ÖNCE MİSAFİR İŞÇİ OLARAK ALMANYAYA GELDİLER SONRA GÖÇMEN İŞÇİ OLARAK KENDİLERİNİ TANIMLADILAR BUGÜN YURTTAŞ OLARAK ALMANYAYI YURT EDİNDİLER

– Turgay Çelik –
Almanyada sayıları dört milyonu buldu bugün artık beşinci kuşak yetişiyor yarım asırı geçti Hani derler ya doğduğun yermi doyduğun yermi buda öyle bir şey türlü zorlukları aşarak yaşayarak bugün Almanyayı yurt edindiler Bundan tam 60 yıl önce, 30 Ekim1961’de, 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’da oluşan işgücü açığının giderilmesi amacıyla Türkiye ile Almanya arasında “Türk İşçi Alımı Anlaşması” imzalanmıştı.
Kimi bir tarla almak için kimi bir traktör almak için kimi bir ev almak için kimide çalışarak ailesine ekonomik anlamda katkı sunmak için sevinçler hüzünler birleşen aileler dağılan aileler kısacası yaşamın içinde yaşanması gerekenler
Burada sorun doğdumuz ana vatanımızın genel politikaları Almanyayı yurt edinen Türküyellilerden beklentileri ne idi
Bu konuda Sürgünde yaşamını sürdüren Gazeteci Yazar DOĞAN ÖZGÜDEN abimizin bugün yayınladığı yazısında Avrupada göçmen işçilere yönelik yaptığı açıklamadan bir bölüm
Belçika özelindeki açıklaması başta Almanya olmak üzere bütün avrupayı yansıtıyor
“Göçmenlikte büyük sorun dinsel fanatizmin ve aşırı milliyetçiliğin egemen olduğu ülkelerden gelen göçmenlerin ve yeni kuşakların bu ülkeler yönetimleri ve medyası tarafından sürekli ideolojik kontrol ve baskı altında tutulmasından kaynaklanıyor.
“Belçika’da doğup büyümüş, bu ülkenin okullarında eğitim görmüş olup Türkiyelilere çifte vatandaşlık hakkı tanınmasından da yararlanarak Belçika federal, bölgesel ve yerel meclislerine seçilmiş olan Türk kökenli siyasetçilerin Türk lobisinin uç beyleri gibi davranmaya mecbur edilmeleri, 12 Eylül faşist rejiminin ürünü olan Türk Diyanet Vakfı’nın Türk cami ve derneklerinin çoğunu kontrol ve baskı alında tutması, Türkiye çıkışlı medyanın, hattâ Belçika’da kurulmuş Türkçe dijital gazetelerin Ankara rejiminin sözcüleri gibi Türkiyeli göçmenleri sürekli beyin yıkamaya tabi tutması, hem Belçika demokratik kurumlarının, hem de Türkiyeli insan hakları savunucularının karşılaştıkları en büyük sorunlardan biri…
“Genel olarak Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli olan 3. kuşak olarak günümüzde adlandırılan gençlerin Türkiye halklarının kültürüne yaklaşımı ne yazık ki Türk Devleti’nin baskısı ve etkisi altındadır. Göçün yeni kuşakları da maalesef zaman zaman ırkçılığa varan bir aşırı milliyetçiliğin ve dinsel fanatizmin rehinesi durumundadır.
“Türkiye halklarının kültürü dendiğinde sadece Türk ırkının ve İslamın yüceliğine koşullandırılan gençlerin Türkiye’nin diğer halklarının, yani Asurilerin, Ermenilerin ve Kürtlerin kültürlerine mesafeli, hattâ zaman zaman düşmanca davrandıkları bir gerçektir. Avrupa’nın merkezinde Kürt, Ermeni ve Asuri kurumlarına yapılmış olan saldırılar sürgün yaşamımın en acı anılarındandır.

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler