Görkem Aygün: Her yörenin türküsünün tadı başka…
- Kazim Doğan
“Menekşe” adını verdiği albümü ve dijital platformlarda okuduğu türkülerle öne çıkan Görkem Aygün, özellikle aşık edebiyatı eserlerini okumayı ve anlamlandırmayı çok sevdiğini söylüyor. Genç sanatçı, “Balkan türkülerinin tadı başka gelir, Ege türkülerinin yeri apayrıdır, Doğu Anadolu türküleri insanı alır götürür, Karadeniz bambaşka hislere gark eder” diyor .
Kazım Doğan; Anadolu, Bedri Rahmi’nin dizeleriyle “Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi / Kiminin reyhasından geçilmez / Kimi zehir, kimi zemberek gibi” türküler üretiyor. Bu coğrafyanın yürekli insanları da yüzyıllardır o “Kimi zehir, kimi zemberek gibi”, zengin, birbirinden farklı tını, doku ve renkteki türküleri asırlardır dilden dile yeni nesillere ulaştırıyor.
Görkem Aygün, son yıllarda türkülere gönül veren, hayat bulduran isimlerden biri. İnşaat mühendisliği eğitiminin yanısıra, yakınlarından sıkça dinlediği türkülere yüreğini yatırıyor. Ünlü ustalardan eğitim alıyor. Sazın, notanın yanısıra, repartuarını geliştiriyor. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Geleneksel Türk Müzikleri bölümünde yüksek lisansa başlıyor. Albüm çıkarıyor, dijital müzik dinleme platformlarında okuduğu eserlerle öne çıkıyor. Türkülerin zengin kültürden beslendiğini kaydeden Görkem Aygün, Anadolu halk müziği konusunda engin bir çeşitliliğe sahip olduğunu belirterek “Bu çok büyük bir şans” diyor. Aygün, “Eğlenmenin, hüzünlenmenin, oturup düşünmenin, öğüt almanın, öğüt vermenin türküleri farklıdır. Semah da ibadet olduğu için gereken saygı gösterilmeli, toplumda bu inanca sahip kişiler incitilmeden icra edilmelidir” diyerek de inanca saygı vurgusu yapıyor. Gelecek için umut vaat eden Görkem Aygün ile türküleri, sanatını ve geleceğini konuştuk.
-Mühendissiniz, türkülere tutkunuz nedeniyle konservatuvara girdiniz. Bize bu süreci anlatın. Türkü serüveni nasıl başladı? Albüm çalışmaları hikayesi nedir, neden o türküler?
1987 Ankara doğumluyum. Aslen Çorum Alacalıyım. ODTÜ İnşaat Mühendisliği bölümü mezunuyum. Çocukluğumdan beri türkülerle iç içe büyüdüm. Sürekli türkü dinlenen ve söylenen bir evde büyümek beni halk müziğine yönlendirdi. Lisede Musa Eroğlu Müzik Merkezi’nde bağlama kursuna gittim. ODTÜ’de Türk Halk Bilimi Topluluğu’na girdim ve çeşitli folklorik çalışmalarda bulundum. Üniversite bünyesinde ve mezun olduktan sonra farklı kurumlarda halk müziği korolarına devam ettim, birçok konserde korist ve solist olarak görev aldım. Bir yandan inşaat mühendisi olarak çalışmaya başladım, halen devam etmekteyim. Halk müziği teorisi, nota, solfej ve repertuvar konusunda kendimi geliştirdim. Türkülerle olan ilişkimi profesyonel boyuta taşımaya karar verdim ve 2019 yılında “Menekşe” isimli ilk halk müziği albümümü çıkardım. Albümümde 14 tane eser bulunmaktadır. Albüm türkülerimi yüzlerce eser içinden kendim seçtim. Yıllardır söylediğim, söylemek istediğim, sevdiğim eserleri yöre, tür ve makam çeşitliliklerine göre bir araya getirdim. Sade ve geleneksel formlara sadık bir halk müziği albümüdür. “Menekşe” ismi Çorumlu Aşık Şekip Şahadoğru’nun bozlağından geliyor. Albümüm hem CD olarak basıldı hem de dijital platformlarda mevcut. Sonrasında dijital müzik dinleme platformlarında birçok eser okudum. Hem akustik hem de tekli çalışmalarım oldu, elimden geldiğince de çalışmalarımı sürdürmekteyim. 2019 yılında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Geleneksel Türk Müzikleri bölümünde yüksek lisansa başladım. Öğrenimim devam ediyor.
-Türkiye’de ve yurtdışında türküler, hatta semah bile eğlence faktörü olarak kullanılmaya başlandı. Bu sürece dair düşünceleriniz nelerdir?
Türkülerimiz zengin bir kültürden beslenmekte, halkımızın, kültürünü, yaşantısını, hayallerini, duygularını, geçmişini ve geleceğini anlatmaktadır. Türkü okurken, arkasında yatan hikaye, varsa yazan ozanın ismi, onun hayatı, sözlerin somut ve soyut manaları anlaşılmalı, bu bilinçle hareket edilmelidir. Elbette neşe ve eğlence içeren türkülerimiz de mevcuttur. Hayata dair her olgu ve her duygu türkülerde yer almaktadır. Ancak sözgelimi, ağıt içeren bir eser dinlerken kalkıp oynayamayız. Eğlenmenin, hüzünlenmenin, oturup düşünmenin, öğüt almanın, öğüt vermenin türküleri farklıdır. Semah da ibadet olduğu için gereken saygı gösterilmeli, toplumda bu inanca sahip kişiler incitilmeden icra edilmelidir.
-Anadolu’nun farklı yörelerinin farklı tarzlarda ezgileri var. Sizin gönlünüzdeki türkülerin ortak özellilleri nedir?
Öncelikle şunu söylemek isterim ki, Anadolu halk müziği konusunda engin bir çeşitliliğe sahiptir. Bu çok büyük bir şanstır. Balkan türkülerinin tadı başka gelir, Ege türkülerinin yeri apayrıdır, Doğu Anadolu türküleri insanı alır götürür, Karadeniz bambaşka hislere gark eder. Coğrafya ile özdeşleşen ezgiler, makamlar, sözler, söyleniş biçimleri hepsi büyük bir müzik zenginliğine işaret ediyor. Ben bu zenginlik içinde her bölgenin türkülerini çok seviyorum. Ancak elbette hepimizin daha meyilli olduğu yöreler vardır. Genellikle, köklerimizin bulunduğu memleket türküleri kalbimize daha çok dokunmaktadır. Çorum türküleri ve yapı ve form itibarıyla bağlı olduğu Orta Anadolu türküleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu türküleri ve deyişlerin gönlümdeki yeri ayrıdır. Özellikle Aşık edebiyatı eserlerini okumayı ve anlamlandırmayı çok seviyorum.
-Sanatınızın geleceğiyle ilgili plan öngörü ve umutlarınız nelerdir?
Sanatta gelişmenin sınırı yoktur. Sürekli okuyarak, kaynak kişileri dinleyerek, ustalardan öğütler alarak, amatör ruhu kaybetmeden kendimi geliştirmeye çalışarak müziğimi icra etmeyi planlıyorum. “Piyasa müziği” olarak tabir edilen çabuk tüketilen müzikten uzak duruyorum. Binlerce yıllık kültürümüzü taşıyan isimli ve isimsiz ozanlardan, aşıklardan, ustalardan feyz alarak halk müziği yolunda ilerlemek istiyorum. Müziğimizde hiç dinlenme ve halk tarafından bilinme şansı bulamamış türküleri gün yüzüne çıkarmak istiyorum. Bir yandan da bu formda yeni eserler üretebilmek ve kendi müziğimle anılmaya çabalıyorum. Müzik, bir hayat yolculuğudur. Bizim halk müziğimiz de engin bir okyanus ve ben ömrüm boyunca bir damlasını bile içebilirsem ne mutlu bana.
Teşekkür ederim.
Sevgili Canlar, yoluna ve ikrarına bağlı olan her Alevi kendisini Alevi Haber Ağı’nın doğal bir muhabir olarak görmelidir.
Oturduğu mahallede, okuduğu okulda, çalıştığı iş yerinde, üyesi olduğu Cemevi’nde ve sokakat haber niteliği taşıyan her durmla ilgili bize görsel veya yazılı haber göndermelidir.
Bu istemimiz Alevi kurum yöneticilerimiz içinde geçerlidir.
Alevi Haber Ağı: Gerçekleri yazacak… Geçekler yazılırken sende katkını sun can…
Saygılar, sevgiler