDP hakkında fezleke hazırlamak terfi yolu olmuş vaziyette. Yargı hukukla, evrensel ilkelerle alakası kalmamış vaziyette. Sorun buradan kaynaklandırıyor. Meclis’in kötü hissetmesini gerektirecek bir durum yok ama yargının kendini kötü hissettirmesini gerektirecek durum var aslında.
Fezlekeler hızlanır mı?
Dokunulmazlıkların kaldırılması doğrudan doğruya milletvekillerin düşmesi anlamına gelmiyor. Hangi dosyadan kaldırılıyorsa dosyayla ilgili yargılamanın önü açılmış oluyor.
Fezlekeler genelde işleme alınmıyor teamül gereği, sizlerle ilgili işleme alınması, öne çekilmesi yönünde beklentiniz var mı?
Hukuk açısından baktığımızda 922 fezleke var dedik, bu gelenlerle birlikte 955 oldu. Şimdi 922 fezlekenin önüne bu fezlekeleri geçirmenin hukukta nasıl bir açıklaması var? Diyelim bir arkadaşımızın 5 fezlekesi var, 6’ncısı gelmiş. O 5’i koymayıp altıncısını koymak şu anlama mı geliyor: Aslında diğer 5 fezleke uyduruk fezlekelerdi, onları işleme koymadık, 6’ncısı ciddi onu devreye alıyoruz anlama mı geliyor? Burada ölçü ne? Bütün milletvekillerimizin fezlekesi var, sonuncudan başlanıyorsa o zaman öncekilerle ilgili bir değerlendirme yapılmış olması gerekiyor. Bu açıdan baktığımızda sıkıntılı bir durum.
Politik açıdan baktığımızda aslında iktidar ortakları AKP ve MHP diyorlar ki; ‘Biz HDP’yi demokratik siyasetten tasfiye etmek istiyoruz. Bunun için de işte bütün vekillerin dokunulmazlığını kaldıracağız, hepsini yargılatacağız, hepsine ceza verdireceğiz’ anlamına geliyor. Ortada hukuki açıdan da politik açıdan da tuhaf bir durum var. Siyasi olarak baş edemediğiniz, siyasi olarak fikirlerini yenemediğiniz, yani sandıkta yenemediğiniz bir siyasi partiyi siz yargı yoluyla tasfiye etmeye çalışıyorsunuz.
Seçim hesabı mı yatıyor bu tutumun altında, neye bağlıyorsunuz? Süreci nasıl yorumluyorsunuz?
Seçim hesabı da var bunun içinde ama sadece bu değil. Anayasa’yı tek başına değiştirecek sayı olan 400 milletvekiline ulaşmak istiyor iktidar. Aslında dertleri mutlak iktidara ulaşmak. Ona da ulaşırsa her şeyi istediği gibi yapabilecek duruma gelebilecek. Yerel yönetimlerde zaten kayyım atamalarıyla ve bu sopayı bütün muhalif belediyeler üzerinde sallayarak, yerel yönetimleri kontrol altına aldılar. Medya, hukuk kontrol altında, üniversiteler akademi dünyası kontrol altında. Yasamada sayısal çoğunluğu var fakat anayasa değişikliği yapamıyorlar tek başına. Bunu da sağlayacak sayıya ulaşmak esas hedefleri, öyle olunca mutlak iktidara ulaşmak için bir engel kalmayacak. Anayasayı istedikleri gibi yazacaklar. İşin içinde seçim hesabı var ama sadece seçim hesabı değil, daha uzun vadeli başka bir hesap da var.
Komisyon gündeminde fezlekeler öne çekilirse tutumunuz ne olacak?
Vekillerimiz savunmalarını yapacaklar elbette ki. Genel Kurul’da, komisyonda üzerlerine düşenleri politik olarak, hukuki olarak yapacaklar. Ama sayısal çoğunlukları olduğu için dinlemeyecekler belli ki. Aslında dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili oylama hukuki bir şey bir yerden bakarsanız. Hem alt komisyon hem karma komisyonda aslında mahkeme heyeti gibi orada oturan vekiller. Fezlekesi konuşulan vekil de orada savunmasını yapar. Fakat şöyle tuhaf bir durum var, mahkeme heyeti gibi orada oturacak, vekiller savunmayı dinleyecek. Belki diyecek ki haksız, belki ikna olacaklar dokunulmazlığının kalkmaması lazım diyecekler. Demokratik prosedür olsa böyle işlemesi lazım. Ama karma komisyondaki üyeler ve oy verecek vekiller zaten yargıya varmışlar. Yani hakimler, mahkeme olmadan karar vermişler. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Dolayısıyla aslında hepsi bir mizansene dönüşüyor böyle olunca tabii. Ama bu mizansende vekillerimiz kendi savunmalarını yapacaklar, bunlar tarihe bir belgedir aynı zamanda. Biz ondan asla geri durmayacağız.
Eylem planınız ne olacak?
Bu hafta sonu MYK ve milletvekili grubu toplantımız var. Bunları toplantılarda detaylı tartışacağız, oradan bir yol haritası çıkacaktır.
Sine-i millet düşünüyor musunuz?
Sine-i millet diye bir tartışmamız yok. Kesinlikle öyle bir tartışma yok. Bugün Cumhuriyet manşetine taşımış, gördük. Kesinlikle yanlış bilgi. Üzülerek bu lafı kullanıyorum ama yalan haber. Zamanında böyle bir tartışmamız vardı, sonuçlarını açıkladık. Olursa yine açıklarız, gizli olmaz. Bu manipülasyona gelmeyiz.
Dokunulmazlıklar konusunda muhalefetten beklentiniz ne? İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu “evet deriz” demişti…
Karma komisyon ve alt komisyondaki heyetler bir tür hâkim gibidir, savunmaları dinleyip karar verecekler. Yavuz Bey’in neye dayanarak bunu söylediğini bilmiyoruz. Fezlekeleri görmüş de bir yargıya mı varmış ki, biz de görmedik, bunu bilemiyoruz ama okumadığı çok açık. Önceden kararı vermiş kendisi. Konuşmasında adaletten bahsediyor, adaletle alakası olmayan bir kişi. Yavuz Bey HDP hakkında sık sık münasebetsiz laflar ediyor, çok ciddiye almıyoruz kendisini. AKP-MHP’nin kapısında ikbal avcılığı yaptığınızı düşünüyoruz. Ciddi olarak tartışmak istiyorsa, her platformda açıkça tartışmaya, söylediklerinin cevabını vermeye hazırız. Öyle tek kale maçla siyaset olmaz, ciddiyet de olmaz. İkbal avcılığı yapar. İYİ Parti içindeki koltuk peşinde koşanlardan bir tanesidir.
Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklamalarını kişisel olarak mı değerlendiriyorsunuz İYİ Parti’de genel bir görüş mü?
Onu bilemem. Bu konuya İYİ Parti’nin cevap vermesi lazım.
Dokunulmazlıklar üzerinden Millet İttifakı’nın parçalanmaya çalışıldığına dair yorumlar yapılıyor. Siz bu bakışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğrudur, katılıyorum. İktidar, muhalefetin birlikte hareket etmemesi için her türlü adımı atıyor. Siyaset dışı araçlarla bu işi yapmaya çalışıyor; manipülasyonla yapıyor, hukuk dışı adımlar atıyor, kara propaganda sürdürüyor. Esas vahim olan bu. Biz Millet İttifakı’nın bir parçası değiliz ama bizim üzerimizden Millet İttifakı’nı parçalamaya çalışan bir iktidar tutumu olduğu çok açık. Millet İttifakının parçası olan partilerin bu durumun fakrında olması ve buna yönelik siyaset ve taktik geliştirmeleri önemlidir, diye düşünüyorum. Bunu kendileri zaten mutlaka tartışıyorlardır. Buradaki sorun iktidarın demokratik meşruiyeti olan ve siyasi etiğe uygun olan yöntem, söylem ve araçları kullanarak mücadele etmiyor olmasıdır. Yürümenin çeşitli mensupları ellerinde fotoğraflarla TV stüdyoları dolaşıyor. Meşru değil yaptıkları. Ya itibar suikastı yapıyorlar ya kara propaganda yapıyorlar, gerçek olmayan iddialar ortaya atıyorlar ve bunlar üzerinden bir algı operasyonu sürdürüyorlar. Bu yaptıklarıyla Türkiye’deki politik iklimin demokratikleşmesi, normalleşmesi ve demokratik bir zeminde konuların tartışılmasına engel oluyorlar.
Mesela sosyal medyada nefret söylemi var. İktidardan birine yönelik nefret söylemi, cinsiyetçi küfür, hakaret olduğu zaman ortalık birbirine katılıyor, yapanlar tutuklanıyor. Biz de bu nefret söylemleri, cinsiyetçi küfürlerin karşısındayız kime yapılırsa yapılsın fark etmez ama muhalefete yapıldığı zaman, vekillerimize dönük cinsiyetçi küfürler, hakaretler, nefret söyleminde bulunulduğu zaman yargılamalar beraatla sonuçlanıyor. Ve biz Adalet ve Kalkınma Partisi’nden ‘bu nefret söylemidir, kınıyoruz’ lafını duymuyoruz. Biz Esra Albayrak’a, Özlem Zengin’e yönelik söylemleri kınadık, ilkesel bir tutuma sahibiz. Aynı ilkesel durum maalesef iktidar tarafında yok, o zaman politik ortam normalleşemiyor.
Uzun vadeli başka bir hesap var ortada dediniz, AKP’nin bu hesapları ne olabilir. Ara seçim tartışmaları da var. Ara seçime gidilse bölgedeki HDP milletvekillerini alabileceklerini mi düşünüyorlar?
Anayasayı değiştirmek istedikleri çok uzun. En son Tayyip Erdoğan’ın yaptığı çağrı da aslında bunu gösteriyor. ‘Anayasa yapalım’ dedi. Dolayısıyla yeni bir anayasa yapılmak istendiği çok açık. Biz de buna cevap verdik, dedik ki; ‘evet Türkiye’nin demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü yeni bir anayasaya ihtiyacı var’. Ama anayasayı yapacak politik ortam yok. Bize fezlekeler yağacak, nerede konuşma yaparsak hemen bir fezlekeye dönüşüp buraya gelecek ama biz demokratik ve özgürlükçü anayasa yapıyoruz diye tartışma yapacaklar masa başında oturarak. Bu gerçekçi mi? Sadece bizimle ilgili geçerli değil bu. Toplumsal ve siyasal bütün muhalefet için geçerli. Bir sivil toplum kuruluşu bir toplantı düzenleyecek, iki çift laf edecekler başları derde girecek ama bir taraftan da anayasa yapacağız diyorlar. Bir kere bir anayasa yapabilmenin hakikaten sivil ve bütün toplumu kaplayan yeni bir toplumsal sözleşme yapabilmenin yolu, aslında demokratik bir tartışma ortamının sağlanmasıdır. Yani politik iklimin değişmesidir. Ama bu iktidarın politik iklimi değiştirme gibi bir niyeti var mı? Böyle bir soru sararsanız ben doğrusu görmüyorum.
Şimdi İnsan Hakları Eylem Planı açıklanacak dediler. İnsan Hakları Eylem Planı’nın demek ki birinci maddesi HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırıp, yargılamak, hapse etmek. İkinci maddesi HDP’yi tasfiye etmek. Böyle mi olacak? Bütün dünya sormayacak mı ‘Ya insan hakları eylem planı yapıyorsunuz da peki bu yaptıklarınız nedir?’ diye. O yüzden söylediğimiz şu: evet, Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Türkiye’nin yeni bir yol temizliğine ihtiyacı var yasalar açısından baktığımızda. Çok fazla çakıl taşı var evrensel hukukla çakışan ama bütün bunların yapılabilmesi için demokratik bir tartışma ortamının, demokratik bir politik iklimin oluşması gerekiyor. Bu iktidarın böyle bir niyeti olduğu kanaatinde değiliz. Keşke yanılıyor olsak.
Böyle bir niyetleri yoksa o zaman yeni bir anayasa yapmanın yolu nedir? Meclis’te 400 milletvekiline sahip olmaktır. Meclis’te 400 milletvekiline nasıl sahip olursunuz? Bir tek yolu kaldı bunun. İYİ Parti’yi yanınıza katacaksınız ya da baraj altı bırakacaksınız ve HDP’yi tasfiye edeceksiniz. HDP’yi tasfiye etmek neden çok önemli? Çünkü Diyarbakır, Hakkari, Şırnak, Van, Mardin yani bütün Kürt coğrafyasına baktığımızda HDP oradan çok ciddi oy alıyor ve bu oyları HDP alamazsa eğer, seçime giremezse, engellenirse bu oyların karşılığı olan milletvekilliği AKP’ye gidecek diye düşünüyorlar, hesaplar bu. Bu hesap çok demokratik meşruiyetle alakası olmayan bir hesap. Siyasi rekabet üzerinden bu hesap yapılsa HDP’yi sandıkta yenmek diye, bu meşrudur ama siyasi rekabet yok burada. Bizim seçmenlerimiz hafızası güçlü olan ve siyasi bilinci yüksek olan seçmenlerdir. Türkiye’deki seçmenlerin birçoğu böyledir. Ama bizim seçmenlerimiz çok badire atlattıkları için çok ağır baskılarla karşı karşıya kaldıkları için daha duyarlıdırlar birçok şeye. Yani bizim seçmenlerimiz HDP’nin bütün seçilmişlerini cezaevine koyan HDP’yi tasfiye etmek için her adımı atan, HDP’nin seçmenlerine beddua eden bir iktidarı asla unutmazlar, unutmayacaklar.
Kimse zannetmesin ki HDP’yi siyaset sahnesinden sildiğimizde -ki silinemez bu konuda partiyi kapatmakla HDP fikriyatını, politikalarını ortadan kaldıramazsınız- onların seçmenleri bize oy verir. Öyle olmaz ve olmayacak. Bunu inanarak söylüyorum.
HDP’nin seçime girmesi engellenmek isteniyor dediniz. Parti kapatmaktan mı bahsediyorsunuz yoksa başka araçlar mı kullanılır?
Her yolu deneyebilirler.
* Kapatma olursa, var mı bir hazırlığınız, bir planınız?
Biz bunu tartıştık Merkez Yürütme Kurulu’muzda. Hangi adımlar atılabilir diye. Hukuk Komisyonumuz bir çalışma yaptı. O konuda çeşitli planlarımız ve adımlarımız var.
Paylaşır mısınız?
Paylaşmayayım. Siyaset bizim için biraz satranç oyunudur. Birkaç hamle sonrasını planlıyoruz, karşı hamleleri de bekliyoruz. Dolayısıyla tavla gibi oynamıyoruz. Ne zar gelirse ona uygun cevap vereceğiz demiyoruz.
Garê operasyonunun sonuçlarını baktığımızda iç siyaseti daha belirleyici bir nokta oldu. İktidarın muhalefeti sıkıştıran bu anlamda sonuç doğurdu. İktidar HDP’yi “düşmanlaştırdığını” gördük, fezlekeler geldi. Bu “düşmanlaştırma” bu kadar sıradanlaştırılırsa bunun sonucu nereye varır? HDP olarak nasıl bir çıkış düşünüyorsunuz?
Garê operasyonunun muhalefet için zorlayıcı bir şey olduğunu düşünmüyorum, iktidar için zorlayıcı bir durum olduğunu düşünüyorum. Muhalefet bu konuda iyi bir sınav verdi ve iktidar yaptığı operasyonunun başarısızlığını örtebilmek için muhalefete, HDP’ye saldırdı. Siyaset ile ilgileniyoruz. Ne ordumuz, ne askerimiz var, bizim siyasi partimiz var ve dolayısıyla işe siyasi açıdan bakıyoruz. Bunu Meclis’te aileler geldiğinde de söyledik. HDP olarak alilere çocuklarınızın kurtarılabilmesi için, size teslim edilmesi için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız dedik. Açık çek verdik bu konuda ve diğer partilere de çağrıda bulunduk. Dedik ki; ‘gelin iktidar güvence versin, hep birlikte alıkonulan askerler için sağ sağlim eve dönmelerini sağlayalım’. Bu konuda ne gerekiyorsa yapmaya hazırız dedik. Bizim için hedef, oradaki insanların sağ salim evlerine dönmesiydi. Onların hepsi hayatını kaybetmiş olunca yapılan iş çok açık başarısızlık. Biz bu açıdan bakıyoruz.
İktidar bu başarısızlığı örtmek için de HDP’yi hedefe koydu. Orada da tutturamadı. Biz aylar yıllar önce yeter ki adım atalım, birlikte gidelim alalım insanları demişiz. Bize ne dememişiz. Burada da HDP’ye yapılan saldırı karşılıksız kaldı. O da olmayınca İçişleri Bakanı yeniymiş gibi çözüm sürecindeki fotoğrafları çıkardı. Eş başkanımız cevap verdi. O da tutmadı, bu kez milletvekili Garê’ye gitmiş senaryosu yazdılar. Kim açıkla dedik. Önce açıklamayacağım sonra bir kadın milletvekili, sonra bir senaryo yazıldı bir vekilimizi adını verdiler. O da yalan. Belgeleri koyun ortaya. Yok bir şey ellerinde. Tam bir yalan, iftira, itibar suikastı hedef gösterme bir kadın vekile yönelik. Durum bu. Bunları neden yapıyorlar, çaresizler. Bunu görüyoruz.
İkincisi de Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü dışında biz herhangi bir çözüm yolu olduğunu düşünmedik, düşünmüyoruz. Bu iktidar güvenlikçi politikalarla sorunu çözme anlayışına geldi. 5-6 yıldır bunu uyguluyorlar. Bu çözüm değil, çözümsüzlüktür. Bundan sonuç elde edilemez. Biz demokratik ve barışçıl çözüm için elimizden geleni yapma ve bu mücadeleden vazgeçmeme konusunda kararlıyız. Bu konuda HDP’yi kapatsalar da kararlıyız, bütün milletvekillerini yargılayıp cezaevine koysalar da değiştirmeyeceğiz. Bütün belediyelerimize kayyım atandı değiştirmedik tutumumuz. Biz ilkesel yaklaşıyoruz.
Meclis’te söyledim, bir kez daha parti adına söylüyorum. Kürt sorununun demokratik, barışçı çözümü için diyalog, konuşma, müzakere Meclis’te bu işi çözme gibi konularda çağrı yapıyoruz. Şiddetin kullanılamadığı, devre dışı bırakıldığı, konuşma ve müzakere ile sorunun çözülmesi Türkiye’nin demokratikleşmesi için -Kürt sorununun çözümünü demokratikleşmeden ayrı düşünmüyoruz- Türkiye’nin demokratikleşmesi için adım atılması çağrısında bulunuyoruz. Bunu muhalefete de iktidara da söylüyoruz. Kararlı tutumumuzdan vazgeçmiyoruz. Bunların üstüne gidersek, milletvekillerini düşürelim, hapse atalım, öfkelenip bunlar aman demokratik siyasette işimiz yok diyeceğimizi bekliyor düşünüyorlarsa çok yanlıyorlar. Bugüne kadar yaşanan baskılara rağmen bu konuda kararlı taviz vermez tutumumuzu değiştirmedik. Bundan sonra da değiştirmeyi de düşünmüyoruz.
Sürekli terörle bağlantınız olduğu iddiası var. Bu algı karşısında bir söylem değişikliği olur mu? Terörle bağlantılı partilerin kapatıldığı yönünde Batasuna örneği veriliyor. Bu algıyı kırmak için ne yapacaksınız?
Batasuna bizimle örtüşen bir örnek değil. O konuda size AİHM’in kararını da iletirim. DTP 2019’da kapatıldı. AİHM’den ‘DTP’nin kapatılması uygun değil’ kararı çıktı, ihlal geldi. O kararda DTP’nin Batasuna ile bir benzerliği olmadığı söyleniyor. Bu karar daha çok Refah Partisi’nin kapatılma davası ile ilgilidir. İçişleri Bakanı ikide bir Batasuna diyor. Belli ki Refah Partisi’nin kapatılması iyi oldu demek istiyor. Danışmanlarına söylese de doğru dürüst araştırsalar, yanlış biliyorlar. Bizim Batasuna ile ilgili benzerliğimiz yok. Bizim şiddet ile Türkiye’nin herhangi bir sorununun çözümüne ulaşılamayacağına dair çok net fikrimiz var. Bunu Meclis’te de dışında da söylüyoruz. Şiddetle hiçbir sorun çözülmez hele hele Kürt sorunu çözemeyiz diyoruz. Bu sorunun çözümü için müzakere, uzlaşma, toplumsal barışın sağlanması için bu araç ve tutumlara ihtiyaç var diyoruz. Şiddet karşısında tutumumuz çok net. Şehir efsanesi var; ‘HDP bölücü parti, bölmek ve ayrıştırmak istiyor’ diye. Bunu konuşanlar HDP’nin belge ve politikalarını yeterince araştırmamışlar.
HDP Meclis grubu nasıl oluştu. Seçim bildirgemizde söylediklerimizi ciddiye alıyoruz. Seçim bildirgemizde açık şekilde Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüyle ilgili olarak üniter yapının korunması ve bu çerçevede bir demokratik çözümün ortaya çıkması ifadesi yer almaktadır. Dolayısıyla üniter yapı konusunda tutumumuz nettir. Bu tür şeyleri biraz propaganda aracı olarak kullanıyor bazı partiler. Bölücüdür, ayrılıkçıdır gibi… Alakası yok. Ama herhangi bir şekilde toplumsal müzakere, uzlaşma ve barış zihniyeti ile hareket edilmediği için demokratik çözüm perspektifi ile hareket etmedikleri için bu konuyu bu şekilde konuşmak işlerine geliyor. Ama doğru değil, karşılığı olmayan bir söz bu. Söylemimiz o açıdan bu açıdan bitmiş tamamlanmış değil tabii ki geliştiriyoruz söylemimizi. Yarın konjonktürde başka şeyler söylemek gerekir, bunu da söyleriz. Bundan kaçmayız. Ama şu ana kadar söylediklerimiz bu konuda açık ve nettir.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın bahsettiği vaatler neler?
Benim bildiğim bir şey olsa söylerdim. Ben o zaman heyette değildim, heyetteki kişiler ancak bir şey söyleyebilirler. Biliyorsunuz bu tür zamanlarda evrensel olarak bu tür görüşmeleri sürdüren heyetler bu görüşmelerin bir etiği vardır, bu etiğe uygun kalır herkes. Dolayısıyla sizin basın olarak bildiğiniz ne varsa ben de onu biliyorum, daha fazlasını değil. Kimi zaman bazı görüşmelerde masada konuşulanlar, masada kalır. Eğer taraflar diyorsa ki şimdi şunları açıklayacağız, açıklarlar. Dolmabahçe Mutabakatı öyle bir şeydi. Herkes oturdu o güne kadar yapılmış olan görüşmelerin varmış olduğu siyasi noktayı 10 maddede birlikte açıkladılar. Yani bu tür görüşmelerin kendine has yol ve yöntemleri vardır, evrenseldir sadece buraya özel değildir. Yani ben bilmiyorum.
Aynı zamanda HDP’ye de zarar vermez mi “Gizli pazarlık mı yapıldı” sorusu…
Gizli pazarlık ile ilgisi yok. O görüşmelerde konuşulan şeylerdir. Bir pazarlık konusu değildir. Konuşulan şeylerdir nihayetinde.
Neden şimdi açıklanıyor sorusu akla geliyor. Sizin çevreniz de neden açıklanmıyor diye soruyor? Sosyal medya özellikle.
Sosyal medya ile siyaset yapıyor olsak işimiz bayağı zor olurdu.
Ayhan Bilgen’in parti kurma iddiası vardı. Var mı böyle bir durum?
Ayhan Bilgen ile en son tutuklandığında görüşmüştüm. O zaman böyle bir niyetinden bahsetmemişti. Dolayısıyla bir parti kuracak diye bir bilgi yok kendi ağzından duyduğum, bilemiyorum. Yakın zamanda yine ziyaret etmek istiyorum, orada konuşacağız, sorarım da açıkça. Bizim hukukumuz sadece HDP değildir, öncesi de vardır. Çok takdir ettiğim bir arkadaşımızdır, birlikte çok çok çalıştık. Böyle bir fikri varsa söyler açıkça, gizli değildir… Ama ben Ayhan Bilgen’in parti kurmanın bu kadar kolay bir iş olmadığını bilen birisi olduğunu biliyorum. Parti kurmak, örgütlenmek halkın desteğini kazanmak bunlar kolay şeyler değil. Birlikte bu çalışmaları yaptığımız için HDP kurulduğundan beri, zorlukların neler olduğunu bilen bir arkadaşımızdır, dolayısıyla fevri davranışlarda bulunmaz diye düşünüyorum.
Muhalefet turu nasıl devam edecek?
Az kaldı bitecek o tur. Turda yaptığımız görüşmeler iyi geçti, düşüncelerimizi aktardık. Düşünceler derken birçok konuda, anayasa tartışmaları, yaşanan hukuksuzluklar, iş-aş konuları hepsini konuştuk ve büyük ölçüde de ortaklıklar olduğunu tespit ettik. Zaten bunu da biliyoruz. O açıdan iyi geçti. Şunu söyledik; bizim bu konuştuğumuz konularda hazırlığımız var, ne tür yasa değişiklikleri yapılabilir, bir anayasa tartışması nasıl sürdürülebilir hazırlığımız var. Görüşmeler tamamlanınca bütün bunları değerlendireceğiz ve hazırlığımıza son halini verip, bu dosyaları partilere ileteceğiz. Bunun içinde Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden nasıl bir yere geçmesi gerektiğine dair önerilerimiz de olacak. Bunları yazılı olarak da ileteceğiz.
Onlar da kendi çalışmaları olduğunu ileteceklerini söylediler, görüşmeler aslında çok medeni ve demokratik ortamda süren görüşmeler oldu. Biz önemsiyoruz bunu. Az kaldı tamamlanacak tur.
Açlık grevleri cezaevlerinde devam ediyor. Nedir son durum, HDP olarak bu konuda neler yapıyorsunuz?
Grevler devam ediyor ve biz bundan dolayı çok endişeliyiz. İlk başladığı andan itibaren bu meselinin çok fazla uzamadan taleplerin yerine gelmesi için görüşmeler yapıyoruz. Meseleyi yakından da takip ediyoruz.
Taleplerini hukuki ve insani taleplerdir, bazıları cezaevi koşulları ile ilgilidir insanlığa uymayan hukuk dışı. Bir diğeri de İmralı’daki tecrit meselesidir. Bunun İmralı’daki bütün hükümlüler için kaldırılması talebidir. Bu da çok hukuki bir taleptir aslında. Bunların gerçekleşmemesi için bir neden yok, ama bizim mücadelemiz ve çabamız bir insanın hayatına zarar gelmeden bunların gerçekleşmesi ve açlık grevlerinin sona ermesidir. Ama iktidardan bu konuda gereken cevap alınamamıştır ama çabamız sürecek. Kimsenin hayatını kaybetmesini istemiyoruz. Çok önemsediğimiz bir konu.
MA / Diren Yurtsever