15 Temmuz Darbe Girişimi Tüm Yönleriyle Aydınlatılmayı Beklerken, Sivil Darbe Uygulamaları Tüm Hızıyla Devam Ediyor!
Konfederasyonumuz tüm sendikaları ve bir bütün olarak üyeleriyle birlikte 15 Temmuz darbe girişimi karşısında daha ilk gün “Ne Askeri Darbe, Ne Sivil Darbe! Çözüm: Eşit-Özgür-Demokratik Türkiye!” başlıklı açıklaması ile duruşunu net olarak ortaya koymuştur. Defalarca bedeli ne olursa olsun her tür darbeye karşı olduğumuz, karşı bir duruş sergileyeceğimiz, temel hak ve özgürlükleri kim çiğnerse çiğnesin onlara karşı bir mücadele içerisinde olacağımız belirtilmiştir. Yine AKP’nin OHAL ilan ederek durumu anti demokratik politikalarına gerekçe yapma ve fırsata çevirme girişimi karşısında KESK-DİSK-TMMOB-TTB olarak “Ne Askeri Ne Sivil Darbe, Ne Olağanüstü Hal-Acil Demokrasi” başlıklı açıklama ile ülkemizin temel ihtiyacının OHAL değil demokrasi olduğu güçlü şekilde vurgulanmıştır.
Ne yazık ki, darbelerin panzehiri olan demokrasinin tüm kural ve ilkeleriyle hayata geçirilmesi, parlamenter sistemin kurum ve kurallarıyla işletilmesi, farklı düşünce ve inançların kendilerini ifade edebilmelerinin sağlanması için bir zemin ve gerekçe haline getirilmesi gerekir iken tam tersine, 15 Temmuz AKP’nin sivil darbesine gerekçe haline getirilmiştir. Cumhurbaşkanı ve AKP darbe girişimini “Allahın bir lütfu” olarak görmüş, siyasi fırsata çevirmiştir.
“Bir ay, en fazla 45 gün için ilan ettiklerini” söyledikleri OHAL 19 Temmuz 2018 tarihine kadar iki yıl boyunca her üç ayda bir uzatılmış, referanduma sunulan anayasa değişikliği ile de OHAL rejimi süresiz ve sınırsız şekilde temel yönetim biçimi haline getirilmiştir.
KHK’lar ile anayasa rafa kaldırılmış, ülkemiz anayasasızlaşma sürecine sokulmuş, hukuk ayaklar altına alınmıştır.
Darbe girişimiyle uzaktan yakından alakası bulunmayan siyasi parti eş genel başkanları, milletvekilleri cezaevine konulmuş, kayyumlar ile birçok belediyeye el konulmuş, belediye eş başkanları ve çalışanları tutuklanmıştır.
Onlarca medya kuruluşu kapatılmış, basın yasaklarına sosyal medya yasakları da eklenerek haber alma hakkı engellenmiş, düşünce ve ifade özgürlüğünde Cumhuriyet tarihimizin en karanlık günlerine imza atılmıştır. Ülkemizi dünyada en çok tutuklu gazetecilerin bulunduğu ülke haline getiren AKP en son birkaç gün önce yılların basın emekçisi Hüseyin Aykol’u da cezaevine göndermiştir.
OHAL sürecinde 32 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 131 bin 922 işlem tesis edilmiş, 125 bin 678 kişi kamu görevinden ihraç edilmiş, 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatılmıştır.
AKP bu süreci kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı ve performans sistemiyle kamuyu tümüyle özel şirketlere dönüştürmeyi hedefleyerek yine fırsatçılık yapmıştır. Bu süreçte emekçilerin grev hakları OHAL ve KHK gerekçe gösterilerek, yasaklanmıştır. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz” diyerek OHAL’in emek düşmanı politikalara nasıl manivela yapıldığını açık ve net olarak itiraf etmiştir.
Cemaat üyelerinin devlet kurum ve kuruluşlarında büyük oranda etkili ve yetkili olduğu 15 Temmuz 2016 öncesinde Cemaat ve AKP’nin baskı ve ayrımcı politikalarına maruz kalan KESK üyeleri ise darbe girişimi sonrasında AKP’nin ihraç kararlarıyla sendikal hak ve özgürlüklerin ihlallerinde yeni bir aşama ile karşılaşmışlardır.
Birçoğu sendikalarımız yöneticisi olan 4649 KESK’li hukuksuzca, herhangi bir yargı kararı olmadan, savunmaları bile alınmadan, AKP’nin muhalefetin etkisizleştirilmesi hedefi kapsamında ihraç edilmişlerdir. Bir kamu emekçisinin hiçbir adil soruşturma geçirmeden, savunma hakkı verilmeden ve sadece OHAL süresince değil ömür boyu meslekten ihraç edilmesi, vatandaşlık haklarının sınırlandırılması düzenlemesi nasıl bir zorbalık ile karşı karşıya olduğumuzun en somut ifadesidir.
Uluslararası kamuoyunu ve ihraç edilenleri oyalamak amacıyla kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun kurulma ve bugüne kadar aldığı kararların niteliği ise nasıl bir süreçten geçtiğimizi, hukukun, temel hak ve özgürlüklerin nasıl ayaklar altına alındığı tek başına gözler önüne sermektedir.
Komisyon bugüne kadar aldığı toplam 77.900 karardan 71.900’ü ret yönünde olmuştur. Göreve iade kararı sadece 6.000 dir. Bu da % 7.7’ye denk düşmektedir.
Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın 4649 üyesinin başvurularından 28 Haziran 2019 tarihi itibariyle başvurusu kabul edilen 229 arkadaşımız görevlerine iade edilmiş olup 434 arkadaşımızın başvurusu ret edildiğinden yargı süreci başlatılmıştır.
İhraçların bir amacı da demokratik, bilimsel, özerk, laik ve anadilinde eğitimi savunan akademisyenlerin uzaklaştırılarak barış ve bir arada yaşama talebinin bastırılması, gerici eğitimin önünün sonuna kadar açılması olmuştur. AKP gerici-mezhepçi temelde kültürel hegemonya tesis etme çabasını 15 Temmuz sonrasında yoğunlaştırmıştır.
AKP iktidarı devletin tüm olanaklarını, baskı araçlarını kullanarak muhalif tüm kesimlerin topyekûn tasfiye edilmesi için darbe girişimini kullanmaya devam etmektedir.
Valiye şüpheli gördüğü kişiyi 15 gün şehirden atma, toplantı ve gösterileri engelleme, hava karardıktan sonra valiye toplantı yasaklama yetkisi verilmesi (gece-gündüz her durumda bu yetki kullanılmaktadır), 3 yıl boyunca hakkında soruşturma açılan kamu görevlilerin sadece kendilerini değil eşlerinin de pasaportları iptal edilebilmesi, sadece kendileri değil hem eşlerinin hem de çocuklarının telefonlarının dinlenmesi, kolluk kuvvetlerine yasanın çıktığı tarihten itibaren 3 yıl boyunca gözaltına aldıkları kişiyi, 48 saat tutabilme, bu süreyi de 2 kez uzatabilme, toplu suçlarda ise bu sürenin 4 güne kadar çıkarılabilmesi ve iki kere uzatma hakkı gibi ancak OHAL dönemlerinde kullanılabilecek uygulamaların yasallaştırılması ile OHAL’in adı değil ama niteliğinin devamı sağlanmıştır.
Yine 25 Temmuz 2018 tarihinde kabul edilen 7145 sayılı Kanunu’nun 26. Maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükümde Kararnameye eklenen geçici madde ile hukuksuz ihraçlara en az 3 yıl daha devam etmelerinin önü açılmıştır. Bu şekilde şu ana kadar HABER SEN üyesi 3 arkadaşımız, SES üyesi 9 arkadaşımız ihraç edildiler.
Tüm çağrılara ve girişimlere rağmen iktidar hala darbenin arkasında olduğunu söylediği Cemaatin yıllarca neden özenle korunduğunu, devletin tüm kurumlarının teslim edildiğini, ne istendiyse verildiğini açıklamıyor, hesap vermiyor. Mecliste konuya ilişkin verilen araştırma komisyonları kurulması önergelerini ret ediyor. Darbe teşebbüs aşamasına gelmeden engellenemez miydi, darbe gerçekleşseydi kimler hükümeti kuracaktı, hangi siyasi partiler, kurumlar ve sendikalar kapatılacaktı gibi siyasi ayağı açığa çıkaracak soruların cevaplandırılmaması kafalardaki kuşkuları artırmaktadır.
Konfederasyonumuz 15 Temmuz darbe girişiminin 3. yıldönümü nedeniyle darbe girişimini bir kez daha lanetlerken, “Askeri ve siyasal darbelere hayır, acil demokrasi” demektedir.
İhraç edilen arkadaşlarımız tekrar görevlerine dönünceye, OHAL kaldırılıncaya, iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen düzenlemeler geri çekilinceye, eşit, özgür, laik ve demokratik bir ülke yaratıncaya kadar kesintisiz bir mücadele yürütecek, her türlü darbeye karşı kararlı ve ilkeli duruşumuzdan bedeli ne olursa olsun taviz vermeyeceğiz.
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler