Türkan Doğan:Toprak barutla uyanırsa; güneş de direnişle doğar.

Ortadoğu’nun yorgun kalbinde bir kez daha yankılandı çelikten çığlıklar. İsrail, gökyüzünü kendi tanrısına ait sanarak, İran semalarına demirden meleklerini gönderdi. Füzeler yalnızca hedeflerini değil; halkların iradesine dair sessizliğe alışılmış bir dünyayı da vurdu.
Ama bu yalnızca bir saldırı değil; hafızaya, geleceğe ve halkların onurlu yürüyüşüne karşı açılmış bir cephedir. İsrail’in bastığı düğme bir silah değil sadece; emperyalizmin pusulasıdır. Ortadoğu haritasını yeniden ve kendi istediğince çizmek için kullanılan kanlı bir mürekkeptir o. Her patlama, sadece binaları değil; halkların hafızasını ve geleceğe dair inancını hedef alır.
Fakat devrimci halklar için yıkım, bir son değil; yeniden doğuşun toprağıdır.
Tahran’ın sabaha karşı titreyen toprağında her sarsıntı, yeni bir iradenin tohumu olur. Direniş, düşen her kardeşin ardından yükselen bir yemindir. Çünkü devrimci halklar, yaslarını direnişe dönüştürmesini bilir. Cenazelerle yürür ama asla mezarlarda durmaz. Bu saldırı, korkunun değil; iradenin ve öfkenin yeni bir harcını karmıştır şimdi o topraklara.
İsrail devleti, yalnızca emperyalist bir taşeron değil; aynı zamanda Siyonist bir şeriatçılığın da temsilcisidir.
Birçokları, İran’ın mollalar rejimine duyduğu tepkiyle, bu saldırıyı meşrulaştırmaya çalışacaktır. Ama unutulmamalıdır: Siyonizm, sadece bir işgal politikası değil, dini dogmalarla ırkçılığı harmanlayan bir ideolojidir. Bu anlayış, Tanrı adına üstünlük ve toprak iddiasında bulunur. Yahudiliği siyasi bir silaha, Tanrı’yı ise askeri bir lidere dönüştürmüştür. Ve emperyalizm bu ideolojiyi, bölge halklarının geleceğini karartmak için bir kaldıraç gibi kullanmaktadır.
Emperyalist merkezler, Siyonizme yönelen her eleştiriyi anti-semitizm yaftasıyla bastırmak ister.
Oysa biz biliyoruz: Yahudi halkının tamamı bu sömürü düzeninin parçası değildir. Yahudi komünistler, ilericiler, devrimciler geçmişte olduğu gibi bugün de Siyonizme karşı halkların safında durmaktadır. Bizim düşmanımız bir halk değil; halklar arasına nefret eken, teokrasiyi silahlandıran Siyonist şeriatçılıktır.
Dünya susabilir. Diplomasi, ölçülmüş kelimelerle durumu izleyebilir. Ama halkların dili susmaz. O dil, zulmü tanır; onun sesini duyar ve onu devirecek kudreti içinde taşır. Ve İran halkı yalnız değildir. Çünkü adalet arayan her coğrafya bugün onunla aynı ritimle atar:
Filistinli çocukların sessiz bakışlarında, Lübnan’ın yıkık taşları arasında, Yemen’in direnen annelerinde, Irak’ın susmayan ağıtlarında aynı kararlılık yankılanır.
Bir saldırı yalnızca bir ülkeye yapılmaz; bir direniş geleneğine yapılır. Ve tarih bu geleneği unutmamakla kalmaz, büyütür.
İsrail bilmelidir: Toprak, üzerinde yükselen yalanlara sonsuza dek tahammül etmez.
Gök yeniden mavi olacaksa, bu ezilenlerin kanıyla değil; onların umutlarıyla boyanacaktır.
Ve işte o zaman, devrim yalnızca bir kelime değil; halkların dirilişi olacaktır.
Yıkıntılardan doğan irade, yeni bir güneş gibi yükselecek; halklar, kendi gökyüzünü yeniden kuracaktır.

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler