Kızılırmak’la Söyleşi
Hiç yorulmaz idin Kızılırmağım
Engel tanımazdın vurur yıkardın
Niye çok durgunsun Kızılırmağım
Durgun, dingin akan ey Kızılırmak
Yaraşır mı sana sessizce durmak?
Zulmü, yoksulluğu kalbinden vurmak
Senin kârın olsun Kızılırmağım
Su ile öpüşen söğüt dalları
Kim yapmış gurbete giden yolları
Yüreğimde yüzen kırık salları
Suyuna bıraksam Kızılırmağım
Kıyıda hasretten çatlamış toprak
Mevsim hazan olmuş, kurumuş yaprak
Dalgası kalbime hüzün çarparak
Akıp gidiyorsun Kızılırmağım
Akarsın geceden, şafaktan, tandan
İzler kalmış sende Pirim Sultan’dan
Naz edip yüreğim yakma bir yandan
Yar edası gibi Kızılırmağım
Baharda çıldırır dönersin sele
İstersin ki, her dem yanına gele
Rastlar isen garip Âşık Veysel’e
Selam söyle benden Kızılırmağım
Kokusun’ verirsin nergis, çiğdemin
Suyun şarap mıdır? Mest eder demin
Âdemi Baba’nın, Himmet Dede’nin
Semah yoldaşısın Kızılırmağım
Senden ilham aldı nice erenler
Gerçeğe erdiler sırrın görenler
Özüyle, sözüyle ikrar verenler
Şimdi neredeler Kızılırmağım
Renginin kızılı acep kandan mı?
Madımak’ta yanan nice candan mı?
Kızılbaşlar piri Pir Sultan’dan mı?
Kan kızıl akarsın Kızılırmağım
Nasıl dayanırsın? Dertlerin başı
Silinsin tarihten bu derdi taşı
Belki de Pirim’in kanlı gözyaşı
Suyuna karışmış Kızılırmağım
Uzak mıydı sana kan Kızıldere
Bizleri yaktılar belki bin kere
Bilir misin acep Madımak nere?
Hadi ayağa kalk Kızılırmağım
On’lar yürüdüler, öncü Mahir’di
İkrar vermişlerdi, On’u da birdi
“Yoldaş Deniz için” savaşa girdi
Niye korumadın Kızılırmağım
Şarkışla, Gemerek! Bu kimin işi
Sana mihman oldu, canım üç kişi
Halkların umudu, Deniz Gezmiş’i
Canilere verdin Kızılırmağım!
Mazlumun sesini duymazdı
Rahim! Halklar yoksul idi durum çok vahim
Yürüdü Dersim’e Yoldaş İbrahim
Gördün mü yollarda Kızılırmağım?
Düzenin yaşama sinmiş kiri var
“Yaşamak direnmek” diyen biri var
Bu Mazlum Halkların Kemal Pir’i var
Onu tanıdın mı Kızılırmağım
Hazan mevsiminde, iklim isyandı
Özgürlük aşkına canlar adandı
Amed zindanında ÜÇ KİBRİT yandı
Işığı gördün mü Kızılırmağım
Gâhi sıcak aktın, gâhi de serin
Yüreğin yufkadır, yatağın derin
Dönüp bir baksana mazlum
Kürtler’in Köyleri yanıyor Kızılırmağım
Yoldaşı olsana Dicle, Fırat’ın
Yaşam sevgisinden barış yaratın
Savaşı süpürüp denize atın
Bir daha gelmesin Kızılırmağım
Kızıldağ’dan bir yol Munzur’a baksan
Dersim’den dolaşıp Amed’e aksan
Yüreğimiz acır bil ki sen yoksan
Hawarımız sana Kızılırmağım!
Menzilin uzun mu, yolun nereye?
Efkârın karışır çaya, dereye
Benim gibi garip, muhtaç bireye
Aşkı versen n’olur Kızılırmağım?
Yalvarırım, hadi inadı bırak
İçimde yangın var, çöl gibi kurak
Bendini patlat da yüreğime ak
Söndür şu ateşi Kızılırmağım
Dedem Sultan derdi “Yıktın mı bendin?”
Özgür değil isen, kimdir efendin?
Salınıp, süzülüp sadece kendin
Akma bir başına Kızılırmağım
Çorum’da, Maraş’ta, kanlı
Sivas’ta Beni de götürüp Banaz’da as ta
Yavuz’dan bu yana çekilen yasta
Söyle, neredeydin Kızılırmağım?
Doğduğun topraklar, âşıklar yurdu
Saldılar üstüne çakalı, kurdu
Kanarsın içinden, seni kim vurdu?
Niye susuyorsun Kızılırmağım!
Seninle dertleştim, alınma sakın
Kaldır başını da çevrene bakın
Bedrettin, Börklüce, Baba İshak’ın
Sana bakıyorlar Kızılırmağım
Bülbülî Şeyda’yım, figan eylesem
Derdimi sırrımı, sana söylesem
Gitmiyor içimden acep n’eylesem?
Beni yakan ateş Kızılırmağım…
Kemal BÜLBÜL (21 Ekim 2001 Kızılırmak kıyısında)
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler