KELP SÜRÜSÜ ÜRÜR, DERVİŞ KERVANI YÜRÜR‘DER ARİF

“El İnsaf ” demiyecem… Çünkü vicdanını, kalemini satmış bir kaç insan görünümlü zavallılarda vicdan diye bir olguyu aramak akla zarar olur ve aklı selim insanlara da azap olur herhalde… Zaten birazcık aklı selim düşünürsek, bu kişilerin gırtlağına kadar her türlü çirkefin içine batmış olduklarını çok rahatça görüp anlarız. Bunlar sokakta rastlandığında selamı dahi alınmayacak kadar kendilerini kirletmiş kişilerdir. Yolun ve yönünü şaşırımış olan bu vicdanı kirli kişler, belli ki Muaviye‘nin sofrasına oturan ve o zalimin yağlı pilavına kaşık çalanların yolundan yürüyorlar.
Vicdan sahibi canlara, İçi dışı iftira dolu olanların ne hal içinde olduklarını biraz anlamaya çalışalım. Hep söylerim, kesin yargıya varmadan ” insan olmanın ölçüsü” en azından düşünceye dair “acaba” diyerek kendisini tartıp süzmekten geçer.
Hiç mi fark edemediniz ‘‘be densiz zavallılar,‘‘ bu Aşık-ı Sadık’ı…
Otuz küsür yıldır hizmet eden bir halk ozanı olan yol ehline çamur atıyorsunuz! Barı tutar cinsten olsun! Demezler mi, ” Önce Arif’in tükürük mesafesi kadar yol al da , gölgesinde oturmak için yüzün olsun…” Nerde o terbiye! Ama sanki tabiatın kanunudur çakal hep Arslan’ın izini sürer, olur ya arta bir kemik kalır diye…
Anadolu’daki aşığın sadığın sanki ‘‘kaderidir‘‘ hakikat yolunda taşlanmak, dışlanmak, sağ iken anlaşılmamak… Cahil zillet nazarı ne yazık ki böyle.Aşığın sadığın öğretisindeki ikrar asaletidir, bedelini ödemek onun sadakatidir! İnsanlık yolunda kendisini siper etmek, insan olmaya dairdir…
Tarihimize baktığımızda İbreti, Meluli, Edip Harabi Baba ve Pir Sultan Abdal gibi nice aşığımızın bu cahillerden yakındıklarını ve onlardan çok çektiklerin görürüz. Ne hikmettir ki, biz hiçbir zaman aşığımızın, sadığımızın, düşünürümüzün, yazarımızın, aydınımızın kıymetini yaşarken hiç bilmedik. Ondandır, bu gün nadan elinden yanmışız yılmışız.
Bu günlerde’de, Dertli Divani gibi ‘yüzyılımızın rönesans ruhu‘ niteliğinde ve toplumuna ayna tutarak, özverili çabasıyla; adeta topyekün karanlığa itilmeye çalışılan bir toplumun aydınlığa doğru yol almasına için çalışışan yol ehli bir insanın, içimizdeki şan şöhret ve koltuk sevdalıları ya da birilerinin maşası olanlar tarafından hedef alınması, gösterilmesi bizi çok üzüyor.
Hiçlik meydanının bir fukara aşığı ve yol emaktarı olarak, ben açık ve net bir şekilde Dertli Divani aşğımızın yanıdan saf tutuyorum! Yol aşkının o arı dur akan pınarından su içenlerin, zarten başka bir tavırları olamaz! İkrarına bağlı olan her yol talibinin, Dertli Divani aşığımıza sahip çıkmak gibi bir sorumluluğunun olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Çamur atmaya çalışan zatlara itibar etmeyip, aydınlarımıza siper olmalıyız.
Bu yola gönül vermiş canlar, eğer doğru yönde duyarlılıklarını hep birlikte ortaya koyarlarsa, geleceğimizi aydınlık günlerle taçlandırmamız hiçte zor olmaz. Ocağı duman tüten bir dergahımız olan, Pir Hünkar dergahı mensubu olduğunu söyleyip, eli kanlı cellatlarla aynı safta yer alan kişiye, söyleyeceğim çok söz olmasına rağmen, söz hakkımı şimdilik saklı tutuyorum.
Canlar, Dertli Divani aşığımıza karşı yalan ve iftiralar eşliğinde sürüp giden saldırı kampanyası karşısında, hepimizin tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Aydınlarımızın yoz insanlar elinde maceralara konu olmalarına ve bunların saldırılarına maruz kalmalarına seyirci kalmayalım! Bu yola gönül veren bütün canların, bu hassasiyeti göstereceğine inanıyorum.
Cümlenize aşk-ı niyazlarımla.
Yüksel Yıldırım

Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler